Westlife - The Rose ♥
5
"Baek, hazır mısın?"
"Hazırım tabii ki de Chanyeol."
"Ben sadece sormak istemiştim. Biliyorsun annem senin yanına gelmeme izin vermiyor."
"Biliyorum, telefonu saklamak zorunda kaldım ben de."
"Dikkat et, birazdan yanımda olacaksın zaten. Korkma tamam mı?"
"Tamam, sen de."
Baekhyun hazırdı ve birazdan evlenecekti.
Ciddi manada evleniyordu artık ve onun tek düşündüğü belini sıkan kemerini biraz olsun gevşetebilmekti. Chanyeol ile konuştuktan sonra telefonunu titreşime alıp cebine attı. Görünürlerde kimse yoktu, zaten diğerinin annesinin kendisini sürekli soru yağmuruna tutmasından sıkılmıştı. Belindeki kemeri açıp birazcık gevşetti. Biraz da olsa rahatlamıştı şimdi. Pencerenin kenarına geçip kendisine doğru uzanan güneşe baktı. Beklediklerinden daha neşeli geçmesini isterdi bugünün ama yanında kimsesi yoktu. Kyungsoo bir işi çıktığı için katılamayacağını söylediğinde Baekhyun gerçekten yalnız olduğunu hissetmişti. Başını eğip derin bir nefes verdi.
En azından diğer odada bekleyen bir eşi vardı.
Biraz olsun rahatladıktan sonra çalan kapıyla arkasını döndü Baekhyun. Belki de zamanı geldi artık diye düşünürken içeriye giren küçük bedene bakakalmıştı. Gülümseyerek üzerine güneş vuran pencerenin önünden ayrıldı. Belki de düşündüğü kadar yalnız değildi.
"Kyungsoo."
"Küçük damat. Gerçekten bu kadar küçük müsün?"
"Ya dalga geçmesene. Hani işin çıkmıştı, gelemeyecektin?"
"En iyi arkadaşımı düğün gününde yalnız bırakabileceğimi mi düşündün?"
"Gelmeseydin kendimi çok yalnız hissedecektim Kyungie. İyi ki geldin."
"Ailen olarak geldim Baekhyun. Ailen benim hatırladın değil mi?"
"Tek ailem sensin Kyungie. Sakın beni bırakma tamam mı?"
Hızlıca ilerleyip kendisi kadar küçük olan bedene sarıldı Baekhyun. Kyungsoo onun için aile demekti ve şimdi neden böyle düşündüğünü daha iyi anlayabiliyordu. Çünkü verdiği kararlar yanlış da olsa Kyungsoo ona yol gösterir ve doğruyu bulmasına yardım ederdi. Düştüğünde elini tutar, ağladığında gözyaşını kendisi silerdi.
Biraz daha sıkıca sarıldı Baekhyun. Nasıl olsa birazdan evlenecekti.
...
"Saçmalama Jongin, ne heyecanlanması?"
Beyazlarla kaplı odada siyah takım elbise ve siyah papyonuyla bir aşağı bir yukarı yürüyen Park Chanyeol heyecanlı olmadığını iddia ederken ciddi değildi. Aslında kendisini de bunun sıradan bir gün olacağına inandırmaya çalışmıştı ama başarabildiğini düşünmüyordu. Cebindeki elleri çoktan terlemişti ve boynundaki papyonun bir türlü düzgün durmadığını düşünmeye başlamıştı çoktan.
"Chanyeol sakin ol, alt tarafı gidip evet diyecek ve imza atacaksın. Gerçek bir düğün bile değil."
"Evet, aynen öyle, alt tarafı bir düğün. Lisede tiyatroda da böyle bir şey izlemiştim. Başarabilirim."
"Evet, Baekhyun'un da senden farklı olduğunu düşünmüyorum ama neyse."
"O-onun sesi sakin geliyordu. Aman Tanrım, Jongin yoksa o kaçmayı düşünmüş olabilir mi?"
YOU ARE READING
COINCIDENTAL MARRIAGE
Romance"Yani şu andan itibaren zile ilk basan kişiye evlenme teklif edeceksin ve kabul ederse onunla evleneceksin öyle mi?" "Evet, böylece annemin zorunluluklarından kurtulabilirim." EXOJJANGYEOL