0.7

85 8 3
                                    

Bir sonraki bölümü 40 okunma ve 40 oy olduğunda atacağımm

********

"Hey, kedi. İyi görünüyorsun."

"Dün güzel bir gündü. Sevdiğim kızla kavuştum." Güldüm. Ben de öyle demek istedim. Ama sadece güldüm.

"Senin adına sevindim kedicik." Önemli bir görev için Eyfel Kulesi'ne gelmiştik. Tehlikeliydi. Çünkü ilk kez HawkMoth şehre gelmişti.

"Nerede olduğunu göremiyorum." Parmağımla evimin çatısını gösterdim.

"İşte orada." Kara Kedi korkuyla harekete geçecekken onu durdurdum.

"Merak etme. Marinette güvende." Derin bir nefes aldı ve bana baktı.

"Ondan ne istiyor?" Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ama artık öğrenmeliydi.

"Marinette, onun torunu kedi. Ama bizim kim olduğumuzu veya mucizelerin ne olduğunu falan bilmiyor. Onla hâlâ rahat bir şekilde sevgili olabilirsin."

"Sen nereden biliyorsun bunu?"

"O benim yakın bir arkadaşım." Göz kırptım ve HawkMoth'u izlemeye başladım. Odamdan çıktı ve bağırdı.

"Neredesin Marinette Dupain-Cheng! Gardiyan olduğunu biliyorum!" Kara Kedi yavaşça bana baktı.

"Usta onun büyükbabası. Tabi ki böyle sanacak. Ama ona bir tuzak kurup sanki Marinette'e vermiş gibi düşünmesini sağladı ve beni gardiyan yaptı. O gerçekten zeki bir adamdı. Bunu sen de az çok biliyorsun." Kafasını salladı ve önüne döndü. Ben de döndüğümde HawkMoth bana bakıyordu.

"Görüldük." Kedi kaşlarını çattı.

"Onu ölmeden önce bir kez görsem olmaz mıydı?" Ona kızdım.

"Ölmeyeceksin kedi. İkimiz de ölmeyeceğiz. Ölen o olacak." Kararlı bir şekilde kafasını salladı ve sopasını eline aldı.

"Hadi bakalım."


HawkMoth Adrien'ın evine gelmişti. Nedenini ikimiz de anlamıştık. Eve girdik ve onu aradık.

"Adrien? Evde misin?" Sesini duymadığımda evde olmadığına emin oldum.

"O nerede?" Sesi ağlamaklı çıkıyordu.

"Hey, iyi misin kedicik?" Kafasını salladı. Onu bulmayı benim kadar çok istemiyor gibiydi.

"Pekâlâ. Biraz dinlenebiliriz. Onun nerede olduğunu biliyoruz. Marinette'i görmek istersen parka git. On dakika sonra buluşalım." Yüzü gülmeye başladı. Koşarak evden çıktı. Ben de parka gittim.

***********

"Mari!" Gözlerim onu arıyordu. Gördüğümde yanına koştum.

"Neredeydin?" Bana sımsıkı sarıldı ve kafasını boynuma koydu.

"Seni seviyorum." Sarılışına karşılık verdim ve gülümsedim.

"Bir şey mi var pisi pisi?" Kafasını iki yana salladı.

"Sadece bir süre böyle duralım." Beş dakika boyunca böyle durduk. Onun beni bu kadar özlediğini düşünmemiştim. Belki de öleceğini düşünüyordu. Bir süre sonra geri çekildi ve beni izledi.

"Korkuyorum."

"Neyden?"

"Seni kaybetmekten." Ellerimi yüzüne götürdüm.

"Dinle beni. Ne olursa olsun, ben burada olacağım. Ölü ya da diri." Gözlerinden yaş gelmeye başladı.

"Sen harika birisin. Benim sevgilim olduğun için çok mutluyum. Başaracaksın. Ve sakın unutma. Seni ne kadar çok sevebilirsem o kadar çok seviyorum." Onu öpmeye başladığımda göz yaşlarını hissedebiliyordum. Ağlaması beni de ağlatacaktı. Ellerini belime koydu. İyice kendine çekti beni. Artık gözyaşlarımız birdi. Dakikalarca öptük birbirimizi. Geri çekildiğinde gülümsedim.

