6 | "Sen zaafları olabilecek bir adam değilsin."

879 151 32
                                    

Güneş batmak üzereydi. Önlerindeki deniz kendisiyle bütün olmak üzere olan güneşin rengine karışmış, bir çarşaf gibi durgun uzanıyordu.

Minho denizin manzarasını izlemeyi küçüklüğünden beri çok severdi. Onu sakinleştiren tek şeydi deniz. O anda da öyle.

Arkadaşının anlattıklarını dinledi. Genellikle denizi izleyerek, arkadaşı da aynısını yapsa da arada tepkisini görmek üzere ona bakıyordu. Minho'nun yüzünde hiçbir mimik yoktu.

Söyleyeceği son kelimeleri söyledikten sonra, yani Hyunjin'in tefecileriyle gemiden ayrılışına kadar uzanan o son noktadan sonra, durdu ve onun vereceği cevabı bekledi Changbin. Yaklaşık beş dakika kadar. Minho sonunda konuşmuştu.

"Changbin," Changbin ona baktı. Minho denizi izlemeye devam ediyordu. "Yapma. Bunu sakın yapma."

Changbin ne demek istediğini anlamamıştı. Kaşlarını çattığında Minho da sonunda ona döndü.

"O bir köle."

"Evet, bizim kölemiz. Ben de o yüzden yardım etmeye çalı-"

"Hayır, Changbin." Minho'nun sesi bir ton yükselmişti. "O bir köle. Ve sen ona karşı bir şeyler hissediyorsun."

Changbin'in gözleri genişledi. Önce şaşırmış, sonra hızlıca itiraz moduna geçmişti. Ancak o bir şey diyemeden Minho tekrar konuşmuştu. Ayağa kalktı ve karşısına geçti.

"Sen asla düşünmeden hareket etmezsin Changbin. Şimdiyse onunla ilgili her konuda beynin çalışmayı bırakıyor ve önüne gelen ilk seçeneğe düşünmeden atlıyorsun sanki. Çocuk haklı, Changbin! Çocuğu her şeyin ortasında bırakmışsın. Sorunu artık borç para değil kan davasına döndürmek üzeresin! Neden böyle bir şey yaptın?"

"Daha bir şey yapamaz."

Kendinden emin bir şekilde söylediğinde Minho gülmüştü.

"Hyunjin'i şuraya getireyim de sana bir kez daha, bok yapamaz, desin." dedi. Changbin buna göz devirmişti.

"Minho. Ben ne yaptığımı biliyorum. Adam hâlâ bizim bölgemizde duruyor ve tüm adamlarımız orada."

"Ama onun adamları orada değil. İsterlerse gelip bize savaş açarlar, isterlerse gidip Jisung'u alırlar. Bunları düşünmeyecek biri değilsin sen Changbin ve ben tam olarak bundan bahsediyorum." Devam etmeden önce bir ayağını Changbin'in yanına yaslamış ve ona doğru eğilmişti. "Duygularınla hareket edersen bu olur. Sen zaafları olabilecek bir adam değilsin. Düşmanına hiçbir açık vermemen gereken bir konumdasın ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun. Yani, biliyordun. Şu çocuk hayatımıza girmeden önce."

"Bunun onunla bir alakası yok."

Minho bir kez daha güldü. Alt dudağını ıslatıp uzaklarda bir noktaya çevirdi bakışlarını. Biraz duraksamanın ardından Changbin'in üzerinden çekilmişti.

"Dışardan bir göz olarak herkes bunu görebilir Changbin ama anlaşılan olayların içindeyken sen göremiyorsun." Konuşurken geminin ucuna varmış, bir kez daha denizini izlemişti. Devam etmeden önceyse Changbin'e döndü tekrar. "Sadece en kısa zamanda gözlerinin açılmasını dileyebilirim. Çünkü ben, o veya başka biri değil, ancak sen fark ettiğinde düzelebilecek bir şey bu."

"Saçmalıyorsun." Changbin bir kez daha bu şekilde itiraz etmişti. Minho bu defa diretmedi. Birkaç adımla ona yaklaşmıştı.

"Sakın ona diğer kölelerden daha özel bir şeyler hissetme." Changbin'in yanına vardığında söyledi. Ardından sesini her zamanki güçlü tonuna döndürerek eklemişti, "Şimdi şu canına okuduğun adamla gidip bir ilgilenelim."

Söyledikten sonra arkadaşının omzunu patpatlamış ve ilerlemeye devam etmişti. Changbin donmuşçasına bir yavaşlıkla arkasına döndü ve arkadaşına baktı. Kendine geldiğinde peşine düşmüştü hızla.

"Bir yavaş olsana!"

Peşinden koşturuşunu duyduğunda güldü Minho. Çoktan gemiden atlamıştı bile. Changbin de biraz ardından atladı ve ona yetişti.

Hyunjin de son anda kendini gizlediği kamara odasından çıkmıştı böylece. Koşan ikilinin ardından baktı kısa bir an. Ardından tekrar yoluna dönmüştü.

Wildfire [ minsung & changjin ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin