MARNERO11.BÖLÜM:GÖLGE
"Gökyüzünün mavisiyle koruyabilirsin ancak ruhunu karanlıktan."
Coldplay-Sparks
Ruhunu kaybeden bedenden ne kalırdı geriye?
Ben bunu gökyüzünü kaybetmiş bir dünyadan farksız olduğunu düşünürüm. Dünyadaki her canlı, dünyanın yoğunluğundan ne zaman kaçmak istese gökyüzüne bakar. Çiçekler, hayvanlar... İşte bu yüzdendir ki bedenini kaybeden ruhun yalınlığı, gökyüzü olmayan bir dünyaya eş değerdir. Renksiz ve soluk. Nefes alan bir ölüye dönüşür. Ölüler nefes mi alır? Ruhunu kaybetmiş bir beden mecazen nefes alır. Vücudundaki sistemi çalıştırmaya yarayan bir şeyden ibaret olur aldığı nefesler. Ruhsuz bir beden et yığınından ibaret olur artık. Gökyüzünü kaybetmiş dünya ise beton yığını.
Annem bana gökyüzüne bakmamı söyledirdi. Belki bu yüzünden onları her özlediğimde denize gökyüzüne bakardım. Orada arardım onları. Gökyüzüne bakmayan insanın içi kararır derdi. Gökyüzü olmasaydı nasıl ruhunu karanlıktan arındırırdı insanlar?
Ruhumu arıyordum. Benliğimi kalıcı karanlıktan kurtarmışlığın ferahlığı benliğime yayılmıştı usulca. Yılların bilinmezliği kalbime tonlarca yük yüklemişti. Az da olsa kaldırmıştım bir kısmını. Katilimin ismini öğrenmiştim. Polise ihbar etmeyecektim. En azından elle tutulur bir kanıt olmadan. Güç ve para insanın elindeki en tehlikeli anahtardır. İşte bu yüzünden ihbar etmeyecektim. O anahtarın parmakların ardını açacağını bildiğimden.
Herkesin kendi hassas terazisi vardır. Polislerin benim adaletimi sağlamayacağını elbet biliyorum. Çünkü benim hassas terazimde acılarımın karşısına ne koyulursa koyulsun benim acılarım ağır basardı.
Dolunayın silik laciverte boyadığı göğün altında ıslak kıyafetlerimizle korumaları geçerek kapının önüne geldik. Soğuktan nefret eden Arel'in yol boyu zorla banyo yaptıran kedi bakışlarını çekmiştim. Kollarını göğsünde birbirine dolamış, morarmış dudaklarıyla kapıya bakıyordu. Kapı açılmazsa zihin gücüyle kapıyı fırlatacaktı büyük ihtimal.
"Hasta olacaksın. Nerede bunlar? Sanki habersiz geldik!" dedi. Zile basmaktan vazgeçmiş kapıyı yumrukluyordu. "Bugün sabrım fazla sınandı, Uygar!" Asuman Hanım kapıyı açar açmaz yüzümüze esen tatlı sıcaklık vücudumuzun sıcaklığa hasretini arttırdı.
"Neredesiniz Asuman? Donduk dışarıda." Arel kapıdan içeriye adım attı. Ardından bende içeriye girdim. Uygar'ın gururlu bir o kadar emin bakışları Arel'le üzerimde gezindi. Gözlerinin üstüne düşen saçları dağılmıştı. Bizimle yata gelmiş gibi bir hali vardı. Çağın, Uygar'ın bir adım yanında gözlüklerinin ardında endişeyle bana baktı.
Önüme ulaşarak vücudumu kolaçan etti. "Yaralanmadınız değil mi?" Kolumdan tutarak etrafımda dönmemi sağladı. "İyisiniz değil mi?"
"İyiyiz, iyiyiz." dedi Arel. Görünüşüm tam tersini gösterirken. Eliz koşar adımlarla Arel'in boynunu atladı.
"Burada öldüm öldüm dirildim. Şükürler olsun, şükürler olsun! Sapasağlam geldin Arel." dedi. Yüzünü Arel'in boynuna gömdüğünden sesi boğuk çıkmıştı.
"Sapasağlam geldim Eliz. Boynumu sıkmaya devam edersen adamların yapamadığını sen yapacaksın." dedi Arel kıpkırmızı olmuş suratıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARNERO
Teen FictionYaşadıklarım beni kıyametin sınırlarında gezdirecekti. Yahut yanılırsam ölen ruhuma nefes olacaktı. Denizin altında kaybolan ruhunu arayan küçük bir kızın hikayesi. MARNERO 2020 (Çalınma veya alıntılama olduğunda gerekli işlemler yapılacaktır.)