"Hikayemin başarı kazanması ve neticesinde basılması için lütfen oy verip yorumlar atarak destek olun. Seviliyorsunuz. İyi okumalar."
28 Haziran 2017
Eğlenmek için yapıyorlardı bunu. Çocuklarına anlatacakları güzel anıları olsun diye. Hatta Ege bir keresinde 'Öldüğümde, hayatım gözlerimin önünden geçerken, güzel şeyler görmek istiyorum' demişti. Sadece hayattaki gizli mutluluğu çıkarmak istiyorlardı. Tek amaçları buydu.
Kimsenin ulaşamadığı, siyah mürekkeple kaplanmış mavi kelebekti onlar için mutluluk. Kanatlarını çırpıp uçmaya çalışsa da mürekkep ağırlık yapıyor, uçuşunu engelliyordu. Özgürlüğe ulaşamıyordu hiç. Mutluluğu yayamıyordu etrafına. Güzelliğini fark ettiremiyordu siyah mürekkep yüzünden. Kimse mutlu değildi bu yüzden. Çünkü kimse hayatı yaşamıyordu. Karanlığı yaşıyorlardı.
Fakat Kelebekler için durum farklıydı. Onlar eğlenmek için her şeyi yaparlardı. Tehlikeye kafa tutar, heyecanı damarlarında gizlerlerdi. Ölmek onları engelleyen bir etmen değildi. Hiç olmamıştı. Çünkü zamanı geldiğinde öleceklerini biliyorlardı nasılsa. Bu zamana kadar da istedikleri her şeyi yapmak onların tek amacıydı. Bu yoldan da hiç sapmamışlardı.
Şimdi, bugün, bu dakikalarda da yaptıkları şey tam olarak buydu. Eğlenmek.
"Hazır mısın?" dedi Ege gözlerini dönme dolaptan ayırarak.
"Hazırım" dedi Ada ve başını hafifçe salladı. Macera başlıyordu.
Dönme dolap vardı karşılarında. Çalışan ve insanların akın ettiği bir dönme dolap. Ege soluna geçmişti dönme dolabın. Ada ise sağına. Amaçları dönme dolabın demirlerinden tutunarak tırmanmaktı. En üstte buluşacak ve oradaki oturma yerine oturacaklardı. Teoride basitti.
Ama gerçekte işler pek kolay görünmüyordu. Zaten bunun kolay bir şey olduğunu da söyleyen olmamıştı. Dönme dolabın alt kısmı yer ile dar açı yaptığından oradan tırmanırken hayli zorlanacaklardı. Ama üst kısmına geçtiklerinde işleri daha kolaydı. O zaman tek yapacakları düşmemek olacaktı.
Aynı anda başladılar. Ege'nin kolu Ada'ya göre daha güçsüzdü. Çünkü hayatı boyunca kas yapmayı hiç düşünmemiş, önemsiz bir şey olarak görmüştü. Sanatın, zekanın fiziksel güçten daha önemli olduğunu savunurdu her zaman. Fakat o an için böyle düşünmesinden de kendisinden de nefret etti. Kas bazen işe yarıyordu.
Ada'nın tarafında işler daha kolaydı. Henüz yorulmamıştı ama o an için en büyük düşmanı olan yer çekimine meydan okumak çok zordu. Ege'nin yapabilmesini diledi içinden ve bir basamak daha çıktı. Ve sonra bir basamak daha. Ve bir basamak daha.
Ege de henüz yorulmamıştı. Daha yolun başındaydılar ve çıkacakları çok basamak vardı. Yorulamazdı.
Tırmanmaya devam ettiler. Dönme dolabın içindekilerin ve şimdiden aşağıda toplanmaya başlayan insanların şaşkın bakışları önünde tırmandılar. Rüzgâra karşı ve yer çekimine karşı tırmandılar. Eğlenmek için tırmandılar.
Yarıya ilk ulaşan Ada olmuştu. Bu kendisi için avantajdı çünkü hem artık daha az güç harcayacaktı hem de kardeşinin de yarıya ulaşmasını beklerken dinlenecekti. Bulunduğu yerden onu zar zor görüyordu. Bunu önceden tahmin ettiğinden ikisi de güneş ışığında parlayan kıyafetler giymişlerdi. O nedenle bir ışık yansıması olarak görüyordu onu. Yavaş yavaş yükselen bir yansıma.
Ege de yarısına ulaşmıştı ama kasları ağrımaya başlamıştı bile. En son 6 gün önce, silahlı adamdan kaçarken bu kadar ağrımıştı herhalde, hatırlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Doğuşu
Novela JuvenilBaban ile savaşa girersen, bir kazanan olur mu? Rüzgar'ın hayatı, öngörülemeyen bir ateş çemberinden bozma, akıp gidiyordur. Hayatının bir köşesinde sevdikleri, diğer köşesinde ise mafyalar vardır. Kendilerine Kelebekler dedikleri 3 kişilik gruplar...