"Hadi. Git ve Paris'i kurtar." Bana son kez baktı ve HawkMoth için gitti. Tikki cebimden çıktı ve bana baktı.

"Üzgünüm Marinette." Kafamı iki yana salladım.

"Başaracağız Tikki." Dönüşümü tamamladığımda peşinden gidiyordum.

********
Geldiğimde beni bekliyordu.

"Nasılsın?"

"Çok daha iyiyim." Gülümsüyordu ama içinde ağladığını biliyordum. Eve girdik. Her yerde onu aradık.

"En aşağı inelim. Gel benimle." Onu takip ettim. Ama nereden biliyordu? Yoksa...

Bir odaya girdi ve inceledi. Bir kadın fotoğrafı gördüm.

"İşte. Annesinin fotoğrafı." Yavaşça geldi ve elini koydu. Birden aşağı inmeye başladık. Burası da neresiydi böyle?

"Ne yaptın sen baba?" Kaşlarım çatık bir şekilde ona döndüm.

"Ne dedin?!" Bana döndü ve dizlerinin üstüne çöktü.

"Sen asla babam olmamalıydın. Pislik adam. Anneme ne yaptın sen?" Durduğu yerde sallanmaya başlayınca korktum. O Adrien'dı. O benim eskiden hoşlandığım ama sevgilim olan çocuktu. Ben onu iki yerde sevmiştim. O benim kaderim olan kişiydi.

"Adrien?"

"Yalvarırım götür beni buradan. İğrenç bir babasın. Sen katilsin." Aşağı inen duvarı gördüğümde önünde diz çöktüm.

"Adrien beni dinle. O geliyor. Lütfen bana bak. Kendine gel nolur. Tek başıma yapamam kedi." Bana sadece baktı. Hiçbir şey yapmadı. HawkMoth yaklaşıyordu. Yoyom ile kalkan yaptım.

"Ondan uzak dur HawkMoth."

"Oğlumdan mı?" Tek kaşı havada bana baktı.

"Evet. Sevgilimden."

********
Saatlerce savaştım. Kara kedi oturdu. Kendine gelememişti. HawkMoth kaçmıştı. Ama ben onun kılıcından kaçamadım. Karnımdan kanlar akıyordu.

"Uğur böceği?" Kendine gelmişti. Şükürler olsun!

"A-adrien. İyi misin?" Hızlıca ayağa kalktı ve elini karnıma koydu.

"Hayır, hayır, hayır! Olamaz. Ben naptım?!" Gülümsedim ve elimi yüzüne koydum.

"Önemli değil pisi pisi." Gözleri gözlerimi buldu.

"Marinette?"

"Sevgilim?" Ağlamaya başladı. Hıçkırıkları beynimde yankılanıyordu.

"Söz verdin! Bana bir şey olmayacağına dair söz verdin."

"Önemli değil. Yanındayım öyle değil mi?"

"Aptalım ben. Seni yalnız bıraktım. Olamaz, hayır." Yere çöktüm. Kucağındaydım.

"Senden tek bir isteğim var. Onlara iyi bak olur mu? Ve bana seni sevdiğimi hatırlatmayı unutma." Gülümsedim ve gözlerimi kapattım.

"Ben Marinette Dupain-Cheng, artık mucize kutusunu bırakıyorum ve yeni gardiyan olarak Adrien Agreste'e emanet ediyorum."

"HAYIR MARİNETTE!"

EVET BİLİYORUM! BU BÖLÜM BİRAZ GICIKLIK YAPTIM
Ama sorun değil :)
Çünkü bu benim işim kendksjsksk
Umarım iyisinizdir ve dersleriniz iyi gidiyordur <3 bu bölüm biraz heyecan yarattım ve sonunun biraz sinir bozucu olduğunu biliyorum jdkdksksksk
Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, beni devam etmeye teşvik eden sadece sizsiniz canlarımmm
Miraculous ve mutlu kalın sizi seven ve öpen bir admin 💋

Bu bölüm nasıldı?

CURSED [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin