Buz dolabından zeytin ve peyniride çıkardıktan sonra kapağını kapattım. Cumartesi günü hizmetçiler izinli olduğu için kahvaltıyı ve diğer öğünleri benim hazırlamam gerekiyordu. Yumurtaları kırdığım kağsenin içinde karıştırırken bir yandanda şarkı mırıldanıyordum. Bu sabah öyle bir enerjiktim ki şakasız bütün evi tek başıma temizleyebiliridim.
Bunun nedenini bilmiyordum. Belki havanın bu kadar güzel olmasından kaynaklanıyordu.
Bütün bunca şeyi salona götürmeye üşendiğim için mutfakta yemek yemek zorundaydım ama hâlâ Calum'a bir tabak koyup, koymamakta teredütlerim vardı. Kendi kendime kızarak yukarıdaki dolaba uzandım ve ona da bir tabak aldım. Çocuğu aç bırakacak halim yoktu.
Masanın üzerindeki kapağı açık Nutella'nın içine parmağımı daldırdım. Parmağımı iştahla yalayacağım sırada boynumda sıcak bir nefes ve kalcamda el hissetmemle sıçradım. Siktir.
"Günaydın" dedi kalçalarımı okşadıktan sonra elerini belime çıkararak. Bana daha da çok yaklaştı ve arkamdan sarıldı. Bu nefesi kendi nefesim kadar iyi tanıyordum.
"Günaydın" dedim düz bir sesle. İçimdeki her şey teker teker kıpırdanmaya başladığında ondan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum. Ama buna izin vermeden Nutella ile kaplı olan baş parmağımı ağzına götürdü ve emdi. Çikolata ağzında erirken, parmağımda onunla birlikte erimişti. Derin bir iç çekme isteğimi bastırarak "Nasılsın?" diye sordum. Parmağımı emmeyi son vererek ellerimi önden birleştirdi ve arkasına kendi elerini koydu. "Akşamdan sonra iyiyim, hatta çok iyiyim, sen?"
Çenesini omuzumun üzerinde dinlendirirken, "İyi" dedim. Akşam hakkında tek bir kelime dahi konuşmak istemiyordum, çünük bu sabah uyandığımda kendimi odamda ve pijamalarımla bulmuştum. Oysaki aşağıda uyuya kaldığıma kalıbımı basabilirim.
Parmaklarını tişörtümün içine sokarak, göbeğimin etrafına daireler çizdi.
"Kahvaltı hazırladım" dedim. Ellerini vücudumdan uzaklaştırarak beni sıkıştırdığı yerden kurtuldum.
Bu yaptığımız şeyin doğru olmadığını biliyordum. Bu çok yanlıştı, fakat bunu önlemek istemiyordum. Nasıl olurda küçük bir çocuğun dokunuşları altında boşalabilirdim? Hâlâ kendime inanamıyordum. Muhtemelen hormonlarım çıldırmış olmalıydı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Peki ya onu deli gibi istememe ne demeliyiz? Kendimi dizginlemesini bilen birisi olmama rağmen, üvey oğlum hakkında hiçte iç açıcı şeyler düşünmüyor ve düşünemiyordum.
"O zaman kahvaltımızı edelim" dedi. Beni her geçen gün dahada çok şaşırtığı bir gerçekti. Daha bir hafta öncesinde bana delicesine hakaretler eden çocuk, neden bir anda bana karşı bu kadar yumuşamıştı ki? Üstelik onun eve kız getirmesine izin vermediğim halde. 'Sadece sana alışıyor' dedi iç sesim ama bu bana inandırıcı gelmiyordu. Yine de birşeyler söylemeden sessizce kahvaltımızı ettik.
***
Mutfağı toparladığımda artık tamamen yorgunluktan ölüyordum. Bütün vücudum kas katı kesilmişti. Bu kadar iş yapmaya alışık olmadığım için haliyle bütün evi temizlemiş gibi hissediyordum.
Salona geçtiğimde Calum akşam ön sevişme yaşadığımız yerde oturuyordu. Ona aldırmadan yukarı çıkma düşüncesini es geçerek yanına gittim ve karşısındaki kanepeye oturdum. Ondan kaçmamı gerektirecek hiçbir şey yoktu ortada. Onun benden kaçması gerekirken neden ben ondan kaçacaktım ki?
Başımı arkaya yaslayarak gözlerimi kapattım. Uyumak istiyordum. Az önceki enerjimden bir gram bile kalmamıştı, fakat aynı zamanda burada böylece yaslanıp, Calum ve benim karışan nefeslerimizi de dinlemek istiyordum.
Adam eve geldiği zaman ona cumartesi günü içinde hizmetçi tutmasını söyleyecektim.
Calumun gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum ama ona aldırmadan çıplak ayaklarımı masanın üzerine koydum.
"Yorgun görünüyorsun" dediğinde cevap vermedim. Sessizliğe ihtiyacım vardı. Bunu umursamayıp devam etti. "Biliyorsun, her zaman seni rahatlatabilirim."
Damarlarımın içindeki kaynayan kanlar, sinir hücrelerime akın etmeye başlamışlardı. Kendimi tutamayarak "O küçük penisin ile rahatlatma oyunlarını kendi yaşıtların üzerinde dene, Calum. Senden yaşça büyük olan birinin üzerinde değil" dedim. Biliyorum, bu hoş değildi. Ona böyle şeyler söylememem gerekiyordu ama onunda yaptığı şeylerin hoş olduğu söylenemezdi. Her vakit bulduğunda beni ayartmaya çalışması hiçte hoş değildi. Üstelik onun üvey annesiydim, Tanrım!
Ayak sesleri duyduğumda kalktığını anlamam uzun sürmedi. Ama buna rağmen gözlerimi açmadım. Burada kalmam ve yukarı çıkıp dinlenmemem baştan yukarı bir hataydı zaten. Alnımın kenarlarında parmaklar hissetiğimde gözlerim refleks olarak açıldı. Calum, baş parmaklarını alnımın kenarlarına koymuş, bana sırıtıyordu.
"Seni penisim ile rahatlatmayı düşünmüyordum" dedi en alay dolu sesi ile. "Parmaklarım ile rahatlatmayı düşünüyordum." Parmaklarım kelimesine akşamı hatırlatmak amaçlı özel bir baskı uygulamıştı. Nasıl da unuturdum? O benimle En azından şimdilik seks yapmayacaktı. Çokta umrumdaymış gibi.
Parmakları ile daireler çizmeye başladığında gözlerim tekrar kendiliğinden kapandı ve gerilen vücudum sakinleşmeye başladı. Sihirli parmakları ustaca başıma masaj uykularken, tırnaklarımla kanepenin derinisini tırmaladığım için kulak tırmalayacak bir ses duyuldu. Bunu kasten yapmamıştım. Sadece parmakları tenime değiyordu ve bunu düşünmek bile beni... Ah, kendime gelmeliydim. Bu iğrenç düşüncelerimi, küçük bir çocuğun üzerinde düşünmemeliydim. Heleki ergen ve daha ne yaptığının bile farkında olmayan birinin üzerinde asla.
"İyi geliyor mu?"
Uyuşturucu gibi gelen sesi, boş salonda yankılandı ve sessizliği bozdu. Sessizliği seviyordum, çünkü insanlardan ve her şeyden uzak olduğumu bilmek, bana güvende hissetiriyordu. Ama bu sessizliği her zaman bozan birileri vardı. Tıpkı şimdi Calum'un yaptığı gibi.
"Sadece yaptığın işe devam edemez misin?" diye homurdandım. Bu bir rica değildi. Ona emir vermek gibi bir derdim yoktu ama sadistçe ona emir vermek hoşuma gidiyordu.
Calum'un rahatlatıcı parmakları uzun süre başıma masaj yaptığında yorgunluğum havaya karışmıştı. Ellerini üzerimden çekerek yanıma oturdu. Yüzümü ona doğru çevirdim. Yüzü, her zamanki gibi enerjik ve alaycıydı. Göz devirme isteğimi es geçerek dudaklarımı ısırdım. Bu hali... Bilmiyordum. Bana ne yaptığını bilmiyordum ama bu düşündüğüm ve yaptığım şeyler bütün hayatımı riske atıyordu. Sırf kendine hakim olamayan bir çocuk yüzünden Adam la her şeyin sona ermesini istemiyordum. Onunla ayrılmam söz konusu bile değildi.
"Çok güzelsin" diyerek bir itirafta bulundu. "Seni becerme isteğim ger geçen gün artıyor." Bunu anca rüyanda görürsün demek istiyordum ama içimden bir ses, rüyasında da gördüğünü söylüyordu.
Bu düşünceyle kıkırdayarak, "Şunu kes" dedim. Parmağı çıplak omuzumu karıncalandırırken "Neyi?" diye sordu. "Seni utandırmayı mı?" Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Hayır, seni serseri. Üvey annene asılmayı kes.'' Söylediğim şeye sadece gülümsedi.
Parmakları sütyen askılarımı kolarımdan aşağıya indirdi. Calum, bana yaklaşarak dudaklarını omuzlarımda dinlendirdi. Bunu yapsın istemiyordum ama bunu engeleyemeyecek kadar da yapmasını istiyordum. Ona bağırmak istiyordum, fakat bazen okadar masum görünüyordu ki. Tıpkı sevgiye muhtaç küçük bir çocuk gibi.
Bu düşünceyle istemsizce parmaklarım yumuşak saşlarına gitti. Dudakları boynumu öptüğünde, saçlarını okşadım. Bu iyi hissetiriyordu.
Boşta kalan kolunu karnıma koyduğunda beni kendisine çekerek sarıldı. İçimdeki her şey çırpınmaya başlamıştı bile. Ona dahada çok sokuldum ve huzuru hissetmek sadece birkaç saniyemi aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Step Mom
Fanfiction"Calum sen çok yaramaz bir çocuksun, biliyorsun değil mi?" Kulağına doğru fısıldadığım kelimeler, dudaklarını ısırmasına sebep oldu. "Biliyorum," dedi bedenime elektrik dalgaları salacak bir sesle. "Ve sende bu yaramaz çocuğun az sonra seni çok fena...