"Nerdeydiniz?"
Minho sinirle iç yanağını kemirirken söyledi. Bakışları yerdeydi, düşünceleri ise muhtemelen sorduğu sorudan daha uzaklarda. Ama yine de aradan çıkması gereken bir konuydu.
Changbin, kendisini izleyen çocuğa döndü Minho'ya bakmak yerine. Endişeli duruyordu. Bir şeyin açığa çıkmasından mıydı endişesi yoksa o bir şeyi öğrenecek kişinin Minho olmasından mıydı kestirememişti gerçi.
"Ekibe yetişemedik, biz inene kadar ara köprüyü kaldırmışlardı. Jin inmeyi beceremeyip suya düşünce onunla ilgilenmek zorunda kaldım işte."
Hyunjin'in gözlerinin içine bakarak açıklamıştı Changbin. Hyunjin bir şey demek yerine derin bir nefes alarak bakışlarını kaçırdı. Biraz rahatlamış gibiydi. Bu konuyu onunla konuşmayı aklına not etti Changbin. Minho da başını sallayıp sessizliğe gömülmüştü.
Ne düşündüğünü tahmin etmek zor değildi. Changbin ilgisini tekrar ona yöneltirken yanına oturdu.
"Namhae'de hiçbir karanlık görmemek şüpheliydi gerçekten."
Minho yere bakmaya devam etti. Evet, öyleydi. Kimseyi görmemişlerdi ve belli ki sebebi onları burada hazır bekliyor olmalarıydı. Asıl soru, bunun nasıl olduğuydu.
"Belki de yanıldım," dedi Minho bir süre sonra. Bunu söyleyebilmek onun için gururundan büyük bir fedakarlıktı. "Belki de şu küçük velet... Beni karşılaşmamızdan çok önce tanıyordu, sadece bir şey söylememeyi tercih etti ve bu anı bekledi. Avantajlı olacağı anı... Beni ele vermek için fırsat kolluyordu."
"Başarılı olamadı ama."
Changbin arkasına yaslanıp önlerindeki denize bir taş fırlatırken söyledi. Changbin'in ekibi toplamasıyla sahil kenarında başka bir deniz restoranına gelmişlerdi. Minho'nun masası dışında bütün masalarda yemekler yenilerek az önceki kaosun aldığı enerji tazelenmeye çalışılıyordu. Yaralı olanlar ise gemiye geri dönmüştü.
"Kim bu çocuk?" Minho, Hyunjin'e döndüğü sırada sordu.
Hyunjin kısa bir an Changbin'e bakmıştı. O da sıkıyorsa söyleme bakışıyla tek kaşını kaldırmış, kendisine bakıyordu. Ona koz bırakmış olmasından kendine sinirlendi Hyunjin. Kurtuluşu için yakaladığı müthiş bir açık onun için müthiş bir tehlikeye dönüşmüştü tek bir hatasıyla.
Çenesini sıkarak biraz düşündükten sonra sonunda tekrar Minho'ya baktı.
"Düşündüğünden fazlası değil." demişti sadece. Minho'nun gözünün seğirdiğini gördü. Sinirleniyordu. Muhtemelen olaylara hakim olamadığı için, Hyunjin'in onu tanımış olduğu kadarıyla en azından. Her ne kadar Hyunjin kazandığı bir savaşa olaylara hakim olamamak demeyecek olsa da Minho için öyle değildi anlaşılan.
Minho bu defa daha açık konuştu.
"Adı ne?"
Kısa bir an duraksadı Hyunjin. Söylemese de elbet öğrenecekti. Gizleme şansı var mıydı ki? Muhtemelen hayır... Ama kısa bir cevap da yeterli olabilirdi.
"Han."
Minho onun aksine düşünmeden devam etti.
"Ne iş yapıyor?"
"Garson."
"Hah," Minho sinirden gülerken önüne dönmüştü. "Bir de kıytırık bir garson çıktı."
Hyunjin bir şey demedi. Sessizce onu izliyordu sadece. Minho biraz düşündükten sonra devam etti.
"Neyin oluyor?" Hyunjin ağzını açtığı an Minho araya girdi, "Sevgilim demeye kalkma tekrar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wildfire [ minsung & changjin ]
FanfictionKral, dönemin en tehlikeli korsanlarından olan Lee Minho'yu yakalayan kişiye 600.000 won ödül vereceğini duyurmuştu. Çok geçmeden yeni bir duyuru yayıldı, bu defaki Lee Minho tarafındandı. ''Beni yakalayan kişiye 6 milyon won vereceğim.'' ~• iki shi...