"Hediyemi beğendin mi?"
Duyduğu sesle arkasına döndü Minho. Kapının tekrar açıldığını duymamıştı o yüzden muhtemelen içeride saklanmış olan Hyunjin'di sesin sahibi. Minho'nun gözleri iki kademe genişledi. Sinirle solumaya başlamıştı. Hyunjin birazdan yakasına yapışacak olduğunu anlamasıyla kendi devam etmişti konuşmaya.
"Tamam, seninle oynamıyorum. Sadece konuşmaya geldim."
"Tam olarak neyi? En yakın arkadaşımla arkamdan çevirdiğiniz dolapları mı konuşacağız?" Minho'dan beklenen patlama geliyor gibiydi. Avucundaki metal plakayı neredeyse bükecek kadar çok sıkıp avuçlarını indirirken bir adım atmıştı ona doğru. "Şahsen kelimelerle değil yumruklarımla konuşmayı tercih ederim."
"Changbin'in bu olanlarla hiçbir ilgisi yoktu."
"Hah," Bir saniye bile durup söylediklerini tartmamıştı Minho gülercesine tıslarken. "O kadar kapasiten olmadığını görecek kadar tecrübem var Hyunjin. Changbin'in yardımı olmadan bırak o plakayı almayı, bu odanın bir adım ötesinden bile geçemezdin. Onu korumak için palavra sıkacaksan daha mantıklı hikayeler bul."
Hyunjin cevap vermedi. İfadesiz bir şekilde bir süre Minho'nun yüzüne bakmış, sonra da bakışlarını kaçırmıştı. Derin bir nefes aldığı sırada eli yüzüne gitti. Tekrar konuşmadan önce biraz zamana ihtiyaç duymuştu. Minho da yeni bir şey demedi o sırada.
Sonunda tekrar Minho'ya baktı.
"Bana olan öfkeni ve üzerimde kurmak istediğin otoriteyi biliyorum, Minho. Hatta bunu herkesin önünde yapmak istediğini... Sana istediğini vermek için geldim."
"İstediğimi vereceksin, ha?" Minho güldü. Hyunjin karşısına çıktığından beri ilk kez sinirden başka bir ifade vardı yüzünde. Şimdi eğleniyor gibiydi. "Paşa paşa, ayağıma kadar yalnızca istediğimi vermek için geldin, öyle mi?"
Hyunjin başını salladı. Minho devam etmişti.
"Karşılığında epey önemli bir şey isteyecek olmalısın."
"Zor bir şey değil. En başından istediğin şeyi istiyorum. Beni ekibine al."
Minho'nun ifadesi ciddileşti. Sanki buna değer mi görebilmek ister gibi Hyunjin'i süzüyordu. Çenesi kasıldı ve kısılmış gözlerinden bir tanesi hafifçe seğirdi. Son olarak tekrar yavaşça Hyunjin'in gözlerine çıktı bakışları.
Hyunjin korktuğunu belli etmek istemiyordu elbet, engelleyemediği yutkunmasını oldukça hafif tutmaya çalışmıştı o yüzden. Buraya onun teklifi kabul etmemesi durumunda ne yapacağını planlamadan gelmişti. Planlamaya kalksa da gücü neye yeterdi bilmiyordu gerçi.
Minho'nun dediği gibi, onun o kadar kapasitesi yoktu. Arkasında adamları da yoktu. Tek başına Minho'nun inine girmişti. Aldığı riski sanki o an daha yeni fark ediyor gibiydi.
Minho sadece kendi istediğini alıp Hyunjin'i öylece kapı dışarı edebilirdi. Yeniden gemiden hatta Minho isterse adadan bile sürgün edilebilirdi. Karşılığında yapacak neyi vardı ki Hyunjin'in?
Delici bakışları üzerinde gezinip yine de bir cevap alamadığı her saniye bunları düşünüp durdu Hyunjin. Sonunda ise aklındaki en uzak ihtimal gerçekleşmiş ve Minho duymayı asla beklemediği o kelimeyi söylemişti.
"Kabul."
~
Hyunjin, Minho onun teklifini kabul ettiğinde böyle bir şeyi gerçekten beklememişti.
Karanlık, depo gibi bir yerdeydiler. Hyunjin yerde çökmüş bekliyordu, başı öne eğik ve gözleri bağlıydı. Neyi bekliyor olduğunu bilmiyordu, ya da neyin onu bekliyor olduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wildfire [ minsung & changjin ]
FanfictionKral, dönemin en tehlikeli korsanlarından olan Lee Minho'yu yakalayan kişiye 600.000 won ödül vereceğini duyurmuştu. Çok geçmeden yeni bir duyuru yayıldı, bu defaki Lee Minho tarafındandı. ''Beni yakalayan kişiye 6 milyon won vereceğim.'' ~• iki shi...