"Hikayemin başarı kazanması ve neticesinde basılması için lütfen oy verip yorumlar atarak destek olun. Seviliyorsunuz. İyi okumalar."
Yalnızdı. Belki de hayattaki en yalnız kişiydi. Pekala, yanında arkadaşları olmuştu; sınıf arkadaşları, mahalle arkadaşları, iş yerinden arkadaşları... ama hiç biri gerçek değildi sanki. Hiçbiri gerçek birer arkadaş değildi. Erkekler Miray'ın güzelliğinden faydalanıp onu yatağa atma peşindeydi hep. Kızlar ise yüzüne gülüp arkasından konuşurdu. Miray yalnızdı. Bu çeyrek asra üç sene kalmış hayatında, Dünya'daki en yalnız inandı.
Onun okula giderken saçlarını ören, sıcak kahvaltılarla karnını doyuran bir annesi olmamıştı. O her sabah kalktığında üvey annesinin dün geceden hazırlayıp bir köşede bıraktığı soğuk yemekleri yiyip okula giderdi. Onun canı abur cubur istediğinde peşinde para almak için pervane olacağı bir babası olmamıştı. Üvey babası o istemeden, istemediği kadar para verip bu her çocuğun yaşaması gereken hayattan mahrum bırakmıştı onu. Üvey anne ve babası ona iyi bakmışlardı, evet. Gerçek ailesinden her ay gelen paralarla Miray'ın elini soğuk sudan sıcak suya sokmamışlardı. Bütün aklından geçenleri o daha istemeden eline verirlerdi ama onun istediği hiçbir zaman bu olmamıştı. O, gece korkunç rüya görüp de odasında uyuyamadığında aralarında girip kokularını içine çeke çeke uyuyacağı birer anne baba istemişti. O, okulda yaşadıklarını heyecanla babasının titreyen dizinde oturarak ona anlatmak istemişti. O, pastel boyalarla duvarları boyadığında annesinin onu azarlayıp ceza olarak duvarları kendisine temizletmesini istemişti. Ama üvey anne babasında bunları asla görememişti. Korktuğunda gece aralarına girmişti ama ikisi de söylenerek ona arkalarını dönüp uyumuşlardı. Okulda olanları babasına anlatmak istemişti ama yorgun olduğunu söyleyerek başından savmıştı. Duvarları boyamıştı, üvey annesi gerçekten de ona kızmıştı ama kendisi temizlemişti o duvarı. Çünkü büyük ihtimalle gerçek anne babası onlara böyle emir vermişlerdi. "Miray'a iş yaptırılmayacak."
O görmesi gereken anne baba sevgisini görememişti asla. Çok daha büyük imkanları, zenginliği, hesabında biriken milyonlara yakın parası vardı ama o; istediği, arkadaşlarından görüp kıskandığı o aile sevgisini görememişti. Üvey ailesi onun için yüzüne gülüp arkasından konuşan arkadaşlarından başkası değildi.
Yarışmadaki o acı gerçeğin ardından adeta yıkılmıştı Miray. Bir yıldan uzun süredir planını kurduğu bu şarkı yarışması planı dahi işe yaramamıştı. Oysa o kadar ümitlenmişti ki. Annesinin, babasının o salonda, seyircilerin arasında oturma düşüncesi bile onu kalp krizi geçirecek kadar sevindirmişti fakat yoktu. Ne annesi gelmişti ne de babası. Miray hala yapayalnızdı. Miray hep yapayalnızdı.
Zorla, yarışma bitene kadar dayanan Miray, birinci açıklandıktan sonra adeta salondan ilk çıkan kişi oldu. Ege peşinden gitmeye çalıştı fakat Ada ensesinden yakalayarak gitmesini engellemişti. Fazla bile izin vermişti Miray'ın peşine düşmesine. Madem bir yarışma işine karışmışlardı, sonuna kadar gideceklerdi.
Ödül töreni ve yarışmanın sonuna kadar üçü birlikte kalmışlardı ama Ege'nin aklı Miray'daydı. Neredeydi? Ne yapıyordu? Neden peşinden gitmemişti ki?
Ve herkes dağıldığında artık onların da gitme zamanı gelmişti. Rüzgar'ın arabasına atladılar ve eve gitmeye koyuldular. Ege'nin ilk yaptığı Miray'ı aramak oldu fakat kız her seferinde meşgule atıyordu. Hatta bir süre sonra onu da yapmamaya başladı. Sadece çalıyordu telefon. Sadece uzun uzun çalıyordu.
"Ada, Miray'ın yerini bulabilir misin?" dedi Ege kim bilir kaçıncı aramasından sonra telefonu kapatıp elinde tutarak. Bir eliyle telefonu kenarını diğer elinin avucuna vuruyordu hızlıca. Bu da onun ne kadar endişelendiğini gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Doğuşu
Teen FictionBaban ile savaşa girersen, bir kazanan olur mu? Rüzgar'ın hayatı, öngörülemeyen bir ateş çemberinden bozma, akıp gidiyordur. Hayatının bir köşesinde sevdikleri, diğer köşesinde ise mafyalar vardır. Kendilerine Kelebekler dedikleri 3 kişilik gruplar...