BÖLÜM 5 ∞ İzlenen

658 25 2
                                    

PAUL:

Dün gece yaşananlardan sonra, bunları Sue'ya nasıl açıklayacağımı bilemiyordum. Ona herşeyi açık açık söyleyemezdim. Çünkü onu korkuturdum.

Telefona sarıldım ve elimdeki kağıtta yazan numarayı aradım.

"Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Kendini neden benim karşıma çıkartmıyorsun da gizemli yollardan başkalarını korkutuyorsun?" Dedim öfkeli bir şekilde.

"Bunların olmasını isteyen sensin. Eğer herşeyin yolunda gitmesini isteseydin, o parayı öderdin."

"Sana ödeyeceğimi söylemiştim. Sadece biraz zaman vermelisin." Sesim 'lütfen bana acı' tonunda çıkmıştı. Ama onun bana acımasını asla istemiyordum. Benden korkmasını istiyordum fakat o, mafyanın önde gideni.

"Artık çok geç. Sonuçlarına katlanacaksın." Telefonu yüzüme kapatmıştı. Bir kaç dolar için bana hangi yoldan sataşabilirdi ki.

"Kahretsin!" Telefonu yatağımın üzerine öyle bir fırlattım ki telefon yataktan sekerek yere doğru uçtu. Şansızlıklar peşimi bırakmıyordu anlaşılan.

Bütün bu olanları kafamdan kısa bir sürede attım ve işe gitmeden önce kahvaltımı yaptım. Kahvaltımı yaparken de aklıma Sue gelmişti. Neden aklıma onun geldiğini bilmiyordum. Sanırım ona aşığım.

İlk tanıştığımız günden beridir, onu beğeniyordum. İşin garibi, bizim tanışmamızdan sonraki haftaların her bir günü Sue bizim cafe'ye geliyordu. Böylece Sue'nun benim için geldiği düşüncesine kapıldım ve ona yakınlaşmaya karar verdim. Farlettim ki Sue çok içine kapanık biri değil. Aksine, kendini beğenmiş, şımarık ve kendini önemseyen tiplerdendi.

Evet kendini sevmek ve beğenmek güzel bişeydie fakat Sue bunu abartarak uyguluyordu. Bilmiyorum bana çok abartılı geliyor fakat onun bu özelliği beni kendine daha çok çekiyor. Nedendir bilmem.

Kahvaltımı bitirdikten sonra, tabağımı ve düşüncelerimi bir kenara bırakarak işe gitmek için yola koyuldum. İşe otobüs ile gidiyordum. Ve bu çok iğrenç birşeydi. Ah evet hepiniz randevuya grldiğim arabayı soruyorsunuz. O ödünç bir arabaydı. Yani neticede arabam filan yok.

Otobüs durağında beklerken gözüm, yolun ilerisindeki duvara sprey boya ile çizilmiş yazı dikkatimi çekti.

"Artık çok geç."

Gözlerimi ovuşturdum ve bunun olduğuna inanmak istemedim. Bu gerçek olamazdı. Benim için notlar bırakmaya mı başlamıştı?

Kafamı tekrar yukarıya kaldırarak duvara baktım fakat duvarda hiçbirşey yazmıyordu. Sanırım borç yüzünden kafayı yiyordum. Borçlu kalmak beni deli ediyordu. Çünkü çok hassas bir kişiliğe sahibim ve birisi bana baskı yaptığında çok kötü olurum.

Hassas bir insan olduğum için biraz da duygusalımdır. Evet duygusalım ama öyle her şey için de ağlamam.

Ben bunları düşünürken, otobüsün geldiğini farketmemiştim. Daha sonra koluma yanlışlıkla çarpan omuz ile uyandım ve otobüsün geldiğini farkedebildim.

Otobüs herzamanki gibi çok kalabalıktı ve bu kalabalık beni ürkütüyordu. Çünkü, çok sıkışık yerlerde kalamama fobim vardı ve bu beni sıkıyordu.

On beş dakika sonra iş yerine gelebilmiştim. Otobüsten indim ve cafeye girdim. Kahve kokusu midemi bulandırmıştı. Kahve içmeyi çok severim fakat çalıştığım yerde kahve çok tercih edildiği için artık midemi bulandırıyordu.

Düşüncelerim, işimi yapmamı engelliyordu. Ne yapı ne edip o lanet olasını ortadan kaldırmam lazım. Sue'yu korumam lazım.

Bu kötü düşünceleri bir kenara bıraktım ve işime odaklandım. Mesai saatimin bitmesine 1 saat kalmıştı. Kötü düşünceler aslında bir bakımdan işe yaramıştı. Mesaim çabuk bitmişti onların sayesinde.

"Kovuldun!" Dedi arkamdan gelen patronumun sesi. Ona ölümcül bir bakış attım.

"Sana ne yaptım ki ben?" Diye sordum şaşkın bir halde.

Hiçbirşey söylemeden bana baktı ve eliyle bana gitmem için kapıyı gösterdi.
Soyunma odasına giderek öfkeli bir şekilde üzerimdeki iş üniformalarımı çıkarttım. Hızlı bir şekilde patronun yanına giderek çıkarttığım üniformaları göğsüne bir yumruk gibi vurdum. Aynı anda ona ölümcül bir bakış daha attım ve kapıdan çıkarak gittim.

Beni neden kovduğunu bilemiyordum. Bütün bu kötü olayların üzerine işimden olmam beni deli etmişti. Eve gidip güzel bir uyku çekmek istiyordum.

Eve gidebilmek için lanet olası otobüsü beklemem gerekiyordu. Arkamdaki otobüs durağına oturdum ve bekledim. Otobüs geldiğinde yerimden yavaşça doğruldum ve otobüse bindim. Otobüse bindiğim anda koltuğa oturdum ve uyumaya çalıştım. Gözlerimi kapadığımda, kaç gündür yaşadığı. Zorluklar gözümün önüne geliyordu. Düşüncelerimi atamıyordum...

Kısa bir süre sonra eve geldiğimi anladım ve uzun bir nefes verdim.
Eve gidip uyumak, düşüncelerimin hepsini kaldırıp atmal istiyordum fakat bu imkansız gibi görünüyordu.
Eve girdiğimde, alışık olmadığım bir soğukluk vardı. Ya da ben öyle hissediyordum. Telefonumu cebimden çıkarttım ve koltuğa fırlattım. Tam odaya doğru ilerliyordum ki telefonum çaldı.

"Ne istiyorsun? Sana para için zaman istediğimi söylemedim mi?"

"Bugün işten atılmışsın. Ee.. Ben sana söylemiştim. Sonuçlarına katlanmak zorundasın demiştim.

"Pislik!"

"Bu arada!" Dedi yüksek bir sesle.

"Kız burda. Yazık.. Elleri, kolları bağlı, bayılmış bir şekilde yatıyor. Ama merak etme benim kim olduğumu asla öğrenemez. Tedbirimi aldım."

"Seni pislik. Seni bulacağım ve öldüreceğim!" Dedim sert ve öfkeli bir şekilde.
Kahkaha attı ve telefonu yüzüme kapattı.

Sue'nun onu görmesini istemiyordum. Onu tanımasını istemiyordum. Yoksa işler kızışırdı. Yapmam gereken işler çoğalıyordu. İçimden intahar etmek gerekiyordu fakat şuan kurtarmam gereken bir kız vardı...

Aşk Bizden Yana (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin