BÖLÜM 1 ∞ Utangaç

2.3K 46 8
                                    

"Ne alırdınız?" diyen boğuk ses ile irkildim. Karşımda yakışıklı ve beyefendi birisi duruyordu. Yakasındaki isim kartı okudum. "Paul".

Bir süre sonra adamın suratına çok dikkatli baktığımı anladım ve masada doğruldum.

"Ben... Bir tane soğuk çay alayım."

Elindeki alete siparişimi yazdıktan sonra yanımdan ayrıldı.

Bir süre sonra elindeki tepsiyle yanıma geldi ve çayımı masama koydu. Onu dikkatlice izledim. Napmaya çalışıyorsun Su? Kendine gel Su!

Çok yakışıklı ve karizmatik olmasına rağmen çok saf ve temiz görünüyordu.

"Afiyet olsun."

"Teşekkür ederim" dedim nazlı bir şekilde.

Gözlerime bakamıyordu. Biraz utangaçtı sanırım. Ama gerçekten ilgimi çekmişti.

Daha sonra daldığım düşüncelerden telefon sesiyle uyandım. Israrla çalıyordu.

"Alo?"

"Canım nasılsın? Birazdan okulun bahçesinde buluşalım çok özledim"

"Tamam. iki dakika sonra ordayım."

Arayan en iyi arkadaşım Julien'dı.

Amerika'ya taşındığımızda 8 yaşındaydım. Julien ile arkadaşlığımız ilk taşımdığımızda başlamıştı. Aynı okula gidiyorduk ve Julien benim tek arkadaşımdı. Uzun süren arkadaşlığımız bizi üniversitede bile ayırmadı. Aynı üniversitedeydik ama bölümlerimiz farklıydı. Ben mimarlık okumak istiyordum, o da öğretmenlik.

"Bakarmısınız? Hesabı alabilirmiyim?" içimden Paul'un hesabı getirmesi için dua ediyordum. Sanırım bundan sonra en sevdiğim cafe bu olacaktı.

"Buyrun." dedi Paul utangaç sesi ile.

Parayı kutuya koydum ve Paul'a verdikten sonra ona veda bakışı attım. Bilirsiniz. Herkesin bir bakışı vardır. 13. bakış falan filan.

"İyi günler Paul." dedim ve arkamı dönerek kafeden yavaş adımlarla çıktım. Kapıdan çıkarken arkama baktığımda Paul hala benim masamın yanında duruyordu ve bana bakıyordu. Ona gülümsedim ve arabama bindim. Evet yakışıklıydı ama bir sorunu olduğu belliydi çünkü çok utangaç davranıyordu. Diğer erkeklerden daha farklıydı, Sakin, utangaç ve gizemliydi.

Radyoda Rihanna'dan Only Girl çalıyordu. Sesini sonuna kadar açarak arabada dans ediyordum. Evet. Sıkı bir Rihanna hayranıyım.

Arabamı okulun park yerine park ettim ve aşağıya inerek bahçeye doğru ilerlemeye başladım.

"Tatlııım!"

Arkamdan gelen çığlığa döndüm ve karşımda sekerek gelen Julien'ı görünce koşarak sarıldım.

"Naber ya?" dedi uzun zamandır görüşmemişiz gibi.

Sadece haftasonundaydık ve bu ayrılık bize çok gelmişti. Her Pazartesi geldiğinde de nefes nefese buluşma noktasında buluşuruz. İyi arkadaştık işte.

"İyiyim lolipopum sende neler var?"

"Şu okuldaki Jack var ya? İşte, sanırım aramızda birşeyler oluyor gibi."

El ele tutuşarak çığlıklarla birlikte zıplıyorduk. Jack bütün kızların hayaliydi. Bir zamanlar benimde. Şuan en iyi arkadaşımla ilişki içindeydi. Çok heyecanlı!

Bu okula başladığımızdan beridir o çocuğun hayaliyle yanıp tutuşan Julien şu an onunla çıkıyordu. Oha!

Julien ile saatlerce sohbet ettik, dertleşmiştik. Artık hava kararmaya başlıyordu ve ben de biraz acıkmıştım. kim bu kadar sohbet ettikten sonra eve gidip yemek hazırlamak ister ki? Çok sıkıcı.

Arkadaşımla vedalaştıktan sonra arabaya binmek üzere park yerine yürüdüm. Park yerinde hiç ses yoktu ve bu sessizlik beni korkutuyordu. Arabamın kilidini açarken omzuma deyen soğuk el ile irkildim ve küçük bir çığlık attım.Küçük dediğime bakmayın. Bütün New york beni dinledi resmen.

Arkamı döndüm ve gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kaldı...

Karşımda bizim yakışıklı duruyordu. Paul. Tanrım çok yakışıklı! Şuan yapmak istediğim tek şey onun o güzel saçlarının kokusunu içime çekmekti. Fakat burnuma gelen tek koku sigara kokusuydu. Normalde sigara kokusundan rahatsız olsamda durum Paul olunca iş değişiyor tabii.

"Beni korkuttun!"

"Seni korkutacak bir hareket yapmadım. Ama özürdilerim." dedi masum bir şekilde.

Bu çocuk o kadar yakışıklı ki, bir tutam kötü çocuk karizması koyarsak tadından yenmez.

Ona bakmadan arabama binmek üzere kapıyı açtım fakat Paul kolumu tuttu.

"Ben Paul. Peki senin ismin ne?"

"Bir sorun falan mı var? Neden yakınlık gösteriyorsun?" dedim nazlı bir şekilde. Şuan sadece kendimimhavalı göstermeye çalışıyordum. Ama şu bir gerçek ki, ben ona aşıktım. Gizli hayran daha doğru olur.

"Ben gerçekten üzgünüm. Sadece işten çıktım eve gidiyordum ve seni görünce selam vermek istedim."

"Ben sadece bir müşteriydim. Sen benimle iletişime geçebilmek için beni tanıman lazım."

"Bende sana tanışma fırsatı veriyorum işte. Baştan alalım. Ben Paul. Senin ismin ne?"

Gözlerimi devirdim ve kafamı iki yana salladım.

"Su. İsmim Su. Oldu mu?"

"Nerelisin? Su ismi pek buralarda kullanılmaz." dedi alaycı bir şekilde.

"Ben istanbulluyum. Okumak için geldim ve şuan lanet olası zamanımı seninle harcıyorum" dedim ve tekrardan arabaya binmeye çalıştım. Yine kolumu tuttu ve beni kendine çekti.

"Napıyorsun? Hareketlerine dikkat et."

"Bana telefon numaranı ver. Sana yakın olmak istiyorum."

Hızlı bir hareketle ondan kurtuldum ve arabama bindim. Tanrım. O utangaç ve gizemli Paul nereye gitmişti? Gaza sertçe basarak ilerledim ama önümdeki ağacı farketmeyerek çok sert bir şekilde çarptım. Bayıldığım için hatırlayamıyorum. Uyandığımda kendimi hastanenin tiksindiğim yataklarında yatarken buldum. Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Gözlerimi açtığımda karşımda Paul bekliyordu. Ve diğer tarafıma güçlükle döndüğümde Julien karşımdaydı.

"Ne oldu bana?" dedim güçlükle.

"Az önce kaza yaptınız ve şuan hastanedesiniz bayan." dedi hemşire.

İnatçı tavrımla doğrulmaya kalktığımda Julien ani bir hareketle beni yatağa geri yatırdı.

"Maalesef bu gece burada kalmalıyız. Yarın sabaha tabırcu olacağız."

Büyük bir of çektikten sonra telefonuma baktım. 1 mesajım vardı.

"Yakınlaştığın kişilere dikkat et."

Aklıma ilk önce Paul ile yakınlığımız aklıma gelmişti ama sonra bu düşünceden vazgeçmiştim çünkü Paul masum ve sakin birisiydi. Paul'un nasıl düşmanı olabilirdi ki?

Aşk Bizden Yana (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin