1 - You need to marry me. ♥

14.4K 1K 284
                                    

Jason Derulo - Marry Me

1

Park Chanyeol Kore'nin sayılı şirketlerinden sayılan Park Holding'lerinin ikinci oğluydu ama o bunu saklamayı tercih ediyordu. Çünkü çevresindeki insanların böyle bir şirketin varislerinden biri olduğunu öğrendiğinde vereceği tepkilerden sıkılmıştı artık.

Sessiz, sadece derslerle uğraşarak geçirdiği bir lise hayatından sonra ülkenin ileri gelen üniversitelerinden birine İşletme okumak için başlamıştı. Ne kadar ailesi itiraz etse de o dört yılını sıradan ama çalışkan insanların bulunduğu bir devlet üniversitesinde geçirmeyi istiyordu ve bunun için ilk adımını o üniversiteye girerek attı. Kayıt günü bile babasının ısrarlarına boyun eğmemiş, okula tek başına gitmişti. Güler yüzlülüğü sayesinde birçok arkadaş edinmişti ama en yakını birinci sınıftayken tanıştığı Jongin olmuştu.

Bu sene üçüncü sınıfa başlamıştı Chanyeol. Yoğun ve yorucu geçen bir sınav döneminden daha yeni çıkmışlardı ve şimdi de saçma bir şirket birleşmesi yüzünden evlenmesini söyleyen annesiyle karşı karşıyaydı. Günlerdir bundan nasıl kurtulabileceğini düşünmüştü Chanyeol fakat mantıklı bir çözüm bulamamıştı. Eğitim için yurt dışına gitmek istediğini söylese bile izin vermezlerdi, yine de son şansını bulduğu fikirle denemek istiyordu.

"Yani şu andan itibaren zile ilk basan kişiye evlenme teklif edeceksin ve kabul ederse onunla evleneceksin öyle mi?" Elindeki bardaktan bir yudum daha alırken fikrini söyleyen Chanyeol'a şaşkınlıkla baka kalmıştı Jongin.

"Evet, böylece annemin zorunluluklarından kurtulabilirim."

"Chanyeol, biraz saçma olduğunu düşünmüyor musun?"

"Sevmediğim biriyle aynı yatağa girmekten daha mantıklı bence."

"Bu da tanımadığın birisi olacak ama."

"Yine de dayatma bir evlilikten daha eğlenceli geliyor kulağa."

"Sen... Eminsin yani?"

"Evet, Jongin sanırım eminim."

22 yaşındaki Park Chanyeol'un annesinin dayatmalarından kaçmak için bulabildiği en mantıklı çözüm bu olmuştu. Yanında ona garip garip bakan Jongin'e dönerek başını salladı. Emindi. Derin bir nefes verip oturduğu koltuktan kalktı.

Şimdi tek yapması gereken zile basacak kişiyi beklemekti.

...

Yüzüne vurmayan güneşle gözlerini açtı bu sabah da Byun Baekhyun. Sıradandı, kitaplarda anlatılanlar gibi odasına giren güzel güneş ışıklarıyla uyanmazdı hiçbir zaman. Çünkü güneş görmeyen camları hep kapalı olurdu. Bazı şeylerin sadece insan yapması filmlerde ya da kitaplarda olduğunu düşünür, beklentisiz bir hayat geçirirdi. Sabahları erken sayılan bir saatte kalkar, yol üzerindeki halasına uğrayıp iyi olup olmadığı kontrol eder ve oradan da bir senedir çalışmakta olduğu kahve dükkânına geçerdi.

Akşamları işten çıkınca Han Nehri kıyısında biraz yürüyüp temiz hava alır ve gelecek yaşantısında neler olacağına kafa yorardı. Bazen de yakın arkadaşlarıyla yeni gösterime giren filmleri konuşmayı severdi. Ama son zamanlarda çoğunu yapamadığını fark ederek üzüntüyle gözlerini kapadı. Yakın arkadaşlarından Kyungsoo'nun annesinin ölümü hepsinin kendisini harap etmesine neden olmuştu. Gözlerini açtıktan sonra başının yanındaki telefonu alıp Kyungsoo'ya mesaj attı. Onu hayatta ihmal edemeyeceği iki kişiden biri olarak görürdü.

Diğerinin iyi olduğuna dair aldığı mesajdan sonra rahatlayarak yatağından kalktı ve yüzünü yıkadı. Üstünü giyindikten sonra alt katındaki marketten bir tane ekmek alarak halasının evine doğru yola çıktı. Aralarındaki mesafe ne kadar olursa olsun hayatta kalan tek akrabasını ihmal etmezdi. Bu sokaklardan yürümek artık hayatının parçası haline gelmişti. Annesi ve babası öldüğünden beri tek yaşama alışmıştı ama yine de yalnızlığı hissediyordu bazen.

COINCIDENTAL MARRIAGEWhere stories live. Discover now