Bölüm 28 ∞ Bir sorum var sana

226 11 5
                                    

Cuma günü olduğu için eve gelir gelmez kendimi banyoya attım. Bütün haftanın yorgunluğunu üzerimden atmanın tek yolu buydu.

Paul'un az önce söyledikleri için içim acıyordu ama bir yandan da bana o kadar yakınlık gösterdiği için ona kızgındım. Hızlı davranıp kendimi geriye çekmeseydim çoktan Demir bizi dip dibe yakalayacaktı. Ve bu benim için hiç iyi olmazdı.

Suyu açtım ve ısınmasını bekledim. Bu sırada aynada çıplak vücudumda göz gezdirdim. Sefil.

Kendime iğrenerek attığım bakışlara son vererek kendimi sıcak su ile dolmuş küvetin içine attım. Sıcak su bütün sinirlerimi gevşetirken gözlerimi kapattım ve düşüncelerimden biraz olsun kendimi uzaklaştırdım. Fakat, hayır! Bu böyle olmayacaktı. Birazdan Demir'i arayacak ve nasıl olduğunu soracaktım. Kendimi rahatlatmanın tek yolu buydu.

Ya gerçekten bizi öyle gördüyse? Beni asla affetmezdi. Paul da işinden olurdu. Daha önce Paul'u sinirli görmediğim için neler yapabileceğini bilemiyordum.

Sabun kalıbını aldım ve üzerime yavaş yavaş sürerek kendime masaj yaptım. Kafamı geriye doğru yatırarak rahatladım.

Üzerime rahat birşeyler giyip, saçlarımı kuruttuktan sonra salona geçtim ve televizyonun karşısına kuruldum. Akşam haberleri evin sessizliğini bozarken kendimi televizyona verdim.

Birkaç tane haber dinledikten sonra canımın sıkıldığını hissederek kanalı değiştirdim. Bu sırada telefonuma gelen mesaj ile dikkatim dağıldı.

'Seni özledim.'

Gelen mesaj Demir'e aitti. Gülümsedim ve cevap vermek için klavyenin tuşlarına bastım.

'Bir çözüm üretecek misin?'

Gönder butonuna tıkladıktan sonra cevabını bekledim. Çok geçmeden telefon titredi.

'Bana gel.'

Tanrım! İşini iyi biliyordu.

'Saat çok geç oldu. Bilmem farkettin mi?'

Bu saatte ona gidemezdim. Biliyorum, aramızda taze bir aşk yeşeriyordu ama Paul bu kadar zaman sonra karşıma çıkınca aklımı karıştırmıştı.

Derin bir nefes alıp gerçek hayata döndüğümde herleyin ne kadar monoton olduğunu farkettim. Her şey aynıydı. Herkes aynıydı. Tanrım...

Televizyonu kapattım ve odama gittim. Yatağımın içine girdim ve sabah olması için yalvardım.

Gözlerimi araladığımda güneş gözüme işliyordu. Doğruldum ve kollarımı havaya kaldırarak yeni bir gün için esnedim. Karşımda duran boy aynasına gülümsedikten sonra lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım. Uyanmak için yüzüme vurduğum su işini iyi yapıyordu ki bir anda uyanıverdim.

Muhteşem bir cumartesi için kafamdaki düşünceleri göz önünde bulundurdum. Bugün kendime vakit ayıracaktım.

Dur bir dakika. Telefon çalıyor.

Ne için olduğunu bilemediğim bir heyecan ile telefonu açtım. Arayan Demir'di.

"Efendim Demir?"

"Günaydın istanbul güzeli." İltifatından dolayı yüzümde oluşan gülümsemeyle ben de ona karşılık verdim.

"Günaydın yakışıklı oğlan."

"Nasılsın?"

"Öutlu bir güne uyandığım için memnunum. Sen?"

"Seninle kahvaltı edeceğim için mutluyum."

Aşk Bizden Yana (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin