Jungkook'un kokusu her yerdeydi. Ama öyle güzel ve huzurlu bir kokuydu ki bu sanki parfüm onun için yapılmış gibiydi belki de kendi kokusuydu. Kendi özel kokusu.Hiç uyanmak istemesem de uzun süren bu huzur beni rahatsız etmişti. Bu kadar huzurlu olmamam gerekiyordu.
Gözlerimi açtım ve yattığım yer bulut sanacak kadar yumuşacık gelmişti bana. Beyaz yorgan, beyaz bir oda. Çok sade bir oda. Ama hastane odası değil.
"Uyurken tatlısın, uyumaya devam et." Gelen sese doğru döndüğümde yanı başımda oturmuş gazetenin sayfalarını çeviriyordu. Diğer eliyle yanındaki kahvesine uzanmış ve çok normal bir sabah yaşıyormuş gibiydi.
Ben nasıl oldu da Jungkook'un evine gelmiştim? En son ne olmuştu?
Hızlıca üzerimdeki yorganı attım ve yaşadığım şeyleri hatırlamaya çalıştığımda bunun yanlış bir seçim olduğunu anlamıştım. Her şeyi hatırlıyordum. En son bayılmıştım sadece ondan sonrası yoktu.
Ve.. Mark.
Hızlıca ayaklarımı yere indirdiğimde Jungkook gazetesini kapatmış bana bakıyordu. Ayağa kalktım ama hala başım dönüyordu olduğum yerde sendeleyip yatağa geri düştüm.
"Her sabah bu kadar enerjik olur musun?" Hiç keyfini bozmadan gülümseyerek konuşurken ona daha da sinir olmuştum. Dalga nasıl geçebiliyordu? Onun yüzünden dün birisi hapise girmişti.
"Ben neden buradayım?"
Sakin olmaya çalıştım sorarken.Kahvesini yudumlayıp lanet gazeteye bakarken konuştu. "Hastaneye götürülecek kadar ciddi bir durumun yoktu, evime getirdim."
Bayılmışım nasıl ciddi durumum yoktu?
Neyse. Boş olan şeylerle kafamı yormak istemiyordum. Umrumda değildi.
Bu sefer biraz daha yavaş bir şekilde ayağa kalktım ve odada bana ait olabilecek bir eşya aradım. Çantamı masadan alırken gözüm ona çarptı. Okuduğu şeyden keyif alıyor gibiydi çünkü gülüyordu. Yanı başımda otururken elindekine dikkatlice baktım. Gazetenin üstüne benim elimdeki dosyayı koymuş onu okuyordu.
"Onun sende ne işi var! Ver şunu!"
Şaşkınlıkla ona baktım. Elindeki dosyayı hızlıca almaya çalışırken refleksle geri çekti. Ve gülerek okumaya devam etti.
"Sanık Jungkook mesajında 'Seni küçük sürtük senin işin bitti buraya gel' diyor ve.." Gülmekten okuyamamıştı bile.
Şaşkın şaşkın ona baktım. Resmen kanıtları okuyordu. Onu suçlayabileceğim kanıtlar elindeydi ve gözünden yaş gelircesine gülüyordu.
Bana baktı ve zar zor konuştu.
"Bak burası harika.." Sesini gürleştirip bir haber spikeri gibi okumaya devam etti. "Sanık Jeon Jungkook'un attığı diğer bir mesaj ise 'Bana itaat edeceksin Milena anladın mı beni? Yoksa seni öldürürüm, bir daha öyle giyinmeyeceksin!' oldu."Gülmemek için ağzını tuttuğunda şu an patlamak üzere olan bir yanardağ gibi ona bakıyordum. Sakinleşince elindeki dosyayı bana uzattı.
"Bunu mahkemedeyken vermen gerekiyordu. Canım çok sıkılıyordu, o an eğlenebilirdim."
Dosyayı sertçe elinden çektiğimde dalga geçen ifadesi hala yüzündeydi. Bir tane vurmamak için zor durdum.
"Bu kadar iyi edit yapabilen bir insan hiç tanımadım. Kim bu, eğlenceli biriymiş."
Gayet ciddi bir ifadeyle sorusunu yanıtladım. "Bu dosyayı o gece boş binadayken buldum. Sana ihanet etmemek için saklıyordum ama keşke etseydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
delinquent: jeon jungkook
Fanfictionİkimiz de aldatılmıştık. Ben bir daha aşka inanmadım o ise sadece bana inandı. ♠️♠️♠️ "Biraz dostluk, biraz sevgi, biraz da gerçekler.." "Aşk mı yoksa arkadaşlık mı?" Hei o gece ev arkadaşları ile sevgilisinin davet et...