Kafamdaki beyaz torbanın sertçe alınmasıyla görüşüm netleşti. Yeni yapılacak olan tozlu binadaydım. Aynı bina. Gece olduğundan dolayı karanlıktı. Ürkütücü bir görüntüsü vardı.Tam bana doğru tutulmuş bir fenerle arkamdan çıkan çocuğu görünce ellerimi oynatmaya çalıştım. Harika, sandalyeye bağlanmıştım. Tahmin ettiğim gibi telefonum cebimde yoktu. Çantam da yanımda değildi. Sinirle soludum.
Gülümseyerek bana bakan Hun'a karşı göz devirdim. Muhtemelen çığlık atıp bağırmamı bekliyordu. Aksine sustum ve bekledim. Etkilenmiş gibi dudaklarını büktü.
"Hayret.. Kaçırıldın ve tepkisiz kalıyorsun?"
Jungkook Hun gibi manyak bir çocuğa nasıl güveniyordu aklım almıyordu. Sungchan gibi masum işinde gücünde biri varken ondan şüphelenebiliyordu ama? Çok saçma. Sonuç olarak benim sözüm doğru çıkmıştı. Hun bir psikopattı.
"Ne istiyorsun? Öldürmediğine göre bir isteğin var."
Ellerini arkasında birleştirdi ve etrafında dönmeye başladı. "Belki de uyanıkken öldürmek istiyorumdur? Acı vermekten hoşlanan biriyim.." Gülümsedi. Fakat gülümsemesi bile ürkütücüydü.
"Milena'yı da öldürdüğün gibi mi?"
Bu sorduğuma gereksiz kahkaha attı. O kadar yapmacık bir kahkahaydı ki bu yüzüne bir tane vurmak istemiştim. "Sen salaksın Hei. Sana Sungchan gelip katilim diye itiraf etse ona bile inanmayacak kadar salaksın."
Göz devirdim. "Demek kız kardeşinin katilinin Sungchan olduğunu sen de düşünüyorsun. Komplo mu kurdunuz bana? Bir yerden Jungkook falan mı çıkacak?" Etrafıma bakındım. Çıkmayacağını biliyordum. Ama yine de güvenemiyordum.
Kafasını salladı. Üzerinde kirli bir tulum vardı. Elleri kapkara, boya olmuştu. Beyaz kirli atleti, siyah ayakkabıları.. Tam da şu an beni öldürüpte kan bulaşırsa diye her yeri silip süpürecek bir tipi vardı.
"Her zaman favorim Mark demiştim değil mi? Aslında Sungchan'ı daha çok severim."
Bu da ne demek şimdi?
Bir saniye.. Sungchan'ın telefonunda Hun ile yazıştıklarını görmüştüm. Nasıl unuturum? Paradan falan bahsediyorlardı.. Hiçbir şey anlamamıştım.
"Üvey kız kardeşimi öldürmüş olabilir ama iyi çocuk, severim kollarım. "
Kaşlarımı çattım. "Birincisi o öldürmedi, ikincisi ne? Hasta mısın sen?"
Gülümsedi. Yapmacık bir öpücük gönderdiğinde yüzümü ekşittim. "Çok sinir bozucu bir kardeşti. Her gün eve farklı erkek getirdiğini bilmiyorum sanıyordu. Sanırım Sungchan en düzgünleriydi."
Kafam çok karışıktı. Aslında onun katil olup olmadığından pek emin olamıyordum. Bildiğim tek şey hiçbir bok bilmediğimdi.
"Jungkook, Jaehyun.. Hiç sevmezdim."
"Milena evine sevgililerini getiriyor diye mi öldürdün onu?" diye sordum acımasızca.
"Ben işteyken yapıyordu hep bunu. Kameralardan habersizdi benim güzel kardeşim. Ne suç işliyorsa hepsini ödettim."Daha sonra aklına gelen şeyle korkup kafasını salladı."Ama hayır.. Onu öldürmedim. Asla öldürmezdim de."
Sıkkın bir nefes verdim. Yüzüme baktı ne düşündüğümü bilmek istiyormuşçasına. Açıkçası hiçbir şey düşünmüyordum. Bu şeylerden bıkmıştım. Adliyeden, suçlardan, katilin kim olduğundan, Jungkook'tan..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
delinquent: jeon jungkook
Fanfictionİkimiz de aldatılmıştık. Ben bir daha aşka inanmadım o ise sadece bana inandı. ♠️♠️♠️ "Biraz dostluk, biraz sevgi, biraz da gerçekler.." "Aşk mı yoksa arkadaşlık mı?" Hei o gece ev arkadaşları ile sevgilisinin davet et...