8 | "Umarım görüşmeyiz, serseri."

921 156 140
                                    

bu fike kimse yorum yapmadigi icin kendimi kamerasi kapali ogrencilere ders anlatan hoca gibi hissediyorum wtkkmnndswdgb

iyi okumalar *cekirge sesleri*

xoxoxoxo

Oturmuş, bitki çayı içiyorlardı. Boşalan bira bardaklarında bu garip otları içtiklerini görseler diğer korsanlara baya alay konusu olurlardı doğrusu. Yine de Changbin epey sakin ve vurdumduymaz bir şekilde yudumladı çayını. Tavırlarında öyle bir rahatlık vardı ki, sanki kraliyet ailesi gibi ikindi keyfi yapıyorlardı.

Yanındaki Minho ise onun tam zıttıydı. Bardağın içine ezdiği böcekleri atıp duruyordu. Son hamlesi, üstlerinden geçmek üzere olan bir helikopter böceğini avucu içinde yakalaması olmuştu. Böceği iyice ezdi ve bardağın içine fırlattı. Herkes şaşkın ve endişeli bakışlarını ona çevirdiğinde sonunda nefes nefese durmuştu Minho. Bardağı tamamen böceklerle doluydu.

Şimdi hiçbir şey olmamış gibi yüzündeki sinirli ifadeyi sildi, gayet rahat bir şekilde ellerini silkeledi. Sonra da papağını Dori'yi çağırmıştı ıslığıyla. İrice gövdeli kuş salınarak yanlarına uçtu ve omzuna kondu sahibinin. Minho böcek dolu bardağı ona uzatmıştı yemesi için. Kuş da büyük bir afiyetle yemeye koyuldu.

"Kuşunun bitki çayına çok ihtiyacı vardı gerçekten."

Changbin söyledi. Ardından bir yudum daha almıştı kendi çayından. Serçe parmağı hafifçe havalanmış, bir bacağını diğeri üzerine atarak rahatça yerleşmişti sandalyesine.

Minho göz ucuyla ona tiksinir bir bakış attı. Arkadaşının ruhunu birileri falan mı ele geçirmişti?

Derin bir nefes alarak önüne döndü geri. Omzundaki kuşu nazikçe önlerindeki masaya kışkışlamıştı, sonra da ayağa kalktı.

"Benim şu an sadece biraya ihtiyacım var." diye yanıtladı arkadaşını.

Aldığı yeni bir bardakla bira fıçısının önüne ilerlemişti ardından. Bardağı bol bol köpürecek bir hızda ağzına kadar doldurdu ve eline taşan damlaları umursamadan kafasına dikti. Tek seferde bitmişti bardak.

İkinciyi almaya yeltendi, ancak bir el durdurmuştu onu. Minho tutulan koluyla duraksamak zorunda kaldı ve elin sahibine baktı. Changbin, bitki çayını masada bırakmış ve arkadaşının dibinde bitmişti. Yüzündeki sakin ifade aksine tutuşu sertti.

"Bu kadar yeterli, kaptan." dedi. "Altı üstü bir çocuk. Eğer çok istiyorsan bulmakta zorlanmayız bile."

Minho dolduramadığı bardağını yanlarındaki fıçının üzerine bıraktı sinirle. Kolu Changbin'in elinden kurtulmuştu bu sırada.

"Bul o zaman." dedi. Sesi genizden, kabaca çıkmıştı. Bu çok sinirli olduğu zamanlar istemsiz yaptığı bir huyuydu. Arkadaşının gözünden de kaçmamıştı.

Bir adım geriledi Changbin.

"Bulacağız. Sen kendine geldiğin zaman, ben bir yolunu zaten bulurum."

Bir süre arkadaşını izledi Changbin. İkna olur gibi ifade seçmişti gözlerinden. Bu onun için yeterliydi. Son bir kez sorun olmadığını göstermek istercesine başını salladı, Minho da başını sallayınca gülümsemişti Changbin. Sonra gerilemeye devam ederek uzaklaştı arkadaşından, adımları yeterince hızlandığında da önüne dönmüştü.

Minho'ya düşünmesi için zaman bırakıyor, kendisi de işlerini halletmeye gidiyordu. Minho çok sinirli olduğu zamanlar arkadaşının yaptığı bir şeydi bu, Minho bildiği için bir şey demedi. Arkadaşının uzaklaşıp gemiden atlayışını izlemişti yalnızca.

Wildfire [ minsung & changjin ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin