Genç adam işe giderken giydiği takımlarından daha pahalı ve şık lacivert bir takımı üzerine geçirmişti. Kravat takmayı reddetmiş, onun yerine sol göğsünün üzerindeki cebe kumaştan bir peçete yerleştirmişti. Saçları, parfümü ve duruşu elbette aynıydı. Moda camiası, erkeklere fazla seçenek vermiyordu.
Altın kaplamalı saatini görebileceği yere çekip baktı ve ilk kez Cemre'nin geç hazırlandığını fark ederek kızdı.
"Daha hazır değil misin tatlım?"
Odasından ona, "Çatlama, geliyorum!" diye seslenen kıza gözlerini devirmekle yetindi ve kendine yemekten önce biraz viski doldurup New York'un yağmurlu havasına baktı.
Sonbahar, sarı yaprakları ağaç dallarından koparıp yere atıyordu. Hafif bir esinti ise, onları evlerinden çok uzaklara yolcu ediyordu. Genç adam bu mevsimi severdi. Sonbahar'da doğmuş bir erkek olarak hafif esintili havalardan hoşlanıyordu. Derin bir nefes alıp Türkiye'nin o an ılıklığını düşünüp gözlerini kapadı ve viskisinden minik bir yudum alırken hayal etmeye çalıştı.
Bir ceket ya da bir hırkayla kışa kadar idare edebilirdi. Çok üşürse sıcacık bir çay içip ısınabilirdi. Çoğu zaman özlüyordu memleketini, ama çalışma koşulları olsun, yaşam biçimi olsun, Avrupa standartlarına alışmıştı artık. Eh, bir de evlenmişti. Gözleri yavaşça açıldı ve aklından şunları geçirirken gülümsedi.
Karıcığım da memnun burada yaşamaktan.
"Hazırım."
Cemre'yi duyar duymaz sitem edercesine kıza döndü.
"Nihayet! Özel günlerde hazırlanma konusunda kendi rekorunu kırıyorsun."
Tam kızın güzelliğini incelemek üzereydi ki, Cemre'nin sözlerini kendi içinde onayladı.
"Adı üstünde: özel. Biraz güzelleşmenin kime zararı var?"
Sözcükler plansız fırladı Tamer'in ağzından.
"Bence de. Hele de becerebiliyorsan..."
Onun sırıtışını fark etmeden kızı süzdü. Zayıf bedenine ince askılı, diz altında kalem formunda bir elbise giymişti. Siyah stiletto ayakkabıları ve minik portföy çantasıyla gayet şık gözüküyordu. Uzun saçlarını tepesinde at kuyruğu yapmış, düğün gecesinde ona armağan ettiği minik altın küpeleri ve gerdanını saran küpeyle takım olan kolyesiyle fazlasıyla güzeldi.
"Beni beğendin mi?" diye soruşu Tamer'i güldürdü.
Birçok kadın iltifatları bekler, hatta iltifat gelene kadar -bu genelde 40 ve ya 60. Saniyede gerçekleşirdi- erkeğin bakışlarından, tavırlarından, onun hakkında ne düşündüğünü arar tarar, bazen bulur bazen bulamaz, binlerce senaryo üretirdi. Kadın mı dedim ben? diye düşündü Tamer. Cemre o an erkekleri cayır cayır yakmak isteyen harika bir kadın gibi görünüyor olsa da, içinde ürkütücü bir kız vardı.
Genç adam oyun oynamayı reddetti ve "Evet, seni gerçekten beğendim." diye cevapladı. Cemre'yle dışarı karşı oynadıkları oyunu evin içinde beceremiyorlardı. Birbirlerini tanıyor oluşlarının da etkisi vardı elbette, ama tuhaf bir çekimle dürüst olmaları gerektiğini bakışlarıyla söylüyorlardı.
Birkaç adım atıp ayakkabılığın aynasından kendine baktı. Üstünü başını çekinmeden incelerken, Tamer'i kendine bir kez daha hayran bıraktığının farkında değildi.
"Birkaç kız arkadaşım, dolabımızda böyle kıyafetlerin olması gerektiğini söylerdi her zaman. Acil bir durum çıktığında, üzerimize geçireceğimiz şık bir elbiseden daha kurtarıcı bir şey olamazmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI AŞK
Humor1.KİTAP - TUTKULU AŞK 2.KİTAP - AŞKA GÜVEN 3.KİTAP - YALANCI AŞK Murat Yıldırım'ın biricik kız kardeşi Cemre hamiledir! Bir daha hamile olamayacağını iddia eden genç kız bebeği doğurmakta kararlı görünmektedir. Ama bir sorun...