"Tikki,Plagg birleşin!" İki mucize havada dönerek birleştiğinde mor bir ışık oluştu, etrafımı sardığında bembeyaz bir odada gibiydim.
"Merhaba Marinette."
"Büyükbaba?" Yanıma gelip oturduğunda öldüm sandım. Neler oluyordu?
"Demek ikisini birleştirmişsin. Geleceğini biliyordum." Ellerimi tuttu ve gözlerime baktı.
"Onu canlandırmak istiyorsun peki neden? Bana bir sebep ver."
"Onu seviyorum!" Kafasını iki yana salladı.
"Bu yeterli değil." Ayağa kalktım.
"Nasıl değil? İkimizin aşkı hiçbir şeye değiştirilmeyecek kadar güzel!" Yavaşça ayağa kalktı ve gülümsedi.
"Bir sebep var." Karnımı gösterdi. Birkaç gün önce varlığından haberdar olduğum bebeğimden bahsediyordu. Kalbim hüzünle doldu.
"Bu yeterli bir sebep mi?" Kafasını salladı.
"Oldukça yeterli." Ellerimi tuttu ve gözlerini kapattı. Onu tekrar ettim.
"Marinette Dupain-Cheng! Ne istiyorsun söyle bana!" Gözlerimi açtığımda karşımda büyükbabam yoktu. Beyaz ışıklar içinde bir adam vardı.
"Adrien'ın üzerindeki lanetin kalkmasını. Hayata geri dönmesini istiyorum." Yanıma yaklaştı ve güneş kadar parlak ışığının gözlerimi yanmasına izin verdi.
"Bana bir sebep ver o hâlde!"
"Bir bebeğim var. Ondan. Ve babasız büyümemeli." Bana doğru yürümeyi bıraktı ve ışığı birden bire söndü. Bir silüet gibiydi. Kim olduğunu anlamamıştım.
"Bu yeterli bir sebep. Dileğin gerçekleşecek. Peki sonuçlarına katlanabilecek misin?" Korkuyordum. Karşılığında birini alabilirdi benden.
"Katlanabilirim."
"O hâlde git ve son kez veda et ona. Çünkü biri yaşarken diğeri ölmeli." Gözlerim kapandı ve midemin bulandığını hissettim, geri geldiğimde etrafımızdaki herkes bizi izliyordu. Adrien birden nefes almaya başladığında yanına oturdum.
"Adrien, iyi misin? Lütfen iyiyim de." Gözleriyle beni inceledi ve kafasını salladı.
"İyiyim. İyiyim." Sımsıkı sarıldım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim.
"Tanrım sana şükürler olsun." O da kollarını bana sardı ve kokusunu içime çektim.
"Çok korktum Adrien. Ya işe yaramasaydı?" Geri çekildi ve kaşlarını çattı.
"Ne işe yaramasaydı?" Elimdeki yüzüğe ve küpelere baktı.
"Yaptın mı?" Kafamı salladım.
"Yapmak zorundaydım." Ayağa kalktı ve yavaş yavaş dağılan insanları izledi. Hepsi şaşkınlık içindeydi. Bir rüzgâr esti ve saçlarımı uçurdu.
"Onunla son kez vedalaş."
"Sen de duyuyor musun?"
"Neyi?" Rüzgarın oluşturduğu küçük hortuma baktım. Bedene benziyordu. Bu büyükannemdi.
"Hayır, olamaz!" Adrien'ın elinden tuttum ve koşarak taksiye ilerledim.
"Üzgünüm ama acilen gitmemiz gerekiyor." Taksiye binmek üzere olan insanları itekledim ve büyükannemin evine doğru sürmesini istedim. Geldiğimizde kalbim tekledi. Onu daha yeni kazanmıştım. Bir daha nasıl kaybederdim? Sonuçlara katlanabilir miydim?
"Kapıyı açmalıyız."
"Ama nasıl?" Kapının hafif açık olduğunu fark ettim. ittirdiğimde yer yatağında yatan rengi bembeyaz olmuş büyükanneme baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CURSED [TAMAMLANDI]
FanfictionHer şey ile başlayabilir aşk. Belki bir gülüşe bakar, bir tebessüme, bir hayale. Bu aşk da öyle başlamıştı. Zannedilen gibi ama asla olmayan. Aynı ama farklı. Sanki birbiri için yaratılmış gibi değil de aynı duygulara, aynı kişiliklere ve aynı sevgi...