40

474 54 11
                                    

Kendinizden bile sakladığınız sırlarınız vardır. Unutmak istersiniz ama başaramazsınız. İlginizi, aklınızı başka yöne çevirirsiniz ve kurtulduğunuza  inanırsınız. Öyle ki gülersiniz, eğlenirsiniz, bambaşka bir insan olduğunuzu düşünürsünüz. Lakin gerçekler saklanmaz, sadece üstü kapatılır. Gerçekler, zehirli bir çiçeğin  tohumu gibidir. İçinizde durur. Bilmezsiniz ki, gözyaşlarınız o tohumu sulamıştır. Karnınızın tam ortasında filizlenmiştir. Ve toprağından çıkarken ilk size acı verir.

Sırrınız zehirli bir çiçektir. Ve sizi öldürmek için pusuda bekliyordur.

Cemre geniş salona girdi. Arkasındaki adama bakmadan şöyle bir etrafa göz attı. Beş ay önce ilk ve tek görüşünden beri bir şey değişmemişti. Geniş kahve tonlarında koltuklar, krem rengi fon perdeler, pencerenin yanına konulmuş kaliteli ağaçtan yapılmış bir masa, koltuğun önündeki geniş sehpa, yerdeki kırmızı ağırlıklı halı... Gözleri kitaplığa kaydı. Aynı yerindeydi, farklı klasikleri ve ders kitaplarını taşıyordu.

Midesi bulanmaya, gözleri kararmaya başladı. Elini karnına bastırdı. Zehirli çiçeği onu ele geçirmek üzereydi. Gözleri yaşlarla doldu. Göz kapakları sıkıca kapandı. Derin derin soludu. Kusmak istemiyordu. Kusmak... İstemiyordu...

Arkasından bir kahkaha duyuldu. "Unutman imkansız olurdu. Ama unutmandan nasıl korktuğumu bilemezsin." Parkeler gıcırdadı. Adam ona yaklaşıyordu. Adam... yaklaşıyordu.

Cemre dehşetle gözlerini açtı ve hızla döndü. Adamla göz göze geldi. Aralarında birkaç adımdan fazlası yoktu. Geçmişi konuşmaya mecali kalmamıştı. Halbuki hisleri farklıydı. Saldırmak, hırpalamak, tırnaklarını adamın etine geçirmek istiyordu. Vahşice duygularla sarsılıyordu. Diğer yanından güçlü bir ses daha yükseldi: Sakin ol, bekle...

Boğazını temizledi. Etkilenmemiş gibi sesi sertti. Dik dik baktı.

"Beni neden çağırdın?"

Adamın dudakları iki yana kaydı ve sapık bakışlarla kızı süzdü. Neredeyse salyaları akacaktı.

Cemre'nin bulantısı arttı. Aşağılık, şerefsiz!

"Acelen mi var güzelim?"

Cemre güçlü görünmeye çalışıyordu. Kalbi bu denli hızlı atarken, elleri terlerken, adamın suratına tükürmek isterken dimdik durmak çok ama çok zordu. Kalbinin atışı kulaklarında uğulduyordu. Onun da duymasından çekindi.

"Benden ne istiyorsun?"

Adam gözlerini kızdan ayırmıyordu. Aklında bambaşka düşünceler dolaştığı dalgın bakışlarından belliydi. Yavaşça başını salladı. Bir iki adım geriledi. Arkasını döndü ve masanın üzerindeki bardağa biraz viski doldurdu.

"Neden beni hiç aramadın?"

Cemre neredeyse gülecekti. Tüm vücudu adrenalinle sarsılmasa kahkaha atacaktı. Komik değildi duydukları. Alay edecekti. Tükürürcesine bağıracak, alay edecek ve gülecekti.

"Benden ne istiyorsun? Beni neden çağırdın?"

Adam içkisinden bir yudum aldı. Kıza döndü. Bardağını hafifçe çalkaladı. Acelesiz adımlarla koltuğa oturdu. Bir kolunu koltuğun tepesine uzattı.

"Seni özledim."

İşte bu cümle kızın sabrının son demlerini de aldı götürdü.

"Özlemek mi?" Acı dolu bir kahkaha attı. "Sen manyaksın. Buraya asla gelmemeliydim." Kapıya doğru yürümeye başladı. Yüzü ateş gibiydi. Onu durduran şu sözler oldu.

"Seni neden bir daha çağırmadım Cemre düşünmedin mi?"

Cemre kımıldamadı.

"Bunu hiç merak etmedin mi?"

Genç kız, alaycı yüzünü adama çevirdi.

"Elbette ettim ve kendimce bir cevap da buldum."

"Neymiş bu cevap?"

"Sen karından korkan ödleğin tekisin. Söylesene bana, karın nerede?" Adam gözlerini kıstı. "Söylesene bana Brain. Ya da hocam mı demeliydim? Karınız Karon hangi cehennemde?" Bir anda bağırmaya başladı. "Yoksa ona yediğiniz boklardan bahsetmediniz mi?"

Adam kahkahalarla gülmeye başladı. İçkisini ona kaldırdı ve başına dikti.

"Senden bu yüzden hoşlanıyorum. Açıkça konuşuyorsun. Çekinmiyorsun." Adamın gözleri irileşti. "Yalnız ben senin salak kocana benzemem. Beni alt edemezsin. Benimle oynayamazsın. Ben ne istersem yapmak zorundasın. İstersen sebebini hatırlatmayayım."

Kızın gözleri yaşlarla çevrelendi. Korkuyordu. Çaresizdi. Önünü göremiyordu. Geçer sanmıştı. Bitti sanmıştı. Buna inanmayı seçmişti. Ama karşısındaki kara kalpli adam vazgeçmeye niyetli değildi.

Brain kendine içki doldurmak için ayaklandı. Bir bardak daha çıkardı. Diğerini kıza doğru uzattı. Cemre'nin yüzü buruştu.

Adamın gözleri ve ağzı açıldı. Gülümserken yüzünde bir aydınlık belirdi.

"Hamilesin. O yüzden içmiyorsun."

Cemre büyük bir hata yaparak iki adım geriye kaçtı. Nefes sesi odayı doldurdu.

Bardağı masaya koyan Brain keyifliydi.

"İtiraf etmeliyim durumu şu an anlayacak kadar zeki değilim. Arkadaşların konuşurken duydum." Evin içinďe turluyordu. Önünde görünmez bir işaret vardı sanki, gözlerini o noktadan hiç ayırmıyordu.

"Biraz düşündüm ve... " Bedenini tamamen kıza çevirdi ve ayaklarını yere vurarak durdu. Cemre hafifçe sıçradı. "Çocuğun benden olduğuna inandım." Konuşurken kızın tepkilerini ölçüyordu. "Cinsiyeti öğrendiğine göre dört ayı henüz geçmiş ve sen evleneli üç ay oldu." Bir yudum aldı. " Hayır, hayır." Başını salladı. "Sen öyle bir kız değilsin. Yaşadıklarımızdan sonra kendini bir erkeğin kollarına atmazsın. Tabii çocuğun o adamdan olduğuna inandırmak istersen bilemem." Boşta kalan eliyle çenesini sıvazladı. "Bunu da yapmazsın. Sen... Fazla erdemli bir kızsın."

Cemre ayakta durmakta zorlandı. Sırtını duvara yasladı ve derin derin soludu. İnkâr etmenin bir anlamı yoktu, adam bir şekilde bunu öğrenirdi. Zaten asla öğrenmeyeceğini düşünerek aptallık etmişti.

Kesik kesik sordu.

"Lânet olası pislik, benden ne istiyorsun?"

Adam hızlı adımlarla kıza yaklaştı. Bakışlarındaki karanlık Cemre'yi yutmaya yeterdi.

"İşte şimdi esas konuya geldik. Çocuğu istiyorum. Biliyorsun bizim bir çocuğumuz olmadı ve bana ait olanı istiyorum."

Cemre dehşet içinde ona bakıyordu.

"Ne? Bunu... Bunu yapamazsın. Onu sana vermem." Ellerini karnına bastırdı. Bir çıkış yolu aradı. "Üstelik Karon seni mahveder. Her şeyini alır. Okulda bir itibarın kalmaz. Sokakta yaşarsın."

Adamın bakışları duvara kaydı. Dudaklarını büzdü. "Evet, bunları düşündüm. Ama bil bakalım ne oldu? Türkiye'de bir özel okula yaptığım başvurum kabul oldu." Kollarını sevinçle iki yana açtı. "Sen, ben ve bebeğimiz mutlu bir aile olacağız."

Genç kız beyninden vurulmuşa döndü. Cehennemde olmalıydı. Tenini yakan bu acı, soluğunu kesen bu huzursuzluk, ruhunu çıkmaza sokan bu sözler bu dünyadan olamazdı. Ölmüştü. Korkudan ölmüştü ve günahlarının bedelini çekiyordu.

"Kocanla boşanma işlerini benim konuşmamı ister misin? Belki sen zorlanırsın. Senin için bir iyilik yapabilirim."

YALANCI AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin