Mavi Gece - Bölüm 10

462 41 10
                                    

Onu takmayıp yoluma devam etme kararı almıştım fakat Sarp benimle konuşmakta kararlı gibiydi. Arabadan inip peşimden gelmeye başladı.

"Hayal ! "
"Konuşmak istemiyorum Sarp."
"Hayal bekle lütfen ." 

Ayak sesleri dibimde bittiğinde kuvvetli bir el kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Bu kuvvetli elin sahibi anlamlandıramadığım bakışlara sahip gözlerle bana uzun bir süre baktı ve bu kadar kuvvetli kollardan beklenmeyecek derecede yumuşak bir sarılma bahşetti, ne ara bu kadar cılızlaştığını farkedemediğim bedenime.  Ona sarılmadığım halde bana sarılmaya bir süre devam etti.  Ona sarılmıyordum, evet. Ama içimdeki ne olduğunu bir türlü anlayamadığım bir şey onu itmeme engel oluyordu. Sanki daha önce birçok kez sarılmışız gibi garip bir hissiyata kapılmıştım. Hiç yabancı değildi sanki bu sarılma bana.

Tam sabaha kadar bana sarılacağını düşünmeye başlamışken -nihayet- bana sarılmayı bırakıp geri çekildi. 

"İyi misin ?" 
"İyi olmamam için bir sebep var mı ?"
"Ah, şey... Yok tabii."

Konuşurken ilk kez benden gözlerini kaçırmıştı. Ortada garip bir şeyler olduğu belliydi fakat kurcalamak istemiyordum. Sarp'tan ve yaptıklarından, düşündüklerinden bıkmıştım.Şu an istediğim tek şey ağaçeve gidip Gece'nin iyi olduğunu görmekti. 

Arkamı dönüp yoluma devam ettim. Sarp'a "Görüşürüz." dememiştim çünkü onunla görüşmek istemediğim tartışılmaz bir gerçekti.  

"Hayal dur !"

Onu duymazdan gelip yürümeye devam ettim.  Fakat bu iki kelime hafızamda bir şeyleri harekete geçirmeyi başarmıştı.  Bu cümle de az önceki sarılma gibi yabancı değildi sanki bana.  Zamanda biraz geriye gittim ve anıları kurcaladım. Bu iki kelimeye ve o tanıdık sarılmaya dair bir şeyler bulmaya çalıştım. Sonuç hüsran. Bu yaşadığımın basit bir deja vu olduğuna kendimi inandırıp yoluma devam ettim.  

İleride ağaçev gözüktüğünde adımlarımı yavaşlattım ve biraz soluklanmaya başladım.  Kendi kendime Gece'yi görünce ne yapacağıma, ne söyleyeceğime karar vermeye çalışıyordum.  Belki de hiçbir şey söylememeli, sadece susmalıydım. Çünkü adımın Hayal olduğundan emin olduğum kadar emin olduğum başka bir şey varsa o da Gece'nin sustuklarımı bile anlayacak olmasıdır. 

O, başkasının bana baktığında göremeyeceklerini görecek, anlayamadıklarını anlayacak kadar farklı biri. O, başka kimsenin duyamadığı çığlıklarımı duyacak kadar bana yakın. O, Gece... Gözyaşlarımı silecek olan karanlığım. 

Ağaçeve geldiğimde Gece salıncakta aşırı derecede hızlı bir şekilde sallanıyordu. Her an düşecek gibiydi fakat o halinden memnun gözüküyordu. Arkası bana dönük olduğu için geldiğimi görmemişti. 

"Geleceğini biliyordum Hayal."

Bu cümle karşısında  şaşkına uğramıştım. Salıncaktan atladı ve yüzü bana dönük olacak şekilde tekrar oturup sallanmaya başladı. O atlayıştan sonra nasıl düşmediğini ve yara almadığını merak etmekten kendimi alıkoyamadım.

"Geldiğimi nereden gördün ?"
"Görmedim."
"O zaman duymuş olmalısın."
"Hayır, bu da değil."
"Peki nasıl anladın geldiğimi ?"

Salıncaktan kalkıp yanıma geldi. Yüzünde hafif bir tebessümle elini bana doğru uzattığında tereddütle ona baktım.

"Korkma Hayal. Daha önce de elimi tuttun. Bu ilk olmayacak."

Haklıydı. Bu ilk olmayacaktı. Elini tuttum, bir kez daha. Beni salıncağın yanına götürdü ve mimikleriyle oturmamı işaret etti. Ben salıncağa oturduğumda arkama geçti ve beni hafifçe sallamaya başladı. 

"Sen benden uzaktayken kalbim tıpkı şu an sallandığın salıncak gibi. Yavaş ve durgun. Tıpkı rüzgar olmayan bir günde denizin dalgasız olması gibi. Fakat sen bana yaklaştıkça..."

Salıncağı hızlı bir şekilde sallamaya başlamıştı. Demirleri tutan ellerim çok sıkı olduğundan tenimin demire temas eden yerleri beyazlaşmıştı.

"Biraz yavaş sallar mısın Gece ? "
"...kalbim de hızla atmaya başlıyor. Rüzgar başlıyor ve deniz dalgalanıyor. "

Artık salıncak varabileceği son hız noktasına ulaşmıştı. Korkmaya başlamıştım. Gözlerimi kapattım ve başka şeyler düşünmeye başladım.  Aklımda kalan son sahne ağaçların arasından gözüken bulutlu gökyüzüydü. Gökyüzü denilince insanın aklına hep mavi rengi gelirdi. Fakat unutulan bir şey vardı. Gökyüzü geceleri siyah olurdu.

"Sen bana bir adım daha yaklaştıkça kalp atışlarım da giderek hızlanıyor. Ve sen bana ulaştığında..."

Salıncağı son bir hareketle hızla itti ve salıncaktan düşmeme sebep oldu. Dizlerim acıyla sızlarken düştüğüm yerden yavaşça kalktım. Gözyaşlarım gözlerimi buğulandırıp görüşümü engellerken ellerimi üstüme sildim ve gözyaşlarımı temizledim. Dönüp baktığımda Gece yoktu. 

"Gece !"

Bekledim ama cevap yoktu. Gitmişti. Beni burda böylece bırakarak gitmişti. Dizlerimin acısıyla ağlayarak, yavaş yavaş ağaçeve çıktım.  Dizlerim kanıyordu ama şu anda çok umursadığım söylenemezdi. Gece'nin söyledikleri aklımda dolanıp duruyordu. Bu yaptığı... 

Düşünmemeye çalışıp koltuğuma yattım başımı yastığa koydum. Elimi yastığın altına götürdüğümde bir kağıdın olduğunu farkettim. Kağıdı alıp açtım.

Bir şiir... Gece'nin elyazısıyla...

"Gözlerimden dökülen yaşlar
 Gökyüzündeki siyah perde
 Kalbimdeki acı dolu atışlar
 Anısı can verenlerin içimde"


Mavi GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin