"Güçlü bir kadınsın ama bana karşı koyamıyorsun."
Çıplak tenime doğru fısıldadığında sırtım mükemmel bir şekilde gerildi. Başım yana düştüğünde karnımda dolaşan dili göğüs aramdaki boşluğa değdi. Söylediği şeyi inkar edemezdim ama inkar etmek zorundaydım. Ona karşı koyamadığımı bilmesine gerek yoktu.
"Hayır" diyerek itiraz ettim. "Sana karşı koyabiliyorum sadece bu evde bilirisn işte" sözümü bitirmeme izin vermeden dişlerini boynuma geçirdiğinde inledim. Derin bir nefes aldıtan sonra devam ettim. "Canım sıkılıyor."
Söylediğim mantıksızlığına içten içe güldüm. Tanrım, cidden Calum'un altındayken mantıklı bir şeyler düşünemeyecek miydim? En azından gerçekçi birşeyler söylemem gerekirdi.
Her zamanki nefesimi birbirine dolaştıran gülüşü boynumda yankılandığında nefesimi bırakmak aklıma bile gelmiyordu. "Ne yani? Canın sıkılıyor ve sende 'kocamın oğlu ile biraz sevişeyim?' mi diyorsun?" Göremeyeceğini bildiğim halde kaşlarımı çattım. "Biz seninle sevişmiyoruz, Calum."
Aslında ne yaptığımızı ben bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey bu gerçeğin çok fazla yasak olduğuydu. Ama bunu bilmek bile bunu yapmama engel değil, aksine bunu yapmak için beni iten şeydi.
Calum ellerini yatağa sabitleyerek ağırlığını bana vermeden doğrulu ve gözlerime baktı. Çıplak göğüsü inip kalkarken gözlerimi vücudundan kaçırdım. "Tabii ki de sevişmiyoruz" dedi ikimizin yarı çıplak hallerini göstererek. Dudağımı ısırarak gülümsememi engeledim. "Sadece üvey annemin can sıkısını gideriyoruz o kadar."
"Unutma ki senin can sıkıntını gidermek için buradayım, Calum."
Parmağını çıplak kolumda dolaştırdığında tekrar bana baktı. "Bunu bir ayrıcalık olarak mı algılamalıyım?"
"Seninle yaşadığımız her şeyi ayrıcalık olarak algılamalısın" diyerek tekrardan saçma sapan birşeyler söylediğimde susmam gerektiğini anlamıştım. Bana kaşlarını çatarak birşeyler söyleyeceği sırada, az önce yastığının altına tıkıştırdığım telefonu çaldı. Tanrıya teşekkürlerimi yolarken telefonu alabilmesi için kafamı yana kaydırdım ama kıpırdamadı.
"Merak etme birkaç saniyeye kapatır."
Ama dediği gibi olmadı. Telefon sustu ve tekrar çalmaya başladı. Calum, sıkıntıyla iç çekerek elini yastığın altına dalrıdrı ve telefonda kimin aradığına bile bakmadan açtı.
"Siktiğimi---" karşı tarafın sesiyle aniden duraksadı.
"Ashton?"
Vücudunu üzerimden kaldırarak ayağa kalktı. Ona sorarca baktım ama susması işaret ederek kapıya doğru yöneldi. Sonrasında üzerinin çıplak olduğunu hatırlamış olacak ki gelişi güzel küfür ettikten sonra odasının köşesine gitti. Onu izlemek istemiyordum ama gözlerim kendiliğinden çıplak vücuduna kayıyordu. Bütün kemiklerinin hareketlerini izlerken "Hayır" dedi. Sonrasında "Biraz işlerim vardı, görmemişim" diyerek devam etti. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyordum ama bu Ashton ismini bu sıralar çok fazla duymaya başlamıştım. Dirseklerimden yardım alarak yattığım yerden doğruldum ve bir anda vücudumu kapama ihtiyacı ile doldum. Yatağın diğer ucundaki çarşafı alarak ona sarındım.
"Tamam, geliyorum. Bir saatte orda olurum" dedikten sonra telefonu kapadı. İçime kaplayan ani bir sarsıntıyla kasıldım. Midem yanıyor ve kusmak istiyordum. "Gidiyor musun?" diye sordum benim bile çözemediğim bir ses tonu ile. Bildiğim tek şey sesimin umduğumdan daha kısık çıkmasıydı. Başını olumlu anlamda salayarak bana yaklaşı ve yatağın ucuna oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Step Mom
Fanfiction"Calum sen çok yaramaz bir çocuksun, biliyorsun değil mi?" Kulağına doğru fısıldadığım kelimeler, dudaklarını ısırmasına sebep oldu. "Biliyorum," dedi bedenime elektrik dalgaları salacak bir sesle. "Ve sende bu yaramaz çocuğun az sonra seni çok fena...