Çok zordu, her şey çok zordu. Yaşanılanlar çok zordu. Yaşamak zaten zordu, acılarla daha da zorlaşıyordu.
Bir süre daha kapı dibinde bekledim. Kendimi biraz toparlayınca da oturduğum yerden kalkıp kapının kilidini açtığımda aşağıya inmeye karar verdim. Odadan çıktığımda merdivenlerde Tahir’le karşılaştım. Onu görünce olduğum çivilenmiş gibiydim. Gözlerimi gözlerine dikmiş bakarken bir adım attığını gördüm. Hızlıca odama gittim ve kapıyı kilitledim üstüme. Yine gözlerimden birkaç damla yaş yanaklarıma aktı. Onları elimin tersiyle sildiğimde düşünmeye başladım. Bu odada tek başına kalmıştım. Ne yapacaktım? Sürekli bu odada mı kalacaktım? Nasıl kurtulacaktım peki bu adamdan?
Bir süre düşündüm ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Bugün odadan çıkmayacaktım. Onunla bir daha karşılaşmak istemiyordum.
Gözlerimi odada gezdirdiğimde gözlerim bir yerde takılı kaldı. Hızlı adımlarla oraya gittiğimde masanın altındaki annemin sandığını çıkardım. Önce üstündeki pembe örtüyü sonra da kapağı kaldırıp elimi sandığın içine attım annemin günlüğünü çıkardım içerden. Bir süre elimi günlüğün kapağında gezdirdim. Artık hazırdım. Annemin kaderini yaşadığımı biliyordum ama neler yazdığını bilmiyordum. İçime derin bir nefes alıp kapağı açtım ve içindeki ilk sayfayı okudum.
“Sevgili günlüğüm,
Bugün benim için çok özel bir gün. Neden mi? Hemen söyleyeyim. Çünkü bugün en yakın arkadaşım, kardeşim olan Ayça’nın düğün günü. Bugün onun için hazırlanıyorum. İnşallah bir gün bende sevdiğim bir adamla düğünüme hazırlanırım. Bunu gerçekten çok istiyorum. Kendi düğünüme hazırlanmak ve bebeklerimi kucağıma almak... Şimdiye kadar istediğim hiçbir şey olmadı ama ben inanıyorum ki bu olacak. Bu sefer ben mutlu olacağım.”
Okuduğum sayfayı çevirip diğer sayfaya. Anladığım kadarıyla annem daha babamla tanışmamıştı.
“Artık hayattan ne istiyorum bilmiyorum. Gerçi ne istesem boş, hiçbir şey istediğim gibi olmuyor. Mutlu olmak istedim ama en kötüsüyle karşılaştım. Evlenmek istedim en felaketini yaşadım. Ben hiçbir şey isteyemez miyim Allah’ım. Neden bütün isteklerim olmuyor? Neden istemediğim şeyler yaşıyorum? Artık hiçbir şey istemiyorum bu yalancı dünyadan. Hiçbir şey arzulamıyorum. Yaşamak dahi istemiyorum. Ama bugün öğrendiğim şeyle tekrar bağlandım hayata. Bugün bir bebeğim olacağını öğrendim günlüğüm. Belki bir kızım olur. Güzel, yeşil gözlü bir kız çocuğu. Neden olmasın değil mi? Onunla dertleşmek, onunla tekrardan büyümek…
Günlüğüm dün benim ölüm günümdü. Bugünse küllerimden yeniden doğuşumun günü.”
Annemin kötü şeyler yaşadığını biliyordum ama bu sayfada ne demek istediğini anlayamamıştım. Babamla mutlu bir evlilikleri vardı. Öyleyse bu yazılanlar neydi? Diğer sayfaya geçtim.
“Günlüğüm
Ne öğrendim biliyor musun? Bir kızım olacak. Güzel, yeşil gözlü bir kız çocuğu... Bu sefer dualarım kabul olacak galiba. Umarım öyle olur. Bebeğim beni yeniden hayata kazandırdı. Bir an önce doğsa da onu kucağıma alsam.
Biliyor musun günlük? Artık şiddet görmüyorum. Bu hamilelikle birlikte şiddet de azaldı. Keşke hep böyle huzurlu olabilsem. Keşke her gün bugün ne sebeple dayak yiyeceğim diye düşünüp durmasam.
Neyse bu konudan beş ay daha uzağım. Belki bebeğimin şansına bu şiddet biter.”
Annem ne diyordu böyle? O şiddet mi görüyordu? İyi de kimden, neden, ne sebeple? Bunu nasıl öğrenecektim. Annem ile babam birbirlerini çok sevmiyorlar mıydı? Kafamdaki soru işaretleriyle başka bir sayfa açıp okumaya başladım.
“Artık bebeğimin doğma zamanı yaklaştı günlüğüm. Nihayet ona kavuşacğıam artık. Biliyor musun çok heyecanlıyım. İnşallah hayallerimdeki kızım olur. Gerçi ne olursa olsun ben onu çok sevecğiem. Çünkü o benim hayat kaynağım, beni hayata bağlayan kişi. Bir gün büyüdüğünde ona her şeyi anlatacağım. Babasının nasıl bir pislik olduğunu. Bana uyguladığı şiddetleri, her şeyi sırasıyla anlatacağım. Sadece o güne kadar sabretmem ve küçük bebeğime hiçbir şey sezdirmemem lazım. Bunu yapabilirim değil mi günlüğüm?”
Okuduğum cümlelerle elimi ağzıma götürdüm. Nasıl yani anneme şiddet uygulayan babam mıydı? İyi de neden, babam annemi çok sevmiyor muydu? Ama doğru ya annem yazmıştı. “Bebeğime o güne kadar hiçbir şey sezdirmemem gerek.” Gerçekten de sezdirmemişti. İyi de düğün, o da yalandı? Tanıdığım adam babam mıydı, yoksa bir canavar mı? Yoksa annemin ölümüne o mu sebep olmuştu, babam mı?
Okuduğum sayfayı çevirerek birkaç yıl atladım ve bir sayfada durdum, okumaya başladığımda kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
“Yanılmışım günlüğüm yanılmışım. Hem de çok yanılmışım. Bebeğimin babası, sevmeye başladığım adam hakkında yanılmışım. Belki fiziki şiddet değil ama psikolojik şiddet o kadar zor ki Benim ne kabahatim vardı günlük? Mutlu olmak isetiğim dışında ne isteğim vardı? Neden ben bunları yaşıyorum? Niyetim asla ama asla isyan etmek değil ama neden ben ya da neden hep kadınlar? Güçsüz oldukları için mi? İyi de asıl güçsüzlük başkalarını döverek kazanılan zaferler değil mi? Asıl güçsüz kendini güçlü sanan zavallı erkekler değil mi?
Hala okuduklarıma inanamıyordum. Babam anneme sürekli işkence mi etmişti. Sürekli psikolojik şiddet mi uygulamıştı? İyi de neden? Babam çok iyi kalpli bir baba değil miydi? Durdum aklımdan geçenleri düşünmek ister gibi. Olan biteni kavramaya çalışırken bu sefer içimden değil de fısıldayarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
RomanceZaman ve sınavdı bizim hikayemiz. Zamansız bir sevdanın sınava tabii tutulduğu, imkanın yer bulmadığı aşktı... İki yaralı ruhun birbirinde açtığı yaralardı bizim için hayat. Ve başarması zordu bizim için yaşamak... Kaderimiz daha biz doğma...