Akşam olduğunda herkes bahçede toplanmış kahve içerek sohbet ediyordu. Bense yanlarında oturmuş onları dinliyordum. Annemin yerinden ayrılalı sadece bir saat olmuştu. Uykum gelcekten huzurluydu ama yine onun yanına gelmek huzurumu kaçırmıştı.
Asık suratla oturduğum yere Tahir geldi. Onun yanında oturmak istemediğimden hızla kalkıp başka bir yere oturdum. Tahir bana ters ters baktı ama ona aldırmadım. Artık hiçbir şey umurumda değildi.
Saatler diğerleri için sohbet ederek geçti. Benim içinse surat asarak… Babam, Işıl Abla, Mustafa Amca ve Elif Teyze geç olduğu için odalarında gittiklerinde bahçede bir tek dedem, ben ve Tahir kaldık. Daha fazla yanında kalamayacağımdan oradan gitmek istesem de dedem kolumdan tutarak beni durdurdu ve Tahir’e bakarak konuşmaya başladı.“Tahir, bak evladım. Bu söyleyeceklerimi iyi dinle. Bunlar kulağına küpe olsun da bir daha yapmayasın.” dediğinde Tahir de ben de birbirimize şaşkın bakışlarla bakıyorduk. Büyük ihtimalle konuşmamızdan sonra dedem bir şeyler sezmişti.
“Neymiş o dede?” Tahir benimle evlendikten sonra dedeme böyle hitap etmeye başlamıştı.
“Duyduğum kadarıyla Nefes’le aranızda problemleriniz varmış.” dediğinde Tahir bana baktı. Kızdığını anlayabiliyordum.
“Kim söylediyse yalan söylemiş. Bizim aramızda hiçbir şey yok. Değil mi hayatım?” İmalı bakışlarıyla beni taciz ediyordu resmen. Cevap vermeyip gözlerimi kaçırdım gözlerinden.
“Bana bak Tahir Nefes’e değil.” Dedemin kızgınlığını anlayınca Tahir yüzünü ona çevirdi ve söyleyeceklerine kulak kesildi. Keza ben de öyle.
“Geçen gün Nefes yanıma geldi ve senden boşanmak istediğini söyledi. Bugün de yine yanıma gelip boşanmak istemediğini söyledi. Şimdi ben buradan ne çıkarayım oğlum? Sence neden böyle ani kararlar verdi Nefes?” Dedemi şüphelendirmiştim işte. Onunla en başından konuşmamalıydım. Ama keşke demek için çok geçti artık.
“B-bilmemki dede. Bunu ona sormalısın bence.” Duydukları karşısında şaşkındı Tahir.
“Ona da sordum oğlum ve bana söylemek istemese de ben aranızdaki olan şeyleri anladım.” İçimden çenemi tutamadığım için kendime lanetler yağdırıyordum.
“Ne anladın dede?”
“Ona kötü davranıyorsun değil mi?”
“Hayır dede. Ben onu çok seviyorum.”
“Sevdiğini biliyorum oğlum. Çünkü onun gözlerinin içine bakarken senin gözlerinin içi gülüyor ama Nefes’in gözleri, onun gözlerine bakınca hüzün görüyorum oğlum. Sana bunun nedenini sorabilir miyim?”
“Dede…” diyerek karşılıklı konuşmaya atladım. Artık dinlemek istemiyordum çünkü. “Dede ben kalkabilir miyim? Kendimi iyi hissetmiyorum.” dediğimde gözlerine yalvarıyordum neredeyse.
“Hayır Nefes. Sen de dinlemelisin.” dediğinde yüzümü buruşturdum. Dinlemek istemiyordum.
“Dede lütfen…” dediğimde dedem beni dinlemeyerek Tahir’e baktı. Belki de dinlemeliydim. Acılarımla yüzleşmeliydim.
“Evet nerede kalmıştık. Hah, Nefes’in gözlerindeki hüzün diyorduk. Evet Tahir bana bunu açıklar mısın?” Tahir başını yere eğmiş, ellerini önünde kavuşturmuştu.
“Dede ne diyeceğim bilmiyorum.”
“Doğruları söyle evladım. En başından anlat mesela.”
“Tamam sen nasıl istersen dede.” Başını kaldırıp önce bana sonra da dedeme baktı. Anlatacaktı. Benim yapamadığımı o yapacaktı.
“Size geldiğimiz ilk gün onu masada gördüğüm an ona aşık oldum. Ona hep yaklaşmaya çalıştım ama o beni hiç görmedi. Kutlama günü de ona sevdiğimi söyledim ama beni takmadı bile. Ben de onsuz yaşamaya daha fazla dayanamayıp sorhuşluğundan yararlanıp ona, o gece te-tecavüz ettim.” dediğinde dedem hızla ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
RomanceZaman ve sınavdı bizim hikayemiz. Zamansız bir sevdanın sınava tabii tutulduğu, imkanın yer bulmadığı aşktı... İki yaralı ruhun birbirinde açtığı yaralardı bizim için hayat. Ve başarması zordu bizim için yaşamak... Kaderimiz daha biz doğma...