"Hayatım, yemeğine hiç dokunmadın?" Adam'ın sesi beni düşüncelerimden gerçek hayata döndürdüğüne ona baktım. Bana bütün içtenliğiyle gülümserken, bende inandırıcı bir şekilde gülümsemeye çalıştım.
"Ah, aç değilim. Yemekten önce atıştırmıştım birşeyler."
Yüzü asıldı, fakat sorgulamadı. Canımın sıkıldığını biliyordu ama bunun için birşeyler yapmıyordu. Şuan hepsi okadar sıkıcıydı ki. Calum bile artık bana laf kakmıyordu . Aksine ben yokmuşum gibi davranıyordu. Kocamın oğlu tarafından hiçe sayılmak okadarda kötü sayılmazdı aslında. Ve birde şu Mali vardı. Aslında iyi kızdı, fakat sürekli dışardaydı. Bir haftadır bu evdeydim, fakat onu sadece üç kez falan görmüştüm.
Tabağıma tekrar geri döndüğümde, pilavıma çektirdiğim işkenceme devam ettim. Birşeyler canım istemiyordu. Sadece canım sıkılıyordu.
"Aslında canım sıkılıyor" dedim itiraf ederek.
Adam, çatalını masaya bıraktı ve tek elini çenesine yaslayıp, tamamen bana odaklandı.
"Üzgünüm, hayatım" dedi üzgün çıkan sesiyle, "Seninle birşeyler yapabilmeyi çok isterdim, fakat bu bir ay içerisinde çok doluyum. Yemekten sonra projeyin başına oturacağım ve muhtemelen sabaha kadar onunla uğraşacağım. Daha sonrasındaysa Londra için hazırlıklara başlayacağım. Biliyorsun. Üzgünüm."
Bana açıklama yaptığı için ona gülümsedim. "Önemli değil. Seni anlıyorum."
Aslında anlamıyordum. Ben bu işin bu kadar sıkıcı olacağını asla düşünmemiştim. Tamam, eğlenecek vakti çoktan geçmişti, onunla bara gidip sabaha kadar eğlenmeyi falan planlamamıştım ama en azından bütün gün işten işe koşuşturacağına birazda olsa benimle ilgilenebilirdi.
Elerimi peçeteye sildikten sonrs, "Size afiyet olsun" dedim ve masadan kalktım.
"Nereye hayatım?" Arkamda işitiğim ses duraksamamı sağladı.
Ona gülümseyerek, "Odama gidiyorum, canım, biraz dinleneceğim" dedim ve merdivenlere yöneldim.
Canım gibi kelimelere söylemekten her ne kadar nefret etsemde, Adam sürekli bana böyle kelimelerle hitap ettiği için kendimi mecbur hissediyordum. Bu yüzden genelden canım kelimesi ağzımdan küfür gibi çıkıyordu ama pekte umrumda olduğu söylenemezdi. Adam bana okadar çok aşıktı ki bu sözcükleri iğrenerek söylediğimin farkında bile değildi.
"Tamam, hayatım keyfine bak."
Ona tekrardan gülümseyerek odamıza çıktım. Cidden şu sürekli gülümseme işide canımı sıkıyordu. Niye bu kadar nazikti ki? Kendimi sürekli gülümsemek, güzel sözler söylemek zorunda hissediyordun.
Odama girdiğimde, neredeyse beş kişilik kadar büyük yatağa uzandım. Elbisem yukarı çıkmıştı ama bunu umursayacak havamda değildim. Gözlerimi kapatarak içimden yüz'e kadar saymaya başladım. Cidden bu saate Adam arkadaşlarımla dışarı çıkmama hayata izin vermezdi. Sanırım bu adamla evlenerek ömrümün sonuna kadar kendimi cezalandırmıştım. Aman neyse diye söylendim içimden En azından iki gün sonra gidecek, o zaman keyfime bakardım.
Şimdi sadece uyumam gerekiyordu. Gözlerimi kapattım. Uyku gelmiyordu işte, ona en ihtiyaç duyduğum zamanda gelmiyordu.
Aniden kapı açıltığında gözlerimi araladım. Gelen Calum'du. Calum mu?
Aniden ayağı kalktım ve belime kadar çekilmiş elbiseyi aşağıya indirdim. Şaşkınlıktan çıkmam sadece birkaç saniyemi almıştı.
"Calum, burada ne işin var?" Sesimi oldukça nazik tutmaya çalıştım. Onunla dikleşmek istemiyordum.
"Babam yolladı," diye homurdandı "Majestelerimizin canı sıkılmışmış."
Oh. Ellerimle saçlarımı karıştırdım ve dağılmalarını sağladım. Bu adam niye cocuğunu bana bakıcılık yapması için yolluyordu ki?
"İyiyim ben" dedim huysuz bir sesle. "Yalnız bırak beni. Uyumak istiyorum."
Başını olumsuz anlamda salladı ve ben yokmuşum gibi yatağın köşesine yığıldı. Onu 'sen şaka mısın?' bakışı attım ama o çoktan gözlerini yummuştu.
Ayakta dikilmeye devam ederken, "Yataktan kalkmanı söylemiştim. Uyuyacağım" dedim her kelimenin üzerine basa basa.
Pozisyonunu bozmadı.
"Cidden sinirimi bozuyorsun" dedi bir süre sonra ve yataktan kalkı.
"Sen mi ben mi" diye homurdanarak yatağıma oturdum. Hala çıkmadığıı fark edince kaşlarım çatıldı.
"Ne bakıyorsun öyle? Babam, seninle vakit geçirmem konusunda kesin bir talimat verdi. Onu sinir etmek şuanda isteyeceğim en son şey bile değil." dedi ve yatağın karşısındaki sandalyeye oturdu. Hala sinir bozucuydu ve hala boş boş konuşuyordu.
"İyi. Ne yaparsan yap."
Yatağımın ucunda duran pijamalarımı aldım ve odanın içindeki banyoya gidip üzerimi değiştirdim.
Odaya geri döndüğümde hala bıraktığım bir şekildeydi. Öylece beyaz duvaru izliyordu.
"Senden nefret ettiğimi biliyorsun değil mi?" diye sordu. Bana bakmak yerine gözlerini makyaj mazemelerine dikmişti.
Sanki ben ona bayılıyordum.
"Benimde sana bayıldığım söylenemez, fakat eğer benimle iyi geçinirsen, seninle iyi geçinirim."
Bakışlarını bana çevirdi ve kahkaha sesi bütün odayı doldurdu. Başıni geriye attığı için elmacık kemikleri belrginleşmişti. Gözlerinin kenarlarının güldüğü zaman kırıştığını ilk defa fark ediyordum, çünkü yanımda ilk defa gülüyordu.
Gülmeye son verdiğinde "Seninle iyi geçinmek mi?" diye sordu. Her söylediği cümlenin haflerinden alay akıyordu. "Seninle iyi geçinmem için sadece tek bir sebep söyle?"
"Çünkü" dedim her kelimenin tek tek kafasına kazınmasını sağlayacak bir şekilde. "Ben senin üvey annenim."
Bu çocukla cidden işim vardı.
《》《》 《》 《》
Hey!
Bölümün kısa olduğunun farkındayım, fakat bu hikayenin yavaş yavaş ilerlemesini ve herşeyi tam olarak anlamanızı istiyorum. Kafanızda soru işaretlerinin kalmasını istemem.
Oy ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Step Mom
Fanfiction"Calum sen çok yaramaz bir çocuksun, biliyorsun değil mi?" Kulağına doğru fısıldadığım kelimeler, dudaklarını ısırmasına sebep oldu. "Biliyorum," dedi bedenime elektrik dalgaları salacak bir sesle. "Ve sende bu yaramaz çocuğun az sonra seni çok fena...