17.Bölüm: "Kurtuluş"

22 3 9
                                    

Uzun bir ardan sonra tekrardan merhaba... :)

~~~~

Hava kararıyor, gökyüzü kasfete bürünüyordu. Savaş elinde tuttuğu silahı önünde duran torpido gözüne koyup terleyen ellerini ovuşturmaya başladı. Sitresli olduğu her halinden anlaşılıyordu. Alp evdekiler ile irtibatı kesmeden sürekli kulaklık aracılığıyla bir şeyleri onaylayıp duruyordu.

Savaş sürekli konuma ve saate bakıp duruyordu. Bir kaç saatlik yol ona asırlar gibi gelmişti.

"Neden bitmiyor bu yol?" dedi, sesi öfkeli geliyordu.

Savaş arabayı çok fevri ve hızlı sürdüğü için Arda yaklaşık bir saat önce direksiyona geçmiş, Savaş'ı da yan koltuğa geçmesi için ikna etmişti.

"Sanırım yaklaştık." Dedi Alp öne doğru eğilerek, "Ekipler önden gidecekler Arda, biraz yavaşla."

"Tamamdır." Dedi Arda hızını düşürerek. Ekipler öne geçerek konumdaki evin etrafını çevrilediler.
Koca ev tam da önlerinde duruyordu. Savaş torpido gözündeki silahı alarak direk arabadan indi. Arda ve Alp aynı şekilde silahlarını alarak Savaş'ın arkasından ilerlediler.

"Siz burda kalın." Dedi Savaş.

Alp itiraz ederek, "Olmaz öyle şey, bizde geliyoruz."dedi

"Burda kalın dedim size Alp." Diye diretti Savaş. Alp ve Arda dediğini yaparak ekiplerin yanında ilerlediler.

Ekipler sessiz bir şekilde içeriye sızmıştı. Savaş arka taraftan dolanarak bahçe kapısından içeriye girmişti. Karşısında gördüğü manzara pekte hoşuna gitmemişti. Yıllar önce onları ölüme terk eden kişi duruyordu karşısında. Onlara bunca acıyı yaşatan ve öz evladına kıyan o kişi, tam da karşısındaydı.

"Seni adi köpek."dedi hırsla silahını babasına doğrultara.

"Şehzademiz gelmiş."dedi sırıtarak. Onca suçu o işlememiş gibi davranıyordu. Yanındaki adamları da ani bir tedirginlikle silahlarını Savaş'a doğru doğrultmuşlardı.

Polisler içeri girerek Savaş'ın önüne geçtiler. Tehditkar bir ses tonuyla "Eller havaya." Diye seslendiler. Hepsi ellerini kaldırıp enselerinde birleştiri. Savaş'ın gözü Yaprak'ı arıyordu. Merdivenlere yönelerek bütün odaların kapısını tek tek açarak Yaprak'ı aradı. Arkasından gelen ayak sesleri Alp ve Arda'ya aitti.

Koridorun sonundaki kapıya doğru emin adımlarla ilredi. Silahını kapıya doğrultarak aralık olan kapıyı ayağıyla ittirdi. Karşısında sima olarak kendini andıran yüze baktı, yatakta uyutulan Yaprak'a ilişti hemen gözleri. Silahı sert bir şekilde daha da kavradı ve Sarp'a doğru yaklaştı.

Sarp'ın eli belindeki silahına her ne kadar gitse de çıkarmamıştı.
"Sana engel olmayacağım."dedi ve Yaprak'ın yanından 2 adım geriledi.

"İyi edersin."dedi Savaş itinayla gözlerine bakarak. Kapıdan giren 2 polis Sarp'a yaklaşarak bileğine kelepçeyi taktılar ve odadan yavaş adımlarla çıktılar.

"Yaprak?" Diye seslendi Savaş elindeki silahı yatağın üstüne indirerek. Ellerini günlerdir dokunamadığı tenine ve saçlarına götürdü. Yaprak'ın kolundaki serumu çıkartarak fırlattı.

"Özür dilerim güzelim, özür dilerim. Sana bunları tekrardan yaşatmamam gerekirdi." Dedi Yaprak'ı yataktan kaldırıp kucağına aldı.

"O iyi mi?" dedi Arda endişeliydi.

"Bilmiyorum."dedi Savaş odanın kapısına yönelerek. Uzun koridoru yavaş adımlarla ilerledi, kucağında baygın yatan bedene baktı. Öyle bitkin gözüküyordi ki o beden, günlerdir birşey yemediği yüzünün solgunluğundan anlaşılıyordu. Savaş kendini daha önce hiç bu kadar suçlu hissetmemişti.

Alp önden giderek arabayı çalıştırdı. Arda arka kapıyı açtı, Savaş yavaş adımlarla çevresine bakarak arabaya doğru yürüdü, kucağında olan Yaprak ile birlikte arabaya bindi. Arda kapıyı kapatarak ön koltuğa geçti.

"Hastaneye gidiyoruz." Dedi Savaş.
Alp dediğini yaparak arabayı sürmeye başladı. Savaş titreyen eleriyle Yaprak'ın saçlarına ve yüzüne dokundu; yüzü soğuktu...

"Uyanmalısın güzelim." sesi de elleri gibi titriyordu. Yaprak'ın elini sıkıca tutarak, "Ben böyle olacağını hiç düşünemedim, özür dilerim." dedi.
Yaprak'ın elini yanağına götürerek avcunun içini öptü. Uzamış olan sakalları Yaprak'ın ellerine temas ediyordu, ilk defa bu kadar uzamıştı sakalları, ilk defa bu kadar bakımsızdı. Pişmanlık duygusu gözlerinden yaş olarak akıyordu yavaşça. Onu ilk gördüğü günkü gibiydi; bitkin, zayıf ve çaresiz. Buna onu 2. Kez yaşattığı için kendini öldürmek istiyordu adeta. "O bana güvenmişti." Dedi kısık sesle. "Ona söz vermiştim ben. Bir daha aynı şeylerin yaşanmayacağına dair söz vermiştim, tutamadım."

Alp uzun süren yolculuğun sonunda bir hastanenin acil servisinin önünde durdu, Arda arabadan inerek yardım istedi. Savaş kucağında Yaprak ile inerek acil servise girdi. Bir kaç sağlık çalışanı onlara doğru yönelerek Yaprak'ı indirmeleri için bir sedye getirdiler. Savaş nazikçe kollarının arasındaki soğuk bedeni sedyenin üzerine bıraktı. Savaş sedyenin hızlı bir şekilde ilerleyişini izledi, gücünün yitirmiş gibiydi. Dizlerinin üstüne çöktü, bedeni artık ona ağır gelmeye başlamıştı.

"Savaş, kendine gel." Diye seslenen Alp'in sesi ilişti kulağına.

Başının döndüğünü ve etrafın bulanıklaştığını fark etti. "Yardım edin!" Diye bağıran bir ses ilişti kulağına, göz kapaklarının ağırlaştığını hisseti.

Gelen uğultulu sesler vardı sadece, boşluğa düşüyor gibiydi ağır bedeni. Sesler azaldı, gözlerindeki netlik kayboldu ve derin bir sessizlikle sonlandı...

17. Bölümün sonu...

İletişim bilgileri: instagram~@eminelyden
Twitter~@prylden

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 10, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aydınlığım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin