Gemi iskeleye dayanmıştı. Durduğu yere sabitlenip inilecek platformlar ayarlanırken Changbin de dümenin başından ayrıldı. Onluk bir şey kalmamıştı, gemiyi boşaltma vaktiydi. Platformdan aşağı adımladığı sırada, yanına uğramayı planladığı Minho kamara odasından çıktı. Önceki karşılaşmalarına kıyasla biraz daha neşeli duruyordu.
Changbin adımlarını duraklatarak yanındaki duvara yaslandı tek omzuyla.
''Vardık, kaptan. Prensiplerin gereği önden ilerlemek isteyebilirsin, gemiden nasıl inilmesi gerektiğini ekibin bilmiyor olmalı.''
Changbin gülerken Minho da ona katılmış ve alayla omzuna vurmuştu. Onunla böyle konuşabilecek tek kişi Changbin'di. Bunu ikisi de bildiğinden dile getirmeye gerek duymadı.
Arkasını dönmeden önce söylemişti Minho, ''Beni nerede bulacağını biliyorsun.''
Ardından geminin ucuna yanaşıp iskeleye atladı. Köprüyü kullanmaya gerek bile duymamıştı.
Evet, Changbin onu nerede bulacağını biliyordu. Tüm ekip de öyle.
Çıktığını gören ekip işareti almıştı. Yavaşça yerlerini terk ettiler ve peşinden inmeye başladılar. En son sıra kölelerindi. Zincirleri takıldığı sırada Changbin hatırladı, çıkıp Jin'i de alması gerekiyordu. Hasta bakıcılığı da bir yere kadardı. Adaya ayrı bir şekilde inemezdi.
Muhtemelen daha iyi de olmalıydı zaten. Bebek gibi sızlanacak birine benzemiyordu.
Yaslandığı yerden ayrıldı ve dönüp platformu çıktı. Ancak, Jin görmeyi beklediği yerde değildi.
Changbin olduğu yere kilitlendi. Kaçmış mıydı?
Hızla sağına döndü ve gemiden aşağı sarkarak çevreyi kontrol etti. Gemide olsa onu mutlaka görürdü. Ama gemiden de nereye atlayabilirdi ki? Kara ile tek bağlantı iskeledekilerin onlar için yerleştirdiği köprüydü ve orayı kullanması için Changbin'in önünden geçmeliydi. Görmeme ihtimali olamazdı.
Suya atlamış olmalıydı. Sonra? Karaya kadar yüzmüş müydü gerçekten? Çıkabileceği yükseklikteki tek yer buradan biraz daha uzaktaydı. Changbin mutlaka onu suda görürdü. O kadar hızlı olamazdı, daha yeni durmuşlardı.
Peki ya gemi durmadan önce atladıysa?
Daha çok gürültü olacağından Changbin'in suya atladığını duyması güçleşirdi. Bundan faydalanmış olabilirdi.
Ah, Minho kaçtığını duyarsa kesinlikle sinirden köpürürdü. Changbin'in onu bir an önce bulması gerekiyordu.
Oyalanmadan iskeleye atladı ve az önce gördüğü, denizden çıkılabilecek yükseklikte olan tek alana ilerledi. Buradan çıkmak zorundaydı. Buradan nereye gitmiş olabileceğiydi sorun.
Onun gibi düşün, Changbin. Çıktığı zaman göreceği manzarayı anlayabilmek için ortaya geçti ve denize tam arkasını verdi. Sol taraftan pazara karışmış olabilirdi, tam karşısındaki gizemli ara sokağa dalmış da... Onu şaşırtmak için sağ taraftan rıhtımı izlemiş bile olabilirdi. O kadar çok ihtimal vardı ki...
Şansını dar sokakta kullanmaya karar verdi. İnsanların arasında varacağı bir yer yoktu. Ama burada saklanacak bir yer bulabildiyse eğer sokağın sessizliğini Changbin'i yanıltmak için çok rahat kullanabilirdi.
Jin kaçmak istiyordu. Adanın içine daldığı müddetçe ise bir yere varamaz, sadece kovalanırdı. Ama o muhtemelen Changbin'i başından savdıktan sonra adadan kaçmanın bir yolunu bulmak için rıhtıma dönecekti.
Burada en zor kısım ise, gerçekten boş ve sessiz olan sokakta Jin'in nereye girmiş olabileceğini bulmaktı.
Yavaş adımlarla, ses çıkarmamaya özen göstererek ilerledi boş sokakta. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu ki ona dair en ufak bir ses varsa eğer duyabilsin. Ama yoktu... Yaklaşık üç sokak daha ilerlemeye devam etti. Karşılaştığı tek insan kucağına sardığı bebeğiyle yanından geçen, başına fular bağlamış bir kadındı. Kadın onunla hafif bir göz teması kurduğu an bakışlarını geri yere çekti ve adımlarını hızlandırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wildfire [ minsung & changjin ]
FanfictionKral, dönemin en tehlikeli korsanlarından olan Lee Minho'yu yakalayan kişiye 600.000 won ödül vereceğini duyurmuştu. Çok geçmeden yeni bir duyuru yayıldı, bu defaki Lee Minho tarafındandı. ''Beni yakalayan kişiye 6 milyon won vereceğim.'' ~• iki shi...