Ertesi gün uyandığımda saat ondu. Gece yine bir şeyler düşünmekten çok uyuyamamıştım. Oysa o kadar çok uykuya ihtiyacım vardı ki… Ama uyuyamıyordum işte, aklıma sürekli o anlar geliyordu. Gözümü ne zaman kapatsam annemin o hali...
Aşağıya indiğimde dedem yine her zamanki koltuğunda gazetelere bakıyordu. Geldiğimi fark etmiş olmalı ki gazeteden kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzündeki tebessüm benim de yüzümde tebessüm oluşturdu. Karşısına geçip oturdum.“Günaydın dedeciğim, nasılsın?” dediğimde gazetesini katlıyıp masaya bıraktı.
“Günaydın kızım. İyiyim sen nasılsın?” dediğinde masadaki gazetelerden birini alıp çevirmeye başladım sayfalarını.
“Bende iyiyim dede.” Gazetelerde dikkatimi çeken bir şey olmayınca geri bıraktım.
“Kahvaltı yaptın mı? Hem babamlar nerede?” diye sordum onların olmadığını fark edince. Sabah sabah nereye gitmiş olabilirlerdi ki?
“Yok kızım daha etmedim, beraber yaparız diye seni bekledim. Babanlar da çarşıya çıktılar.” dediğinde içimde oluşan endişe yerini rahatlamaya bıraktı.
“Olur dede. Ben Aylin’e kahvaltıyı hazırlamasını söyleyeyim. Hemen geliyorum.” diyip ayağa kalktım.
“Tamam kızım.” Dedem ben giderken sehpadaki gazetelerden birini alıp okumaya başladı.
Salondan çıkıp mutfağa yönelttim adımlarımı. Mutfağa girince kızların bizim için kahvaltı hazırladığını görünce gülümsedim.“Günaydın kızlar. Kolay gelsin.” dedim kapıda durarak.
“Teşekkürler Nefes. Bir şey mi istemiştin?”
“Yok, bir şey istemedim. Yardıma ihtiyacınız var mı diye bakmaya gelmiştim.” dediğimde kızların yanına gittim.
“Sağ ol Nefes ama şimdilik bir şey yok. Biz hallediyoruz. Senin ekstra istediğin bir şey varsa söyle bize de yapalım.” Aylin sorusuna biraz düşününce bir şeyi çok özlediğimi fark ettim.
“Omleti çok özledim. Bana ve dedeme ondan yapın. Benimki zeytinli olsun, dedem hatırladığım kadarıyla sade seviyordu. Ona da sade yapın.” dediğimde Aylin kafasını salladı.
“Tamam Nefes, birazdan hazır olur kahvaltı. Bahçeye hazırlayalım mı?” Bu fikir çok cazip gelmişti.
“Olur, hava çok güzel zaten. O zaman biz dışarıya çıkıyoruz. Kolay gelsin size.” diyip dedemin yanına gittim. Dedem hala gazetelere bakıyordu. Gazatede bir makale dikkatini çekmiş olmalı ki bu sefer benim geldiğimi görmedi. Ben de onun dikkatini dağıtmamak için karşı koltuğa oturup Işıl Abla’nın getirdiği dergilere baktım. Bu dergilerde kutlama için organizasyonlar vardı. Onlara bir süre göz attım ama istediğim gibi bulamadım hiçbirini. O yüzden de dergileri tekrar sehpaya koydum.
Az sonra içeriye Aylin geldi. Kahvaltının hazır olduğunu söyleyip dışarıya çıktı. Dedemle ben de arkasından kalkıp bahçeye çıktık.
Yolda dedem bana bakıp “Bakalım bugün ne varmış kahvaltıda.”dedi. Ona gülümseyerek cevap verdim.“Dedeciğim, ben bugün kahvaltıda omlet yemek istedim. Sanada yaptırdım.” dediğimde o da gülümsedi.
“Omlet ha? Çok güzel, özlemiştim bende omleti. Ne zamandır yememiştim.” dediğinde gülümsemem daha da büyüdü.
“Bende öyle düşündüm.” dedim ve bahçeye çıktığımızda masaya oturduk. Bu sefer yanımızda Selin vardı. Selin, Aylin’in süt kardeşiydi. Onun annesi ve babası bir trafik kazası geçirmişti ve Selin’e de Aylin’in annesi Berrak Hanım bakmıştı. İki süt kardeşi sanki öz kardeş gibi büyütmüştü Berrak Hanım. O da hastalanınca Aylin işe girmek istemiş, Selin de Aylin’i yalnız bırakmamıştı. Böylece yaşamlarını devam ettiriyorlardı.
Selin önce fincanlara çayları koydu. Sonra da omletleri tabaklara koydu. İşi bitince de “Afiyet olsun.”diyerek mutfağa geri gitti. Dedemle beraber sohbet ederek kahvaltımızı yapmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
RomanceZaman ve sınavdı bizim hikayemiz. Zamansız bir sevdanın sınava tabii tutulduğu, imkanın yer bulmadığı aşktı... İki yaralı ruhun birbirinde açtığı yaralardı bizim için hayat. Ve başarması zordu bizim için yaşamak... Kaderimiz daha biz doğma...