BÖLÜM 22 ∞ Toplantı

260 19 0
                                    

"Her zaman sev... Bu bizim kuralımız Sue."

Bir anda nefes nefese kalarak uyandım ve yatakta doğruldum. Ellerimle alnıma düşen terli saçlarımı geriye ittirdim ve derin bir nefes aldım.

Bir dakikadan az bir süre sonra beni uyandırmak için kurulmuş saatim gürültü bir şekilde çalmaya başlamıştı. Ama ne yazık ki ben çokta uyanmıştım. Fakat kötü bir uyanıştı.

"Kahvaltı hazır bebeğim!" Diye seslenen anneme,

"Tamam! Geliyorum bitanem." Diyerek cevapladıktan sonra lavabonun yolunu tuttum. Aynaya baktığımda karşımda duranın bir canavar olduğunu sanmıştım çünkü saçlarım inanılmaz derece kabarık ve karmaşıktı. Yaklaşık 15 dakika saçlarımla uğraştıktan sonra normal halime gelebildim ve böylelikle annemin hazırladığı o leziz tostları yemek için mutfağa gittim.

"Günaydın birtanem." Dedi annem mutlu ve huzurlu bir ses ile.

"Günaydın..."

Tostumu 5 dakika içinde mideme indirdikten sonra ayaklandım ve yeni iş günü için yola koyuldum.

İş binasına girdiğimde içerisinin sakin olduğunu gördüm. Çok garip bir şekilde sakindi. Topuklu ayakkabılarımın çıkarttığı seslerin koskoca binada yankılanması gerçekten de ürkütücüydü.

Asansör ile yukarıya çıkarken geçen dakikalar boyunca gözüm hep kapalıydı. Bildiğiniz üzere yüksekten çok korkarım da...

Sonunda odamın bulunduğu kata geldiğimde asansörden inmek için ayaklandım.

"Günaydın Su hanım." Diye seslenen sekretere kafamı sallayarak selam verdim ve odama doğru yürüdüm.

Odamın ferah kokusu beni uyandırmıştı. İçeriye girer girmez pencerelerin hepsini açtım ve derin bir nefes aldım. Gökdelenin bayağı bir üzerinde olduğum için hava gayet serin ve ferahlatıcıydı.

Masamın başına geçerek bilgisayarımı açtım ve e-postamdaki gelen kutuma baktım.

Bilinmeyen bir kullanıcıdan e-posta almıştım. Üzerine tıklayarak dosyayı açtım.

"Yakında..."

Lanet olsun. Bu da neydi böyle?

Bir an kendimi nefes nefese buldum. Kendimi toparlayarak ellerimi klavyenin üzerine bıraktım.

"Kim olduğunu söylemediğin takdirde işler daha da kötüleşecek."

Biliyorum. Gönderdiğim cevap biraz erkeksi olmuştu ama yapacak birşey yoktu.

"Tehlikeli kız modeli... En sevdiğim."

Yüzümü ekşiterek okuduğum e-postayı kapattım ve işlerimin başına geri döndüm.

Bu sırada kapı çaldı ve içeriye güzel giyinmiş bir kadın geldi. Yüzü ortaya çıkınca bu kişinin lanet olası Sarah olduğunu anladım.

Gözlerimi devirdim ve kafamı aşağıya indirdim.

"Yapacak işler var. Bu dosyaları bilgisayara geçir."

Az önce bana emir mi vermişti o? Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Peki." Dedim vurgulu bir şekilde. Sakin olmaya çalışıyordum fakat içimden kalkıp onun o sarı saçlarını yolmak istiyordum.

"Ah bu arada..."

'Yine ne var sürtük?' Diye atak yaptı iç sesim.

"Biraz acele etsen iyi olur. Bu belgelere ihtiyacımız olacak." Diye cümlemi tamamladıktan sonra arkasını dönerek kapıya doğru ilerledi.

Kapının yanına geldiğinde arkasına döndü ve gülümsedi.

"Kolay gelsin."

Kapının kapandığını duyunca yüzümdeki sahte gülümsemeyi bıraktım ve dişlerimi sıktım.

"Seni sürtük yaratık!!" Diye bağırdım kendi kendime.

Derin bir nefes alıp sakinleştikten sonra bilgisayarıma dönerek yapılacak işleri yaptım.

Sonunda telefonuma toplantı saatini hatırlatmak için kurduğum alarm çalmaya başlamıştı. Hazırladığım dosyaları yanıma aldım ve odadan çıktım. Toplantının yapılacağı odaya doğru ilerledim. Odaya girdim ve Demir bey'in yanına oturdum.

"Merhaba." Dedi güzel bir gülümseme ile.

"Merhaba Demir bey."

"İlk toplantın için heyecanlı mısın?"

"Sanırım heyecanlıyım Demir bey." Diye cevap verdim gülümseyerek.

Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda oturan herkesin yabancı olduğunu anladım. Aralarında ingilizce konuşuyorlardı ama bazıları Japon bazıları da Amerikan'dı.

Biraz sonra içeriye Patronumuz girmişti. Yaşlı fakat çok karizmatikti. Ayağa kalkarak elini sıktım ve gülümsedim. Sonra Demir bey ayağa kalkarak adamın elini sıktı.

"Merhaba baba."

Baba mı? Ne diyordu bu çocuk?

"Su hanım, Bu benim babam Yağız."

Kafamı sallayarak onayladım. Gerçekten çok şaşırmıştım.

Kısa bir süre sonra kapı açıldı ve içeriye Sarah girdi. Lanet olası sarışın Demir bey'in diğer yanındaki boş koltuğa oturdu ve kafasını bana doğru döndürerek gözlerini bana dikti. Fakat bu bakışları kapının açılması ile bölünmüştü. Kafamı kaldırıp kimin geldiğine baktım. Tanrım yanlış mı görmüştüm? Ama burda ne işi vardı? Yağız bey kafasını kapıya döndürdü ve konuşmaya başladı.

"Hoşgeldiniz Bay George. Biz de sizi bekliyorduk."

Merhaba arkadaşlar. Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Okyucu sayısı ve gösterdiğiniz ilgi beni gerçekten çok iyi hissettiriyor. Sizlere çok teşekkür ederim. Yorum ve vote'larınızı esirgemeyin. Hepinize çok teşekkür ederim. :) ) )

Aşk Bizden Yana (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin