BÖLÜM 20 ∞ Karşılaşma

253 15 6
                                    

Taksiler, otobüsler ve bu ulaşım araçlarına binmeyi bekleyen insanların yarışları beni yoruyordu. Kabul ediyorum. New York daha kalabalık bir yer. Fakat orada bir düzen var. Burada insanlar yarış atı gibi.

Bütün bu baş döndüren olayları çekmemin nedeni yeni bir iş görüşmem olmasıydı. New York'taki gibi muhteşem yapıların içinde iş yapacaktım. Kariyerimin arkasından koşacağım yer bir gökdelendi.

Aşırı derecede sıkışık olan metrobüslerden birine bindim ve gideceğim yöne doğru yol aldım. Tanrım çok sıkışık ve sinir bozucuydu. Herkes birbirini itip kakıyor, sabah uykusundan yeni kalkmışlığın verdiği uyuzlukla herkes birbirini azarlıyor.

İstanbul gerçekten de çok değişmişti. Çocukluğumdaki o sakin yer şuan dev kalabalık bir şehirdi. Binaların yapıları, New York'tan farksızdı.

Bir süre sonra devasa yapılı Akın Holding göründüğünde metrobüsün durduğu ilk durakta indim. Tanrım. Bu muhteşemdi. Bina, bayağı bir büyüktü ve baştan aşağıya cam ile kaplıydı. Ve bu da çok asil bir görünüm katıyordu yapıya.

İçeriye girdim ve danışmaya doğru yürüdüm.

"Günaydın. Ben Su Collins. Philips Collins'in kızıyım ve bugün Güray Akın bey ile iş görüşmem olacaktı."

Danışmadaki bayan ayağa kalkarak ileride bekleyen görevlilere eliyle işaret etti. Görevliler yanıma geldiler ve onları takip etmemi söylediler. Devasa gökdelene tırmanan yerlere kadar cam ile kaplı asansöre bindim ve yukarıya doğru çıkmaya başladık. Kafamı döndürüp camdan dışarıya baktım ve bir anda kafamı geriye çevirdim. Aman Tanrım! Çok yüksekteydik. Camlar o kadar temizdi ki, sanki de hiç cam yokmuş gibi görünüyordu. Ürkütücü.

Asil görünüşümü kaybetmemek adına gözlerimi camlardan ayırdım ve gözlerimi kapattım.

Duyduğum zil sesi asansörün gideceği kata ulaştığını haber veriyordu. Bunu büyük bir sevinç ile karşıladım ve asansörden indim. Görevliler beni asansörden indirdikten sonra, tekrardan asansöre binerek aşağıya inöeye başladılar. Bu sırada zayıf ve cılız bir kadın yanıma gelerek beni görüşme yapacağım patronumun odasına götürdü.

"Buyrun Su hanım..." Dedi ve kapıyı işaret etti. Kafamı sallayarak ona teşekkür ettim.

Kapı kendiliğinden yavaş yavaş açılmaya başladı. Gerçekten çok asil bir şeydi bu. Derin bir nefes aldım ve başımı dik tutarak odanın merkezine doğru yürüdüm. Tam Güray bey ile aynı hizaya geldiğimizde, eliyle oturmam için koltuğu işaret etti. Koltuğa oturdum ve konuşmaya başladım.

"Merhaba Güray bey." Tokalaşmak için elimi uzattım. Ve iş görüşmesi şimdi başlıyordu...

~

Kendimi iyice tanıttıktan sonra her yer sessizleşti ve en sonunda işe kabul edildiğimi duyduğumda çıldırmıştım. Tabii bu çılgınlığı içimde yaşamak zorundaydım çünkü patronum şuan karşımda oturan adamdı.

Gösterişli binadan çıktım ve derin nefes aldım. Bu güzel olayı kutlamak için annemi aradım ve ona akşam için hazır olmasını söyledim. Bu güzel haberin üzerine, annem ile muhteşem bir akşam yemeğine çıkmak güzel olabilir diye düşünüyordum.

Biraz ilerdeki müşteri bekleyen taksiye doğru yürüdüm ve bindim. Eve doğru giderken yol boyunca bir kere bile suratım asılmamıştı. Yüzümde hep bir tebessüm vardı. Sonuçta Akın Holding'te çalışıyordum.

Eve vardığımda annem kollarını açmış beni bekliyordu. Koşarak ona sarıldım.

"Seni seviyorum!"

"Ben de seni seviyorum kızım. Seninle gurur duyuyorum canım evladım."

Biraz kafamı okşaladıktan ve öptükten sonra beni bıraktı ve odasına hazırlanmaya gitti. Ben de duşumu aldıktan sonra kendimi odaya kapatıp kıyafet aramaya başladım.

"Hayır bu olmaz. İğrenç. Büyükanne elbisesi gibi." Kendi kendime söylenerek kıyafet seçiyordum.

Birden dolapta gördüğüm bir elbise ile moralim bozuldu. Paul ile çıktığımız ilk randevumuzda giydiğim elbise. Gerçekten ağlayacak gibi oldum fakat bunun hiç bir anlamı yoktu. Ayrılığımızın üzerinden bu kadar zaman geçti ve o beni hala aramadı. Beni kullanıp attı. Artık ondan ümidimi kesmem gerekiyordu.

Kafamdaki kötü düşünceleri dağıttım ve kıyafet seçmeye geri döndüm. En son beyaz bir dar elbiseye ve altına siyah topuklulara karar verdim.

Kendimi iyice hazırlayıp süsledikten sonra, annemin hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol ettim. İkimiz de hazırdık. Ayakkabılarımı giydim ve annemin arabasının anahtarını aldım. Bu güzel elbise ile Mercedes sürmek ayrı bir zevk...

"Çok güzel olmuşsun kızım." Diye seslendi arkamdan kapıyı kilitlemeye çalışan annem.

"Teşekkür ederim birtanem." Dedim ve arabaya bindim.

~

Boğaz manzaralı restorantta yerimiz ayrılmıştı. Tam Fatih Sultan Mehmet Köprüsü manzaralı bir masaydı bu.

"Burası muhteşem." Dedi annem. Kafamı sallayarak onu onayladım.

Yemek siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye koyulduk. Annemle derin bir sohbete girişiyor, etrafımızdaki sesleri duymuyorduk. Bu akşamın benim için çok özel olduğunu anlamıştım onunla konuşurken.

Elini avucum içine aldım ve gözlerinin içine bakarak, bana heyecanla anlattığı maceralarını anlatıyordu.

"Benim tuvalete gitmem gerekiyor birtanem." Dedim anneme ve sofradan kalktım.

Tuvaletlere geldiğimde kafamı kaldırıp kız ve erkek tuvaletlerini ayırt ettim. Tam kız tuvaletinin kapısını açacaktım ki, erkekler tuvaletinin kapısı açıldı ve dışarıya çok tanıdık bir yüz çıktı.

Ona bir daha dönüp baktım ve kim olduğunu anladım. Bu George idi...

Arkadaşlar. Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Gördüğünüz gibi George yine gizemli bir şekilde Su'nun karşısına çıkıyor. Devamında ne olacağını öğrenmek için okumaya devam edin. Yorum yapmayı ve vote'lamayı unutmayın lütfen. Teşekkür ederim :)

Aşk Bizden Yana (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin