"Büyükbaba nolur beni bırakma!"
"Marinette... Şimdi beni iyi dinle. Bir daha bu şansı bulabilir miyiz bilmiyorum." Gözyaşlarımı silerken hüzünle diyeceği şeyleri bekliyordum.
"Sana kaldırabileceğine inandığım bir şey emanet edeceğim. Nesilden nesile gelen mucize kutusunun yeni gardiyanı olma vaktin geldi." Öksürerek elimi tuttu.
"Büyükbaba gitmeyeceğini biliyorsun. Sana en kısa zamanda yardıma gelecekler." Kafasını iki yana sallayıp gülümsedi.
"Marinette o kutunun içindeki..."
"Kutunun içindeki küpeleri al. O sana ne yapman gerektiğini anlatacak."
Gözleri yavaşça kapanırken bir kutuya bir de büyükbabama bakıyordum." Ben Fu Dupain-Cheng, artık mucize kutusunu bırakıyorum ve yeni gardiyan olarak Marinette Dupain-Cheng'e emanet ediyorum. Ona iyi bak Gardiyan." Gözleri yavaş yavaş kapanırken korkuyla yükselen kutuya baktım.
"Büyükbaba!"
Elimde kutu ile Büyükbabamın evinden çıkarken gözlerim her yerde onu arıyordu. Bir çatıda olduğunu gördüğümde ona bağırdım. Hareketlenmeye başladığında peşinden koşmak için kapının önünden ayrıldım ve bir yandan bağırırken bir yandan koşuyordum. Yetişemeyeceğimi anladığımda elimde kutuyla okulumun bahçesinde kalakaldım. Elimden hiç bir şey gelmemişti. Büyükbabam ölmüş ve ben ona yardım edememiştim. Artık gözyaşlarımı tutamayacağımı anladığımda okul duvarına sırtımı yasladım. Ne araba sesleri ne de etrafımdan geçen insanların sesleri hıçkırıklarımın sesini bastırabilmişti.
"Kaybedilmiş bir Büyükbaba ve oldukça büyük bir acı. Yoğun bir duygu hissediyorum. Uç benim küçük akumam! Ve onun kalbini kötüleştir."
Ellerimle gözyaşlarımı silerken kucağımdaki kutuyu elime aldım. O sırada bana bağıran sınıf arkadaşıma döndüm.
"Marinette dikkat et!"
"Chloe?"
Önüme atlayarak beni bir akumadan kurtardığını fark ettiğimde içimi büyük bir tedirginlik kaplamıştı.
"Chloe! Onu sakın dinleme. Onun güçlerine ihtiyacın yok. Mutlu olmayı hak eden bu insanlara bak. Onlara zarar vermek istemezsin değil mi?" Chloe onunla büyük bir savaş verirken ellerini tuttum.
"Sevdiğin insanları düşün Chloe. Hiç biri senin böyle biri olmanı istemezlerdi." HawkMoth'un kelebeğini kırdığında ona sımsıkı sarıldım.
"Başardın..."
Mavi gözlerini benim üzerime diktiğinde elimdeki kutu onun dikkatini çekmişti.
"O bir..."
"Evet Chloe. O mucize kutusu. Büyükbabam o... O öldü. Birkaç dakika önce. Ve bana emanet ettiği şey o kadar ağır ki nasıl yapacağımı asla bilmiyorum." Tekrardan gözyaşlarım gözlerimden firar ettiğinde Chloe bana sarıldı.
"Eminim ki başaracaksın. Hayatımda tanıdığım en güçlü gardiyan olacaksın. İstediğin her şeyi yapabileceğini biliyorsun. Lütfen artık ağlama." Chloe'nin ne kadar çok değiştiğini fark etmiştim. Tebessüm ederek kutuyu açtım.
"Chloe Bourgeois, sana arı mucizesini kullanman için bir kez şans verildi. Ama artık ona sahip olma vaktin geldi. Onu dünyayı kurtarmak için kullan. Sana güveniyorum." Şaşkınlıkla bana bakarken hızla kafasını salladı.
"Bana güvenebilirsin Marinette." Mucizeyi aldıktan sonra kutuyla birlikte ayağa kalktım ve Chloe'ye son bir kez baktım. Artık eve gitme vaktiydi. Son kez Büyükbabamın eşyalarını toplamak için evine gittim.
"Anne, Baba?" İkisinin de evde olmadığını anladığımda odaya girdim. Kara Kedi'yi, Kraliçe Arı'yı ve diğer bütün mucize sahiplerini bana anlattığı yer burasıydı. Yatağında oturan Wayzz'a yaklaşarak yanına oturdum.
"Merhaba Marinette."
"Merhaba." Elimdeki havuçları Wayzz'a uzatıp gülümsedim. Çocukluğumdan beri tanıdığım ilk kwamiydi. Ustanın eşyalarını incelerken gözlerim masadaki kitaba takıldı. Elime alıp incelediğimde bana bahsettiği mucize kitabı olduğunu anladım. İhtiyacım olacağını anladığımda çantama koydum.
"Ne yapmalıyım Wayzz? Nasıl başaracağımı bilmiyorum. Sanki Usta yanlış kişiyi seçmiş gibi hissediyorum." Wayzz hüzünle yüzüme baktığında yanına oturdum.
"O her zaman doğru kişileri seçerdi Marinette. Ve sen doğru kişisin. Bunu biliyor." Küçük tebessümle karşılık verdiğimde Büyükbabamın bir mucizeden bahsettiğini hatırladım.
"Kutunun içindeki küpeleri al. O sana ne yapman gerektiğini anlatacak."
"Küpeler Wayzz! Küpeler nerede?" Wayzz kutunun yanına gelip bana baktı.
"Kutunun içinde olmalı." Kutuyu nasıl açacağımı bilmediğimden önümdeki kutuya bakakaldım.
"Aklından ne geçiyorsa Marinette. Bu gardiyanlara özel hazırlanmış bir kutu şifresidir. Hisleri her an değiştiği için şifreyi gardiyan dışında kimse giremez." Şaşkınlıkla yüzüne baktığımda gözlerimi kapadım. Korku ve hüzün hissediyordum. Ama en çok ne hissettiğimi biliyordum. Kutu açıldığında kwamiler dışarı çıkmaya başladılar.
"Büyükbabamın böyle çalışmıyordu!"
Ellerimle yüzümü saklarken Wayzz bana gülüyordu."Her gardiyanın kutusu farklıdır Marinette. Onların dışarda olmasını tehlikeli bulan Usta'nın kutusu ve dışarda özgür olmalarını isteyen senin kutun farklı olmalıdır." Kafamı salladığımda bana doğru gelen benekli kwamiye baktım. Usta bana mucizelerin ne işe yaradığını anlatmış ama Wayzz dışında hiçbir kwamiyi anlamamıştı. Bunun tehlikeli olduğunu düşünüyordu.
"Merhaba Marinette. Ben Tikki. Uğur Böceği mucizesi kwamisiyim. Ustanın her şeyi anlatacak dediği kwami benim." Küpeleri elime alıp Tikkiyi dinlemeye başladım. Kwamilerin hepsini tek tek tanıdım. Uğur Böceği mucizesinin artık benim olacağını, nasıl dönüşeceğimi, mucizeleri başkalarıyla paylaşabileceğimi... Şaşkındım. Bütün bunlar çok mucizeviydi. Evet birçok mucize sahibinin hikayesini duymuştum ama aklıma onlardan biri olacağım hiç gelmemişti.
"Haydi deneyelim Marinette." Kafamı sallayarak ayağa kalktım. Derin bir nefes alarak aynanın karşısına geçtim.
"Tikki, benekler!" Birkaç saniye sonra yüzümde maske ve vücudumda bir kostümle duruyordum.
"Bu olağanüstü!" Kapının çalmasıyla arkamı döndüm ve kapıya doğru ilerledim.
"Usta Fu gelebilir miyim? Kara Kedi!" Buruk bir gülümsemeyle kapıyı açtım.
"Hoşgeldin kedi." Kaşlarını çatarak bana baktı.
"Uğur böceği?!" Kafamı salladım ve içeri davet ettim. Bütün kwamiler kutuda ve kutu kilitli dolaptaydı.
"Usta nerede? İyi mi?" Kafamı iki yana sallayarak yere baktım.
"Onu kaybettik kedi. Bende bu yüzden geldim. Yeni gardiyan olduğum için. Sana bir gün geleceğimi söylemiş olmalı." Kafasını salladı ve yanıma gelip sarıldı.
"Çok üzgünüm Uğur Böceği. Aranızın ne kadar iyi olduğundan bahsetmişti." Sarılmasına karşılık verip gülümsedim.
"Evet. Oldukça iyiydi kedi. Çok iyi."
![](https://img.wattpad.com/cover/278464145-288-k748647.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CURSED [TAMAMLANDI]
FanfictionHer şey ile başlayabilir aşk. Belki bir gülüşe bakar, bir tebessüme, bir hayale. Bu aşk da öyle başlamıştı. Zannedilen gibi ama asla olmayan. Aynı ama farklı. Sanki birbiri için yaratılmış gibi değil de aynı duygulara, aynı kişiliklere ve aynı sevgi...