2.BÖLÜM

249 67 4
                                    


    Hala kapının önünde dikiliyordum. Son duyduklarımdan sonra kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Kimsenin sesini duyamaz olmuştum. Annemin çığlığından başka…
  
  Gözümden bir damla yaş akarken Işıl Abla’ya baktım. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. Babam ona hiçbir şey söylememişti anlaşılan, yoksa bu olanlara böyle tepkisiz kalmazdı. Dedem de babam da hala yanımdaydılar. Birbirlerine bakıp duruyorlardı. Geçmiş geçmişte kalmıştı, ama yaşanılanlar da unutulmuyordu. Giden gitmişti ama kalanlarla da yaşanılmıyordu işte. 
  
    Evde hala sessizlik sürüyordu. Bu sessizlik daha sürebilirdi ama aramızda hiçbir şey bilmeyen Işıl Abla vardı. Ziyadesiyle de meraklıydı. Sessizliği bozan o oldu.
 
“ Ne oluyor ya? Biri bana anlatabilir mi?” diyip durduğunda gözlerini bana çevirdi. “ Nefes, ablacığım ne oldu sana böyle? Neden bu haldesin?” Ona anlatamayacağım kadar kötü olaylar yaşamıştım ve halimin sebebi de buydu. Ama dudaklarımı kıpırdatacak halim yoktu. Ben sessizliğimi korurken babam cevap verdi.

“ Işıl yeter. Nefes şuan iyi değil. Senin sorularına cevap veremez.” dediğinde hem sinirli hem de şaşkındı babam.

“ Neden, ne demek cevap veremez? Ne oluyor Fırat? Nefes’e ne oldu, neden bu halde?” Işıl Abla hala üsteliyordu ama onun üstelemesi hiçbir şey ifade etmiyordu.
“Işıl sana yeter dedim!” Babam, Işıl Abla’ya ilk defa bağırmıştı. Bu da onun çok ağrına gitmiş olmalıydı ama belli etmedi. Hala şaşkın gözlerle bizi izliyordu.
    
    Dudaklarımdan  tekrardan “Anne!” kelimesi çıktı. Kendimi durduramadım ve azar azar akan gözyaşlarım birden şiddetlendi. Bacaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar titriyordu ve olduğu yere düştüm birden. Babam da dedem de yanımda diz çökerken Işıl Abla koşarak yanıma geldi. Beni sakinleştirmek ister gibi başımı göğsüne yasladı.

“ Sana ne oldu bilmiyorum ama geçecek. Atlatacağız bu günleri beraber.”  dedi. Ama bu cümle o kadar imkansızdı ki asla ümidim yoktu. Hiçbir şey demeden ağlamaya devam ettim.
    
   Az sonra, tamamen içimi boşalttığımda göz kapaklarıma bir ağırlık çöktü. Ne kadar dirensem de onları açık tutmayı beceremedim. Sonunda gözlerim kendiliğinden kapandı ve ben kanayan ruhumu karanlığa gömdüm.                                 
  
    Uyandığımda yatakta yatıyordum. Doğrulup odaya göz gezdirdiğimde burasının benim odam olduğunu gördüm. Açık mavi olan duvarlar başka hiçbir odada yoktu. Bu rengi de ben seçmiştim küçükken. Kararan hayatıma rağmen açık mavi istemiştim ki gece bile maviyi görebileyim diye. Bir süre kendimi kandırmıştım ama sonra kendimi kandırmaktan yorulmuştum. Artık duvarlara bakmıyor, ruhumun gecenin karanlığında kaybolmasına engel olmuyordum.
    
    Yatakta biraz daha doğrulunca kapıdan Işıl Abla’nın girdiğini gördüm. O babamın ikinci eşiydi ama bana kendi kızı gibi davranıyordu. Onu seviyordum ama hamile olduğunu duyunca geçmişimin bende bıraktığı yaradan sonra kendime hakim olamamıştım.

“ Yatmalısın canım. Daha demin iyi gözükmüyordun. Şimdi nasılsın?” dedi yatağın ucuna oturup bana bakarken.

“İyiyim ama ne oldu ki bana?”Aslında her şeyi biliyordum ama duyduklarımdan emin olmak istiyordum.

“Hatırlamıyor musun?” diye sordu kaşlarını kaldırıp.

“Aslında bir şeyler hatırlıyorum. Dedeme hamile olduğunu söylüyordun. Gerçekten hamile misin?” Hala bir umut yanlış duymuş olmayı istiyordum.

“Evet ,doğru canım. Ama sen pek mutlu olmadın sanırım aynı babam gibi.” dediğinde Işıl Abla, dedemin sesi kapıdan duyulduğunda bakışlarımız o yöne kaydı..

“ Eeee, kızım neden böyle düşünüyorsun. Sana söyledim çok mutlu olduğumu. Neden inanamıyorsun bana?”

“ Neden mi? Gerçekten bunu soruyor musun baba? Çünkü gözlerinde mutlu olduğuna dair  bir parıltı göremedim. Sanki bu çocuğu istemi…” derken bu sefer de babamın sesi duyuldu kapıdan.

“Işıl yeter! Bak kalbini kırmak istemiyorum. Çünkü bilmediğin o kadar çok şey var ki….” Işıl Abla ayağa kalkıp babamın karşısında dikildi.

“ Madem bilmediğim çok şey var neden bana bunları anlatma tenezzülünde bulunmuyorsunuz? Sadece bugün değil ki, evlendiğimden beri tam üç yıldır bana aynı şeyleri söylüyorsunuz. Bilmediğim şeyler varmışmış. O zaman söyleyin de ben de bileyim…” Bu kargaşaya bir son vermeliydim. Artık kimseyi duymak, görmek istemiyordum.

“Yeter artık!” diye bağırdım. Bir anda bütün gözler benim üstüme çevrildi. “Susun artık, beni yalnız bırakın. Kimseyi görmek istemiyorum.” Hızlıca yataktan kalkıp kapıya gittim. Koridoru işaret parmağımla göstererek gitmelerini söyledim gözlerimle. Bir süre üçü de birbirine baktı. Babam ve dedem odadan çıkarken Işıl Abla odada durmaya devam ediyordu.

“Ben kalayım bari hiç iyi görünmüyorsun.”dedi Işıl Abla ama onun kalmasını da istemiyordum.

“Hayır abla sen de git lütfen. Kafamı toparlamam lazım.” dediğimde o da odadan çıktı. Kapının önünden tekrar bana baktığında bir şey söyleyecek oldu ama daha ağzını açmadan kapıyı yüzüne kapattım. Üstüme kilitleyip kapının önüne çöktüm. Hala bu olanlara inanamıyordum ve sanırım da inanamayacaktım. Doğduğumdan beri hayatımı mahveden bu eve yıllar sonra geldiğimde hala hayatımı mahvetmekle uğraşıyordu…

Fırtına Öncesi Sessizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin