ten

38K 1.1K 271
                                    

Adam beni arayalı ve Londra'dan ilk uçakla döneceğini söylemesinin ardından altı saat geçmişti ve hâlâ yoktu. İçimi kaplayan huzursuzluğu yok etmek istiyordum ama o içimde büyüyor ve beni bir çıkmaza sürüklüyordu. Şimdiye kadar gelmesi gerekiyordu, peki neden hâlâ yoktu? Ona değer veriyorum. Bu zaten kaçınılmaz bir gerçekti ama ona kocam olarak mı değer veriyorum işte bu kısmı sorgulanmaya değerdi. Adam, benden 25 yaş büyüktü ve neredeyse benimle aynı yaşta iki çocuğu vardı. Ve ben onun çocuğu ile flört ediyordum. İçimi kaplayan sıkıntı yok oluyor ve tekrar geri geliyordu. Kafamdaki sesler ne kadar da alçak biri olduğumu fısıldamaya başladılar. Öyleydim.

Beni seven, hatta çok seven birisi vardı. Ve ben sanki onun düşmanıymış ve acı çekmesini istiyormuşum gibi onu aldatıyordum. Tamam, aldatmıyordum ama çokta masum şeyler yaptığım söylenemezdi. Ben, Adam ile tanıştığım ilk zaman zaten böyle olacağını biliyordum. Onunla asla seks yapamayacağımı ve cinsel içerikli hiçbir hareket sergilemeyeceğimi. Ve buna rağmen kendime bir söz vermiştim. Asla başkalarıyla da birlikte olmayacaktım. Peki ya şimdi değişen neydi? İlk başlarda bana nefret sözleri söyleyen ve daha sonra bir anda bana kanı ısınan Calum mu? Veya ani dokunuşları mı?

Başımı ellerimin arasına alıp, yatakta bacaklarımı birbirine çektim. Düşünmekten başım çatlayacak derecesinde ağrıyordu.

Başkası bana böyle ani dokunuşlar sergilese, onu doğduğuna pişman ederdim fakat Calum'da niye böyle olmuyordu? O farklıydı. Bu kaçınılmaz gerçeği onu ilk gördüğüm andam beri biliyordum. O dolğun dudaklarından çıkan her arsız kelime beni içten içe gülümsetiyor ve beni serseme çeviriyordu. Onu terslediğimde bile yüz ifadesini bozmayışı ve onun maskesi haline gelen gülüşünü sergileyişi... Eskiden, yani bundan yirmi gün öncesi olsa  onu asla tersleyemezdim, çünkü bana ağza bile alınmayacak kelimeler söylerdi. O böyleydi. Lafı asla sıkmaz ve zamanı geldiğinde gelişi bir güzel yapıştırırdı. Şimdi ise bana kötü kelimeler söylemekten kaçınıyor gibiydi. Bana yavaş yavaş yakınlaşıyor olması bir oyunun içindeymişim gibi hissetiriyordu.

Derin bir nefes alarak başımı salladım. Neler düşünüyordum? Kendi yaptığım hataların suçlarını başkalarında aramaktan başka yaptığım bir bok yoktu. Ben Calum'a yüz göstermeseydim asla bana bu şekilde yaklaşamayacaktı. Onun dokunuşlarından nefret etseydim eğer, ikinci dokunuşunda onu durdururdum. Ama ben bencil bir kadın gibi küçük bir çocuktan hep daha fazlasını istedim. O parmaklarının bütün vücudumu keşfe çıkmasını ve beni hissetmesini istedim. Bu eve geldiğim ilk günlerde asla böyle olacağına inanmazdım. Her zaman sekssiz bir hayat geçireceğimi hayal etmiştim. Her gün farklı alışveriş merkezlerinde olmayı ve her gün binlerce dolar harcamayı. Ama her şey hayal ettiğimin tersine oluyordu. Seksten uzak duracağım derken, Calum'un nefes kesen dokunuşları beni günah işlemeye zorluyordu. Ve alışveriş merkezleri... Adam buralarda olmadığı zaman evden dışarı bile çıkmam yasakken nasıl olurda yeni birşeyler keşfetebilirdim? O evdeyken bile beni yalnız dışarıya salmıyor, ilakki peşime birisini takıyordu. O kontrol manyağı biriydi ama buna rağmen ona değer veriyordum. Bana iyi davranıyordu ve asla babamdan görmediğim şefkati o bana gösteriyordu. Ona nasıl değer vermezdim? Benim için yaptıkları minnet'ten daha fazlasını hak ediyordu ve ona daha fazlasını verememek... Kötüydü. Ona daha fazlasını vermem gerekirken, ben gidip oğluna veriyordum. Salak, salak, salak. iç sesim haklıydı.

Kapı nazik bir şekilde tıkladığında, göz yaşlarımın aktığını bile yeni fark ediyordum. Hızlıca onları sildim ve boğazımı temizleyerek "Gir" dedim.

Adam, karşımda yorgun bir şekilde belirdiğinde inanmayarak gözlerimi kıpıştırdım. Gelmişti. Yine bütün asaletliği ile kapıdan içeri süzüldüğü sırada bana gülümsedi. Yorgun görünüyordu. Göz altları şişmiş ve kızarmış, adeta uykusuz kaldıklarını ortaya seriyorlardı. Göz yaşlarım, yanaklarımdan tekrar akmaya başladığında hıçkırdım. "Adam?" Sesim eskisi gibi güçlü değildi. Kapıyı kapatarak yanıma geldi ve mavi gözlerini benimkilerle buluşturdu. "Küçüğüm?" diye sordu bütün şefkat dolu sesi ile. "İyi misin?"

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Sadece bir daha gitme, olur mu?"

Başını olumlu anlamda salayarak yatağa tek ayağını koydu ve bana sarıldı. Kokusuyla kendimden geçerken, tekrar hıçkırdım. Beni sakinleştiriyor ve huzur veriyordu. Parmaklarımı sırtına dolayarak sarılmasına karşılık verdim.

"Gitmeyeceğim, miniğim. Şimdi bana, ben yokken neler yaptığını anlat." Yatağa oturdu ve başımı bacağının üzerine yatırdı. Saçlarımı okşadığı sırada ne yaptığımı gözden geçirdim ama anlatabilecek pek birşeyler yoktu.

"Geçen gün, Anna bize geldi. Dışarı çıkacaktık, fakat korumalarından birisi beni salmadı" dedim. Şimdi daha iyi hissediyordum.

Saçlarımı okşuyordu ve bu gereğinden fazla sakinleştiriciydi.

"Üzgünüm, küçüğüm. Benden habersiz biryerlere gitmenden hoşlanmıyorum."

Parmaklarını yüzümde tüy hafifliğinde gezindi.

"Bana güvenmiyor musun?" diye sordum incinmiş bir sesle. O benim kocamdı ve ne olursa olsun bana güvenmeliydi. Üstelik hayatım kelimesine ne olmuştu?

"Sana güveniyorum." Sesi ciddileşmişti. "Etrafındakilere güvenmiyorum."

"Etrafımdakiler?"

Derin bir iç çekişini duydum. Yorgundu ve ben  bu saçma sorularım ile onun kafasını şişirmekten başka bir işe yaramıyordum.

"Sonra konuşalım bu konuyu, olur mu? Şimdi yorgunum ve sadece uyumak istiyorum." Başımı olumlu anlamda salayarak başımı bacağından kaldırdım. Yataktan kalktığında bende kalkarak yatağın örtüsünü aldım. Adam, dolaptan geceliklerini alarak banyoya giyinmek için gitti. Evlenmemize rağmen hâlâ birbirimizin önünde üzerimizi değişmememiz ilginçti ama ikimizde bunu kafaya takmıyorduk.

Yorganıda açıp içine girdiğimde Adam'da  yanıma yattı. Beni kendisine çekerek saçlarıma öpücük kondurdu. "Çok küçüksün" diye mırıldandı. Ama ne demek istediğini anlamamıştım. Küçük mü?

"Küçükmüş" diyerek işi alaya aldım ama gerginliğini hissedebiliyordum.

"Küçüksün" dedi. "Elimden gideceksin diye korkuyorum."

Sıkıntıyla nefes aldım. Böyle düşünmesi yanlıştı.

"Seni bırakmayacağım" dedim. "Küçüğün seni bırakmayacak."

Sözlerimi duymazdan gelerek devam etti.

"Senin için çok yaşlıyım. Daha iyilerine layıksın."

Başımı hızla olumsuz anlamda salladım. Başım göğsünde yaslandığı için kalp atışlarını duyabiliyordum. Hızlıydı. Son kez çarparcasına atıyordu.

"Hayır" dedim inatla. "Hayır. Seni bırakmayacağım" bunu istesemde yapamazdım ama onu bırakmamak konusunda ciddiydim.

"Bana borçlu hissediyorsun" dedi. Haklıydı ama onu yine de bırakmayacaktım.

"Hissediyorum, evet. Ama borçlu hissetiğim için seninle değil, kendi isteğim için seninleyim. Sana daha fazlasını veremediğim için üzgünüm. Elimden pek fazla bir şey gelmiyor."

Saçlarıma sıcak bir öpücük kondurdu.

"Sen zaten yanımda durarak bana daha fazlasını veriyorsun, küçüğüm. Sadece bunu yapmaya devam et" bana sıkı sıkı sarıldı. "Yanımda kal ve bana karşı sadık ol."
***

*Calum'un olmadığı bölümlere de vote veriliyormuş:o:o*

Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.

Step MomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin