18ᴴᵉ ˡᵉᶠᵗ ᵐᵉ

728 63 110
                                    


Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
Böyle bolcaa yorumlar yapın❤️

Beklemek.. Beklemek..

Beklemekten nefret ettim. Her şeyi yapabilirdim ama bekleyemezdim. Sabretmekten nefret ederdim.

Ve ben bir köşeye oturmuş yine bekliyordum. Nefret ettiğim şeyi yapıyordum.

Ayağımı stresten oynatmaya başladım. Tüm vücudum titriyordu. Nefret ediyordum bu histen. Ve yaklaşık 2 aydır böyleydim. Beter haldeydim.

Kimsem yoktu. Hiçkimsem. Bir başıma.. Onun evinde bekledim. Onu bekledim. Gelmedi. O da bıraktı beni.

Yiyecek tırnağım kalmadığını anladığımda elimi kemirmeyi bıraktım. O sırada yan taraftan bir ses geldi.

"Hei.."

Ayağa hızlıca kalktım. Birden kalkmak başımı döndürdüğü için düşecek gibi oldum. Beni tutan kişiye baktım. Sungchan hiç değişmemişti.
Gülümsedi ve gözlüğünü düzeltti. Ona baktım. Hala aynıydı, sağlıklıydı.

"2 ay.. Görüşmeyeli uzun zaman oldu." Dedi. Beni süzdü. Daha sonra yüz ifadesi soldu. "Sen iyi görünmüyorsun."

Gülümsemeye çalıştım ama o kadar zordu ki başaramamıştım. "Iyiyim." Dedim.

Konuşabilecek halde olmadığımı anladığından mı yoksa bu tuhaf konuşmayı o da sürdürmek istemediğinden mi bilmem ama sustu ve tümseğe oturdu. Ben de yanına oturdum.

Aramızdaki tuhaf sessizlik başladı.

Sungchan ile 2 aydır görüşmüyordum. Sungchan evimizde, yuvamızdaydı.

Bense.. Onun evindeydim. Onu bekliyordum. Gelmedi.

Demir kapılar açılmaya başladığında gözlerim parladı. Hızlıca ayağa kalktım. Sungchan daha yavaş bir şekilde kalktı. Kapı açılmıştı.

İki polis önden yürümüş ve çıkıp gitmişti ama arkasından gelen kimse yoktu.

Umudumu kaybettim ve beklemek için tekrar oturdum. Fakat tam o sıra.. Bir tanıdık ses duydum.

"Heyyooo dostlar!!"

Biliyordum. Ayağa kalktım tekrar ve karşı tarafa baktım. Hapis kıyafetiyle deliler gibi bize doğru koşan bir çocuk görüyordum. Sarışın... Kafası ananasa benzeyen bir çocuk.

İşte şimdi gözlerim dolmuştu istemsiz. Bize doğru koşuyordu. Ben de hiç durmadım. Olduğum yerden hareketlenip olabildiğince hızlı bir şekilde ona doğru koşmaya başladım.

Öyle bir hızlı koşuyordum ki gözyaşlarım rüzgar sayesinde kurumuştu bile.

Sonunda.. Nihayet.. Onun kollarına kavuştum. Sıcacık bedeni ve bedenim buluştu. Ona kocaman sarıldım. Ve o da benim belimden sıkıca tuttu.

"Mark'ım.." Ağlamaklı çıkan sesime engel olamamıştım ama onu çok özlemiştim.

"Her şeyim.." Öyle güzel söylemişti ki lafını. Daha da sıkıca sarıldım ona. Ve beni havaya kaldırdı, döndürmeye başladı. Güldüm. Uzun zaman sonra ilk defa gülüyordum. O da güldü.
Havada uzun bir süre döndürmüştü beni ama başımın dönmesi umrumda bile değildi.

Yorulunca yere indirdi ve benden ayrıldı. Omzumdan tuttu. Gözlerimin içine baktı. Onun gözleri ışık doluydu hala. Mark hala aynı Mark'tı. Duygusallaşmıştım. "Hiç değişmemişsin.. Hala aynısın, hala yakışıklısın." Saçını karıştırdım.

Otuz iki diş birden sırıttı. Bu gülüşünü çok seviyordum. Onda en sevdiğim şey gülüşüydü.

"Sen de çok değişmişsin.." Dedi. İltifat etmesini bekledim. "Çirkin ördek yavrusuna dönmüşsün." Daha sonra topuz yaptığım saçımı elledi ve burnuna götürdü. "Bu ne Hei! Kaç ay yıkanmadın sen!" Abartılı bir tepki verdi.

delinquent: jeon jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin