Bu tişörtün dün Gece'nin giydiği beyaz tişört olduğunu farkettiğimde neredeyse çığlık atacaktım. Dün akşam onu ağlarken bulduğumda yanına gitmediğim için içimde büyüyen pişmanlık tüm benliğimi sardı ve korku tohumları filizlenmeye başladı. Gece'nin benim yüzünden kendine zarar vermiş olabileceği düşüncesi bile ürpermeme yetiyordu.
Titreyen ellerimle tişörtü sepetten çıkarttım ve kan lekesinin nerede olduğuna baktım.
Tam kalbinin üstünde.
Soğuk suyu açtım ve olabildiğince sert hareketlerle suyu yüzüme çarptım. Havluyla kurulandıktan sonra derin bir nefes aldım ve banyodan çıktım. Gece'nin odasında olup olmadığına bakmadan direkt mutfağa yöneldim. Ben mutfağa girdiğimde Gülay Teyze sofraya peynir koyuyordu.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı ?"
"Yok tatlım. Buyur otur sen."
Gece'nin nerede olduğunu sormadım çünkü şu anda burada olmamasından memnundum. Gece yokken Gülay Teyze'yle onun hakkında konuşmak istiyordum. Tabii ki kanlı tişörtü soramazdım fakat hayatına dair bir şeyler öğrenebilirdim belki.
Mesela babası. Daha önce babasını hiç görmemiştim ve dün gece de evde yoktu.
Hem, buraya ne zaman taşınmışlardı ? Çok uzun süredir burada oturuyordum fakat Gece'yi daha önce hiç görmemiştim.
Daha önceden, ben çok küçükken, karşı evde bir aile oturduğunu hayal meyal hatırlıyorum. Fakat daha sonra birden bire ortadan yok olmuşlardı. Daha sonra da hiç görmemiştik.
"Gülay Teyze, Gece'nin babası çalışıyor mu ? "
Bu sorum üzerine Gülay Teyze yapmakta olduğu işi birden bire bıraktı ve derin bir nefes alıp karşıma oturdu.
"Hayal'cim, şimdi sana bu sorduğun soruyla alakalı şeyleri bazı kısımları atlayarak anlatacağım. Çünkü sen gerçekten Gece'ye iyi geliyorsun."
Söylediklerinden çıkardığım tek sonuç az sonra bir şeyler dinleyecek oluşumdu. Cümleden çıkarmam gerek diğer sonuçlara henüz ulaşamamış, merak duygumu besleyip susturamamıştım.
"Gece'nin babası Gece çok küçükken bizi terkedip gittiği gece trafik kazası geçirerek hayata veda etti."
Bu uzun, anlamlı ve tek cümle Gece'ye olan bakış açımı değiştirmiş, Gülay Teyze'nin gözlerinin dolmasına yetmişti bile.
"Tarık öldükten sonra Gece o küçük yaşta farkında olmadan babasının yasını tutmaya başlamıştı bile. Odasından dışarı çıkmıyordu ve okula gitmiyordu. Eğitimini evde özel ders alarak tamamladı. Tek arkadaşı öğretmeninin kızı olan Beril'di."
Duyduklarım karşısında odasında ağlayan küçük bir oğlan çocuğu ve ona sarılmış minik bir kız canlandı gözümün önünde. Bu tablo içimde bir yerlerde, çok derinlerde yatan hüzün duygumu canlandırıp, göz pınarlarımın çalışmasına sebep olmuştu. Gece'nin Beril'e olan bağlılığını ve daha sonra onu nasıl kaybettiğini düşündükçe hayatın acımasızlığına küfürler savuruyordum içimden.
Karşımda göz yaşları içinde oturan, güzelliğini yaşadığı acıların kapatmış olduğu, çaresiz kadına baktım. Çocuğu için her şeyi yapabilecek olan bu güçlü anneye...
"Eğer iyi değilseniz anlatmayın lütfen. Ben bunları bilmek zorunda değilim. Amacım sizi üzmek de değil. Sadece Gece'yi biraz tanımaya çalışıyorum o kadar."
"Hayır Hayal. Bunları bilmen gerekiyor. Gece Beril'den sonra ilk kez biriyle arkadaşlık kuruyor."
Göz yaşlarını silip, derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya devam etti. Gerçekten güçlü bir kadındı.
"Beril onun tek arkadaşıydı. Onun sayesinde evden dışarı çıkıyor, onun sayesinde mutlu olabiliyordu. Beril ona mutluluğu öğretti, Hayal. Eğer Gece gülüyorsa bunun Beril sayesinde olduğunu biliyordum. Fakat daha sonra Beril bahtsız bir trafik kazasına kurban gitti. Babasını da Beril'i de aynı şekilde kaybetti Gece. Hayatındaki iki mutluluğu da ...Bir gün Gece'nin çöpe attığı bir kağıtta bir şeyler yazılı olduğunu gördüm. Bir şiir yazmıştı. Beril'e... Şu ana kadar okuduğum her şeyi unuturum da o şiirin son mısralarını unutamam. 'Mutluluğum da sevgim de bu kağıt parçasının külleriyle / Senin yanına gökyüzüne...' yazmıştı şiirinde. Daha sonra ise yazdığını gerçekleştirerek o kağıdı yaktı. Külleri ise rüzgarla birlikte karıştı gökyüzüne. Ve o günden sonra Gece'nin güldüğünü görmedim hiç.Ta ki seninle tanışana dek."
Tüm hikaye boyunca gözyaşlarına karışmış hüzünle bana bakan bu kadın şimdi yeniden yaşamaya başlamış gibi umut dolu gözlerle gülümseyerek bana bakıyordu. Farkında bile olmadan acıklı bir hikayenin başrolündeki kişinin hayatını değiştiren kişi olmuştum. Oğlunun acısıyla kahrolan bir anneye, en sevdiklerini kaybetmiş acılı bir çocuğa umut ışığı olmuştum. Bunun yükü gerçekten çok ağırdı ve ben bu kadar güçlü bir kız değildim.
"Hayal, senden tek bir isteğim var. Gece'yi üzmemen. "
Nutkum tutulmuş bir halde karşımda çaresizce benden yardım isteyen bu kadına bakakalmıştım. Ne bir cevap verebiliyor ne de kalkıp gidebiliyordum. Ben bu hikayedeki iyilik meleği saf kız olamazdım. Olamayacak kadar kötüydüm.
Gözlerim yaşlarla dolup taşmaya başladığında masadan hiçbir şey söylemeden kalktım ve kapıya ilerledim. Kapıdan çıkmadan önce arkamda hayal kırıklığına uğrattığım bu güzel kadına son kez dönüp baktım ve kendimin bile zor duyduğu bir sesle fısıldadım.
"Özür dilerim."
Son hız evden çıktım ve her defasında yaptığım gibi ağaçeve koşmaya başladım. Nefesim kesilene, ayaklarım koşamaz hale gelene kadar durmadım ve koşmaya devam ettim. Koşmamın etkisiyle daha da sert esen rüzgarın beni de gökyüzüne, Gece'nin saf mutluluğunun ve sevgisinin yanına götürmesini diledim içimden. Belki o zaman daha iyi biri olurdum.
Ağaçevin önüne geldiğimde güçsüz bir şekilde dizlerimin üstüne çöktüm ve hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladım. Gece'yi düşündüm. O küçük yaşta yaşadıklarını ve kaybettiklerini. Daha sonra o çaresiz anneyi düşündüm. Hissettiklerini ve çaresizliğini. Daha sonra kendimi düşündüm ve bir kez daha nefret ettim kendimden, acizliğimden.
Bütün gücünü tüketmiş bacaklarımla yerden kalktım ve ağaç eve girdim. Tam yatağa uzanacaktım ki yataktaki ortadan katlanmış kağıt gözüme çarptı. Kağıdı açtım ve içinde yazanları okumaya başladım.
"Söz konusu sana sarılmaksa
Dünya dönmez benim için
Donar her şey bir anda
İnsanlar tutar nefeslerini
Bırakır kuşlar ötüşlerini
Sessizlik kaplar etrafı
Sadece ikimizin nefes alışverişi
Ve kalp atışlarımız yankılanır etrafta"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gece
Teen Fiction"Benim kayıp dünyamda aşkı en güzel şekilde hissettirdiğin için sana minnettarım." "Karanlık bir yolda gidiyorum Ufukta ulaşılmaz parlak bir ışık... Koşuyorum, ışık gözümü alıyor. Yoruluyorum, ulaşamıyorum. "