twenty two

27.1K 741 322
                                    

Calum Hood'a kızgın kalmak imkansızdı. Onun sevilesi yüzüne baktığımda, her zaman gereğinden fazla iri olan burnu dikatmi çektiğinde ve her onun kahverengi gözeriyle göz göze geldiğimde ona kızgın olduğumu unutuyordum. Bu garipti çünkü bana çok fazla şey yapmıştı. Beni kullanmış, kalbimi parçalara ayırmış ve bunlarda yetmezmiş gibi bana tıpkı bir fahişe muammelesi yapmıştı. Bunları asla unutamıyordum ama ona kızgı da kalamıyordum. Öyle ki bir yanım onun yüzünü bile görmek istemezken diğer yanım ise bir saniye bile yanından ayrılmak istemiyordu. Şuanki durumuma bakılırsa ikinci yanım çoktan kazanmıştı. Bundan pişman değildim. Bu huzurun kollarında olmak gibiydi ama her seferinden kollarımdan kaçacakmış gibi hissediyordum. Onun kokusunu hissettmek ve huzurun hiçte uzağımda olmadığını bilmek.

Ancak bazı sorular hâlâ beynimin için kemirmeye devam ediyordu. Aslında bazı değil, parmaklarımla sayamayacağım kadar çok soru beynimin içini kemiriyordu. Ama şimdi en yatkın soru babamın benimle konuşmak istemesiydi. O beni umursamazdı. O kardeşimi veya annemi de umursamazdı ki. O sadece kendini düşünür ve sinirlendiğinde ağzına geleni söylerdi. Ah, birde bir dediği ile bir dediğinin birbirine uymaması yok mu! Bana nedensiz bir şekilde Calum'u anımsatıyordu. Calum'un burnu boynumu gıdıkladığında kıpırdadım.

"Şunu yapma." Kıkırdayarak beni biraz daha kendisine çekti. Ne bok yediğimi bilmiyordum ama hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Küçük bir çocuğa göre oldukça iri olan parmaklarıyla kolarımı okşadı. "Kokun hoşuma gidiyor" dedi. "Bunu yapmayı seviyorum." Burnunu boynuma sürttüğünde omuzuna yaslandım. Gözlerimi kapayıp, sadece birkaç saniyeliğinie gerçek hayatan ve bana sunduğu gerçeklerden soyutlanmak istiyordum, çünkü bu sadece Calum'un kolları arasındayken gerçekleşiyordu. ''Bundan sonra ne olacak?'' diye sordum. Bu soruyu kendime ilk defa soruyordum, çünkü geleceği umursayan biri değildim. Anın tadını çıkarmayı seviyordum ama şimdi... Onu bile yapamıyordum. Adam'a her an yakalanacağımız korkusu bütün bedenimi ele geçirmişti ve beni boğuyordu. Artık onun yüzüne bakamaz olmuştum. Bana her zaman iltifat dolu sözcükler söylediğinde onun yaşlı kalbini incitmemek için sahte bir şekilde gülümsüyor ve ona sarılıyordum. Buna daha ne kadar devam edeceğimden emin değildim. Oğlunu deli gibi severken, onu seviyormuş gibi davranmak zordu. Lanet olsun çok zordu ve ben tamamen tükenmiştim. Sadece yeni bir sayfa açmaya ve geleceğimi karalamaya ihtiyacım vardı. Ancak sayfalar çokta tükenmişti ve benim geleceğim tamamen böyle devam edecekti.

Adam'ı asla bırakamazdım ama Calum'u da asla bırakamıyordum. Mantığım Adam diye çığlık atarken, kırık kalbim ise onu onarması için Calum diye sızlanıyordu. Bedenim zaten Calum'a ait olduğunu biliyordu. Ruhum ise... O tamamen sessiz bir şekilde seçimi bana bırakıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Her şey üst üste gelmişti.

Calum, kolunu belimden çekerek ağırlığını vermeyecek bir şekilde üzerime çıktı. Elleriyle yüzümü okşadığında ağlamak istedim. Çok fazla hasas olmuştum ve onun tek dokunuşu bile beni ağlatabilirdi.

''Biliyor musun'' dedi. Kahverengileri düşünceliydi. Gözlerimi hayranlıkla ona diktim. Elleri çenemi okşadı. ''Bazen buradan gitmek istiyorum. Çok uzaklara. Ama sanırım asla buna cesaret edemeyeceğim.'' Avuç içine öpücük kondurdum. Böyle olduğu zamanlar onu daha çok seviyordum. Gerçek davranıyordu. Yapmacık gülüşü ve ben mükemmelim tarzındaki bakışları yoktu. O, tamamen gerçekti.

''Asla diye birşey yoktur, Calum'' dedim ciddi bir sesle. Onun gitmesini tabii ki istemiyordum ve bu söylediklerim ona cesaret verecekti ancak, eğer gitmek istiyorsa onu durdurmayacaktım. ''İsterse cesaret edebilirsin.'' Yüzümü inceledi ardından burukça gülümsedi. Acı çekiyordu. Bunu hissedebiliyordum. ''Eğer gitseydim'' dedi. ''Benimle gelir miydin?'' Afalandım. Böyle bir soru beklemediğim için kısa çaplı düşündüm. Bu gerçek olmasa bile hemen 'eveeet!' diyebileceğim bir şey değildi. Her şeyden önce Adam vardı. İlk aldatılmayı benim sayemde kaldırmıştı ama ikincisini asla kaldıramazdı. Kalbi, bunun için fazla yaşlıydı. Yaşlı ve yıpranmış.

Step MomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin