sixteen

38K 814 472
                                    

Aynadaki görüntüme baktığımda karşımda eski Amanda'yı görmemle gözlerimi kaçırma isteğimi bastırdım. Bencil, arsız ve tıpkı bir sürttük gibi. Dar, siyah elbise kalçalarıma kadar geliyordu ve ben eski Amanda gibi olmaktan korkuyordum. Eskiden olsa böyle bir elbise giydiğim zaman özgüven patlaması yaşardım ancak şimdi... sadece beni çıplak hissetiriyordu. Bedenim bir yana duygularım ve ruhum da bütün çıplaklığı ile gözlerimin önüne serilmişti. Salık saçlarımı tek omuzuma atarak koyu kırmızı ruju aldım ve dudaklarımda gezdirdim. Üzerimdekiler ve yaptığım makyaj tamamen birkaç aydır giyinidiğim şeyler gibi şık değil, seksiydi. Aynada son kez kendime baktıktan sonra telefonumu bile almadan odadan çıktım. Calum, çok net bir dilde yanıma hiçbir şey almamamı söylemişti. Telefonumu bile. Adam ise öğlen aramış ve bu akşam gelmeyeceğini söylemiş ve birkaç özür mırıldanmıştı. Her zaman ki gibi. Bunu bana sürekli yapıyordu ve ben bazen benimle değilde, işi ile evli olduğunu düşünmeden edemiyordum. Sıkkın nefesimi dışarıya vererek merdivenlerden indim.

Bacaklarım adeta küçük bir genç kız gibi birbirine dolaşıyordu. Üstelik sadece 19 yaşında olan bir çocuk yüzünden. Şuanda kendimi dünyanın en aptal kadını gibi hissetmiştim. Büyük ihtimal öyleydim de zaten. Yoksa kim kocasının oğlu ile bu şekilde dışarı çıkardı ki? Üstelik sadece bununla kalmayacağımızı aldığım nefes kadar iyi biliyordum. Bunu anlamayacak kadar aptal veya saf değildim. Hele ki bugün bu elbiseyi üzerimde yırtacağını söyledikten sonra.

Derin bir nefes aldım. Calum merdivenlerin sonunda, arkası dönük bir şekilde ayakta dikiliyordu ve yemin ederim, arkadan bakılınca bile güzel görünüyordu. Topuklu ayakkabılarımın boş salonda çıkartığı tok sesle başını bana doğru çevirdi ve beni baştan aşağıya süzdü. Arsız gözleri utanma ne demek bilmeden hel yerimde geziniyordu. Öyle ki bir an kendimi çıplak olduğumdan bile çıplak hissetim. Önüme düşen saç telini kulağımın arkasına tıkıştırarak son merdivenide indim. Yüzünde tek bir mimik kıpırtısı olmaksızın gözleri yüzünün aksine mükemmel bir şekilde parıldıryordu. Ve o an için kahverengi en güzel renk gibi geldi. Nasıl olurda bir renk bu kadar güzel olurdu? Üstelik basit bir kahverengi. Benim soluk yeşillerimin aksine canlılıkla parıldayan gözleri, aramızdaki yaş farkını tüm çıplaklığıyla ortaya seriyordu. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken, aramızdaki boşluğu kapatı. Saat geç olduğu için hizmetçiler çoktan evlerine gitikleri için şanslı sayılırdım.

"Amanda..." diye fısıldadı kulağıma. Bunu sırf beni baştan çıkartmak için yaptığına kalıbımı basabilirdim. Gözlerim temas yüzündem istemsizce kapandı. "Tanrılara inanmam, fakat sen tıpkı bir Tanrıça gibi göz kamaştırıcı görünüyorsun."

Gözlerimi kıpıştırarak ona baktım. Beni Tanrıça ile karşılaştırması hoş değildi. En azından o, benim aksime asil birisiydi. Benimse bu sıralar davranışlarım adeta sürtük kelimesinin beden bulmuş halini andırıyordu.

"Sürttük bir Tanrıça" diyerek işi alaya almaya çalıştım. Calum, bana öyle bir baktı ki bunu beceremediğim net bir şekilde ortadaydı. Bana kaşlarını çatarak baktığı sırada geri çekildi. Belki de onun zaten bildiği gerçeği yüzüne çarpmıştım, fakat yanılmam uzun sürmedi.

"Yaptığımız veya yapacağımız şeyler yüzünden bir daha sakın kendine sürttük deme. Sürtükler para sever, seks değil" diyerek net bir şekilde beni azarladığında, birden yerlerimiz değişti ve ben değilde, o benden 6 yaş büyükmüş gibi hissetim. Küçük bir çocuk gibi bakışlarım yeri buldu.

"Haklısın" dedim. Başka ne demem gerektiğini bilmiyordum. Hele ki beni azarladıktan sonra. Bir bakıma haklı olsa da, bir bakıma bu hoşuma gitmiyordu.

"Hadi, şimdi buradan çıkalım." Başımı onaylarcasına salladım. Kapıya doğru adım attığımda sert gerçek yüzüme adeta çarptı. Endişe dolu bakışlarımı Calum'a çevirmeden edemedim.

Step MomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin