"Hikayemin başarı kazanması ve neticesinde basılması için lütfen oy verip yorumlar atarak destek olun. Seviliyorsunuz. İyi okumalar."
Rüzgar bir eve geldi. Kimin eviydi, neden buradaydı, babası neden buradaydı hiçbir fikri yoktu. Ona verilen adres burasıydı ve gelmişti. İki katlı, müstakil bir evdi. Kapısı direkt sokağa açılan evlerdendi.
Tam kapıyı açmak için zorlayacaktı ki zaten açık olduğunu fark etti. Elindeki silahın namlusuyla yavaşça itti kapıyı. İçeride kendisini neyin beklediğini bilmiyordu. Her şey olabilirdi. Belki kendisini bekleyen onlarca adam, belki bombalı bir tuzak, belki de hiçbir şey. Fakat kapıyı açıp içeri girdiğinde sayısız kelebek figürü ile karşılaşacağını asla tahmin etmezdi, etmemişti.
Kelebek figürlerini görür görmez bir şeyler hissetti. Yağmur'u hatırlamıştı tekrardan. Uzunca bir koridordaydı ve duvarlar tamamen kelebek figürleriyle doluydu. Kelebek oyuncakları, kelebekli yapışkanlı kağıtlar, kelebek çizimleri, kelebek anahtarlıkları. Kafasını nereye çevirirse çevirsin tek gördüğü kelebekti.
Elinin titrediğini fark etti Rüzgar. Nefes alışverişleri hızlanmıştı. Babası onu zayıf yönünden vuruyordu. Onu Yağmur ile vuruyordu. Rüzgar'ı hiçbir şey yıkamazdı ama bu küçük kelebek figürleri yıkabilirdi. Bunu en iyi bilen kişi de şüphesiz babasıydı. Ersin Demir.
Yavaş adımlarla ilerledi Rüzgar. Silahını indirmemeye çalışıyordu ama zor tutuyordu. Silah aniden 10 kat ağırlaşmıştı sanki. Gözünden damlayan göz yaşını fark etmemişti bile. Oradan çıkmak istiyordu. Defolup gitmek istiyordu. Nefes almak istiyordu. Alamıyordu.
Karşısına çıkan ilk odanın kapısını açarak içeri daldı. Gördükleri karşısında şok olmaması mümkün değildi. Koridor bu odanın yanında sönük kalırdı. Sıradan bir oturma odası olması gereken bu oda tamamen kelebeklerle kaplıydı. Odanın ne zemini görünüyordu, ne duvarları ne de tavanı. Renkli renkli kelebek oyuncakları... Avize bile kelebekliydi. Yerde kocaman, kelebek kanatlı bir şişme havuz, içindeki suyun üstünde ise şişme kelebekler...
Dayanamıyordu. Gördüklerine dayanamıyordu. Her bir hücresi ile Yağmur'u istiyordu o an. Kardeşini istiyordu. Ona sarılmak, kokusunu içine çekmek istiyordu. Bu evi görse ne kadar seveceğini düşündü. O, bu evi görse inanılmaz mutlu olurdu ama Rüzgar'ın hissettiği sadece acıydı. Dayanılmaz bir acı. Nefes kesen bir acı... Dişleri titreten, gözleri yaşartan bir acı...
Odadan çıkarak başka bir odaya girdi. Değişen bir şey yoktu. Bir başka kelebeklerle döşenmiş bir odaydı sadece. Fakat her bir odada Rüzgar'ın gücü daha da tükeniyordu. Elleri daha çok titriyordu. Nefesi daha çok kesiliyordu.
O odadan da çıkarak merdivenlere yöneldi. Merdiven basamaklarında dahi kelebek resimleri vardı. Kim, nasıl bir psikopat böyle bir ev yapardı? Babası cidden bu kadar gaddar biri miydi? Çocuğuna çocuğunun acısını yaşatacak kadar gaddar biri miydi.
Merdiven basamaklarını teker teker çıktı. Her bir adım ömründen ömür götürüyordu adeta. Her bir adım, gücünü tüketiyordu, her bir adım kalbini durdurup çalıştırıyordu sanki. Her bir adım demek, daha fazla kelebek demekti. Her bir adım demek daha çok acı demekti.
Birkaç odaya daha girdi üst katta. Girdiği oda sayısı arttıkça gücü ters orantılı olarak azalıyordu. Yanakları ıslanmıştı. Ağladığının farkında bile değildi. Vücudu garip tepkiler veriyordu ve o, hiçbirini yönetemiyordu. Tek yapabildiği adım atabilmekti. Bir odaya daha baktı. Sonra bir odaya daha... Hayatında kimse bu kadar çok kelebek görmemiştir, o an buna emindi Rüzgar. Kelebeklere zaafı olan birisi için bu ev gerçekten intihar yuvasıydı. Daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/272986121-288-k240399.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Doğuşu
Teen FictionBaban ile savaşa girersen, bir kazanan olur mu? Rüzgar'ın hayatı, öngörülemeyen bir ateş çemberinden bozma, akıp gidiyordur. Hayatının bir köşesinde sevdikleri, diğer köşesinde ise mafyalar vardır. Kendilerine Kelebekler dedikleri 3 kişilik gruplar...