Mavi Gece - Bölüm 11

410 24 1
                                    

Elimdeki kağıda uzun bir süre baktım, baktım ve baktım. Şiire yüklediği anlamları ve yazarken hissettiklerini düşündüm. Gülay Teyze'nin anlattıkları aklıma gelince şiirin barındırdığı anlam biraz daha yaktı canımı. Kelimeler tek tek geçip gitti kalbimden, ardında izler bırakarak. Gece'nin içinde yaşadıklarının Gülay Teyze'nin anlattıklarından çok daha fazla ve çok daha acı dolu şeyler olduğu belliydi. Yaşadıklarını kimseye anlatamadığından şiire döküyordu içinde biriktirdiklerini ve bu yüzden saklıyordu yazdığı tüm şiirleri.  Gizlediği şey sadece şiirler değil, yaşadıkları, acıları ve belki de kapanmayacak olan yaralarıydı. Zayıf yönlerini saklıyordu insanlardan ki bunu yapmakta son derece haklıydı. Çünkü insanlar bir başkasının zayıflıklarını öğrendiğinde bundan faydalanacak kadar haindi. İyi de, neden benden saklamıyordu bunları ? Aksine, niçin bana gösteriyordu tüm yaralarını ? Neydi beni diğer insanlardan farklı kılan  ? Bu soruların cevabı yoktu bende. Çünkü benim de bir farkım yoktu diğer insanlardan.  

Fakat nasıl olduğunu farkedemediğim bir şekilde, Gece bana güveniyordu.

Birinin size bu şekilde karşılık beklemeden güvenmesi, size kimseye göstermediği gibi üstüne üstlük bir de sakladığı yaralarını göstermesi ve sizin ona iyi geldiğinize inanması o kadar ağır bir yüktü ki, benim bu yükü taşıyacak ne kuvvetim vardı ne de sorumluluk alacak kadar kendime güvenim.Ben bile kendime güvenemezken birinin bana güvenmesi beni çok fazla şaşırtıyor ve korkutuyordu.  Bu şaşkınlık ve korku elimi kolumu bağlıyor, boğazımı düğümlüyor ve kalbimi giderek taşlaştırıyordu. 

Kağıdı elimde buruşturdum ve gözlerimi hiç açmamayı dileyerek kapattım. Şu anda hiçbir şey düşünmek istemiyordum. 


***


Uyandığımda hala aynı yerimde yatıyordum. Yattığım yerde doğrulduğumda dizlerimin sargı beziyle sarılmış olduğunu gördüm. Birisi buraya gelmiş ve yaralarımı sarmıştı. Giderken de eli boş gitmemişti bu gizemli şahsiyet. 

Gece'nin şiirinin yazılı olduğu kağıt kayıptı. 

Uyurken elimden düşmüş olabilme ihtimalini aklıma getirerek yerlere bakındım fakat yoktu. Yaralarımı saran her kimse o kağıdı da alıp gitmişti.  Telaşlı bir şekilde merdivenlerden aşağı indim fakat ne kadar çabalasam da dizlerimin acısı yüzünden çok fazla hızlı koşamıyordum.  

Bir yandan kendimi zorlayarak hızlı yürümeye çalışıyor, diğer yandan bunu kimin yapmış olabileceğini düşünüyordum ve aklıma gelen tek isim şüphesiz ki Sarp'tı. Ağaçevi bilen sadece üç kişi vardı ; Annem, Gece ve Sarp. 

Annem ağaçevin benim için ne kadar özel bir yer olduğunu biliyordu ve mahremiyetime saygısından, ona olan güvenimin sarsılmasından korktuğundan buraya asla gelmezdi. Fakat ne yazık ki Sarp'a ağaçevin yerini söyleyerek o güveni çoktan derinden sarsmıştı bile.

Gece buraya gelip yaralarımı sarmış olabilirdi. Fakat kendi yazıp bana verdiği şiiri geri alması bana pek mantıklı gelmiyordu açıkçası. Bu yüzden Gece'yi eledim.

Geriye bir tek Sarp kalıyordu ki aslında bu tam da ona göre bir işti. Eğer sadece yaralarımı sarsaydı iyi bir insan olurdu fakat o iyi olamayacak kadar kötü, kötü olamayacak kadar da iyi birisiydi. Aslında onun nasıl biri olduğunu anlamak güçtü. Çünkü o girdiği her ortama ayak uydurup, işine gelen maskeyi yüzüne yerleştiren bir tipti. 

İçimden "En azından şiiri kimin yazdığını bilmiyor." diyerek kendimi avutuyordum.

Eve vardığımda elime zile doğru uzattım fakat zile basamadan kapı Sarp tarafından açıldı.

"Hoş geldin güzellik."

İçeri girdim ve kapıyı kapattım. Aslında dışarıdayken de hesap sormaya başlayabilirdim fakat Gece'nin duymasını istemiyordum.  Tam sorularıma başlayacakken annem çıkageldi. 

"Hayal, hoş geldin canım. İyi misin ? Dizlerine ne oldu senin ?"
"Bir şeyim yok annecim. Ayağım takıldı düştüm. Sadece ufak çizikler o kadar."

Yüzümde sahte bir gülümseme eşliğinde anneme ardı ardına yalan söylüyordum. 

"Sarp biraz odama gelsene konuşalım seninle."
"Hay hay."

Odama geldiğimde Sarp da içeri girdikten sonra kapıyı kapattım ve annemlerin gelme ihtimaline karşılık kapıyı kilitledim.

"Hey, sence de ilişkimizde biraz hızlı ilerlemiyor muyuz Hayal ?"

Küstah.

"Ağaçeve sen mi geldin Sarp ?"

Başını arkaya atarak derin bir nefes verdikten sonra bana baktı.

"Soruma cevap ver Sarp. Ağaçeve sen mi geldin ?"
"Bu kadar gizli tuttuğuna göre senin için önemli bir şey olmuş olmalı. Keşke gelen kişi ben olsaymışım."

İyi de Sarp gelmediyse kim gelmiş olabilirdi ki ağaçeve ? Geriye hiçbir seçenek kalmıyordu. Hepsi tükenmişti.Bu durumda Sarp yalan söylüyor olmalıydı çünkü olaya başka türlü açıklık getiremiyordum.

"Yalan söylüyorsun."
"Hayır söylemiyorum Hayal. Ağaçeve gelen kişi ben değildim.Hem senin dizlerine noldu ? "

Son sorusunu duymazdan geldim.

"Neden inanayım sana ? Yalan söylemediğini nereden bileceğim ?"
"Hayal, Allah aşkına neden yalan söyleyeyim ? Eğer gelseydim geldim derdim ki bu daha çok işime gelirdi. Seninle birlikte olunca o saçma gelen tüm film sahneleri anlam kazanıyor benim için."
"Tamam Sarp, başlama lütfen."

Anahtarı sola çevirdim ve kapıyı açtım.

"Çıkar mısın lütfen ? Annemlere uyuduğumu söylersen sevinirim."
"Nasıl istersen prenses. Ama bu konunun peşini bırakmayacağım haberin olsun."

Yanağımdan makas almayı ihmal etmeyip kapıdan çıktı. Sarp gidince yatağa oturdum ve söylediklerinin doğru olup olmadığını düşündüm. Yalan söylüyor gibi gözükmüyordu fakat yine de bahsettiğimiz kişi Sarp'tı sonuçta. Ona güvenmek ne kadar doğru olur, bilemiyordum.

Günün her saati telefona bakabilen bir insan olarak uzun süredir telefonuma bakmadığım aklıma gelince hem kafamı dağıtmak hem de gelen bildirimlere bakmak amacıyla başucumdaki telefonuma uzandım. Yonca'dan gelen birkaç mesaj vardı fakat artık en yakın arkadaşım olduğunu sanmıyordum. Bu kadar şey olmuştu ama ne aramıştı ne de eve gelmişti. Sadece mesaj atmıştı ve hiçbirinde samimiyet göremiyordum. Zor zamanımda yanımda olmayacaksa arkadaş kalmanın ne anlamı var ki ? 

Sosyal hesaplarımdan, Yonca'dan ve  birkaç arkadaşımın yolladığı mesajlardan gelen bildirimler dışında bilinmeyen bir numaradan mesaj vardı.

"Gözlerimden dökülen yaşlar
 Gökyüzündeki siyah perde
 Kalbimdeki acı dolu atışlar
 Anısı can verenlerin içimde.

Ah, ne kadar da anlamlı bir şiir. Sence de öyle değil mi Hayal ?"

Mavi GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin