Bölüm geç geldiği ve kısa olduğu için üzgünüm. Belirtmek istediğim bir şey var. Hikayede Gece'nin yazdığı tüm şiirler bana aittir. İyi okumalar ^^
Odaya gözlerim kamaşmış bir halde bakakaldım. Tamam, değişik bir oda bekliyordum . Ama böylesine bir oda beklemediğimi kabul ediyorum. Odaya biraz daha hayranlıkla baktıktan sonra bakışlarımı Gece'ye çevirdim. Masasının üstünde dağınık halde bulunan kağıtları alelacele toparlamaya çalışıyordu.
"Toplamana gerek yok. Benim odamın da çok toplu olduğu söylenemez." diyerek kıkırdadım. Cevap vermedi ve toplamaya devam etti. Gerçekten onu anlayamıyordum. Ne düşündüğüne dair en ufak bir fikre bile sahip olamıyordum çünkü her an değişiyordu. Birkaç saniye öncesine kadar size iltifat ederken hemen ardından küfür edebilecek kadar kendine zıttı.
Söylediklerimi umursamadığını anladığımda yardım etmek iyi olabilir düşüncesiyle yanına gittim. Tam masanın yanına geldiğimde varlığımı farkederek aniden arkasına döndüğünde masanın üstünden bir kağıt ayaklarımın dibine düştü. Kağıdı almak için eğildiğimde o da eğildi ve kağıdı almaya yeltendi. Bu kağıtları bu kadar saklamaya çalışması üstünde neler yazdığına dair bir merak uyandırdı içimde. Ondan önce davranıp kağıdı alır almaz ondan uzaklaştım.
"Hayal onu bana ver."
Onu takmadım ve kağıtta yazanları okumaya başladım. Siyah pilot kalemle mükemmel sayılabilecek derecede güzel bir el yazısıyla bir şiir yazılmıştı bembeyaz kağıdın üstüne.
Gökyüzündeki yıldızlardasın.
Gecenin karanlığında odamı aydınlatan ışıksın.
Düşmeye devam ettiğim sonsuz uçurumda
Tutunmaya çalıştığım bir dalsın.
"Şiir yazmayı bıraktığını sanıyordum."
"Çık dışarı."
"Ne ?"
"Çık dışarı."
"Gece özür dile-"
"Sana dışarı çık dedim !"
Elimdeki kağıdı hızlı bir şekilde benden çekip aldı ve bana bir kez daha bağırdı.
"Ne bekliyorsun çıksana !"
Gözlerim dolu bir şekilde kapıya doğru koşar adım ilerledim. Tam kapıyı açacakken kapı aniden açıldı ve Gülay Teyze elinde yemek tepsisiyle içeri girdi. Gece'nin sinirli hali ve benim ıslak yanaklarımı farketmiş olacak ki endişe dolu gözlerle bize bakıyordu.
"Neler oluyor burda ?"
"Bir şey olduğu yok anne."
"Hayal ? "
Ne diyeceğimi bilemez halde Gece'ye baktığımda bana dudaklarını oynatarak bir şeyler söylediğini farkettim.
Sakın söyleme
"Bir şey olmadı." dedim ve zorla gülümsemeye çalıştım. Fakat ses tonumdan ve gözlerimde akmaya hazır bekleyen göz yaşlarımdan bir şeyler olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Gülay Teyze ise gayet aklı başında bir kadındı.
"Peki o zaman. Ben size yiyecek bir şeyler getirmiştim. "
Tepsiyi masanın üzerine bıraktıktan sonra bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı fakat daha sonra sadece gülümseyip odadan çıktı. Gece'ye bakmak için döndüğümde az önce dikildiği yerde yoktu. Az önce çıkıp gitmiş olmasına imkan yoktu çünkü kapıdan çıkarken görememe gibi bir ihtimalim söz konusu bile olamazdı.
"Gece ?"
Korkumu yansıtan titrek sesimle sorduğum bu soru nereden geldiğini bilmediğim bir esinti ve o esintiye ait uğultuyla cevap buldu. Odada biraz ilerlediğimde dolabın yanında bir kapı olduğunu farketmemle o kapıdan dışarı çıkmam bir oldu. Balkon gibi bir yerdi fakat demir parmaklıklar yoktu ve aşağıya inen bir merdiven koyulmuştu. Gece'nin buradan gidebileceği başka bir yer olmadığı için merdivenlerden aşağıya inmek için adımımı attım fakat hava kararmıştı ve bastığım yeri göremeyerek aşağıya düştüm. Sakarlığıma lanetler savurup üstümü silkeleyerek yerden kalkarken az önce üzerinde bulunduğum balkon gibi duvarın altında küçük bir kapı gözüme takıldı. Ve ardından derin iç çekişlerle ağlayan bir ses... Bir an için orada öylece durdum ve siyah birer perde gibi indirdim göz kapaklarımı gözlerime. O siyah perdenin üzerinde yıldızlar birleşerek Gece'nin ağlayan halini sundular bana. Yere çökmüş, gözleri kıpkırmızı ve dökülüyor içindeki acı hıçkırıklarıyla. Bir erkeğin en savunmasız olduğu an belki de. İç sesim bu görüntüyü somut bir şekilde görmeyi isteyip istemediğini sorduğunda, gözlerime indirdiğim siyah perdeleri kaldırdım ve sildim gözümün önündeki yıldızları. Onu bu şekilde görmek istemiyordum. Her ne kadar yanına gidip onunla konuşmak istesem de sebep olduğum bu tabloyu görmek istemiyordum.
Merdivenlerden tırmanarak tekrar yukarı çıktım ve odaya girdim. Masanın üzerine bırakılmış yemek tepsisine ilişti gözüm. Açlığım gitmiş, yerine anlamsız bi tokluk hissi gelmişti. Yemekleri düşünmeyi bırakıp koltuğa oturdum ve başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım. Gece kesinlikle normal davranmıyordu. Sıradan bir insanın aksine her olaya çok fazla tepki veriyor ve çok ani iniş çıkışlar yaşıyordu. Belki de bu aralar sadece kişiliği böyleydi o kadar. Davranışlarını yargılayıp altında değişik sebepler aradığım için kendime kızdım. Belki de sadece onun kişiliği böyleydi ve o yüzden böyle davranıyordu. Onu böyle kabul etmeliydim. Fakat yine de ani çıkışlarına karşı dikkatli olmam konusunda kendi kendimi uyardım. Çünkü gerçekten, tuhaf bir şekilde Gece'yle arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyordum. Kısa bir zamanda önemli bir yeri olmuştu hayatımda.
Orada o şekilde ne kadar durdum bilmiyorum. Aşağıdan gelen bağrışma sesleri duyduğumda uyandım. Koltuğa düzgün bir şekilde yatırılmıştım ve başımın altına bir yastık konulmuştu. Neler olduğunu merak edip kapıya yöneldim.Fakat aşağıya inmeme gerek kalmamıştı çünkü Gece ve annesi kapının önündeydi.
"Hayal uyandırdık mı seni ? Kusura bakma canım. Gece'yle kirli kıyafetlerini kirli sepetine atması konusunda tartışıyorduk da."
Gülay Teyze mahcup bir şekilde bana gülümsediğinde ben de gülümsedim.
"Sorun değil gerçekten. Uyanmıştım ben de. Şey banyo ne tarafta acaba ?"
"Ben sana göstereyim Hayal'cim."
Banyonun kapısına geldiğimizde Gülay Teyze benden önce girip elindeki t-shirtü kirli sepetine attı.
"Kahvaltı hazır. İşin bittikten sonra gelebilirsin."
"Teşekkürler."dedim ve banyoya girip kapıyı kapattım. Yanımda kıyafetlerim olmadığı için duş almayacaktım. Yüzümü yıkamak için lavabonun başına gittiğimde az önce Gülay teyzenin attıği kirli sepetindeki t-shirtte takılıp kaldı gözlerim. Üzerinde kan lekesi olan beyaz bir t-shirt.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gece
Teen Fiction"Benim kayıp dünyamda aşkı en güzel şekilde hissettirdiğin için sana minnettarım." "Karanlık bir yolda gidiyorum Ufukta ulaşılmaz parlak bir ışık... Koşuyorum, ışık gözümü alıyor. Yoruluyorum, ulaşamıyorum. "