Evden Kaçış

538 14 1
                                    

O çocukla cuma gecesi dışarı çıkmıyorsun," dedi annem.

Bugün hayatımın en kötü gününe dönüşüyordu.
"Ama anne, ne olabilir ki?"

Hayır anlamında başını salladı. "Sen 16 yaşındasın. Randevulaşmak için daha çok gençsin."

"Anne!"

"18'ine geldiğinde biriyle çıkabilirsin," dedi babam.
"18 mi?" 18!

"Şu an sadece derslerine yoğunlaşmalısın. Büyüdüğünde bu işler için yeterince vaktin olacak." Babam çatalını alıp yemeğini yemeye devam etti.

"Günün her dakikası ders çalışmama gerek yok."

Babam sertçe baktı. "Y/n sen iyi misin kızım?"

"Yani hepsi bu, öyle mi? Buluşmak yok?
Asla?"

"Okul, y/n."

Annem devam etti. "Bu kadar yeter. Odana. Hemen. Olumlu olmaya hazır olduğunda geri gelebilirsin."
"Ama..."

Babam odama uzanan merdivenleri işaret etti. "Şimdi!"

Sandalyemi gürültüyle geriye itip sert adımlarla odadan çıktım. Aptal göz yaşları. Niye ağlıyordum ki?
Jungkook'un benim bir deli olduğumu düşündüğü, arkadaşlarımın beni reddettiği ve bu dünyada üstünde beni olduğum gibi hoş bulan tek insanla dışarı çıkmama izin vermedikleri için mi?

18 mi? Dalga mı geçiyorlardı?

Her adımda ayaklarımı daha gürültülü bir şekilde yere bastım ve odamın kapısını olabildiğince hızla çarparak kendimi yatağa attım.

"Hayatımdan nefret ediyorum,"diye yastığıma bağırdım. Yine. Yine ve yine.

                      ♤♤♤

Cuma akşamıydı.
Saat 8.
Colin'le beraber çıkmış olmam gerekiyordu.
Ama hayır.
Ben evdeydim.

Hâlâ arkadaşlarımın hiç biriyle konuşmadığım için yanımda değillerdi.

Yürüyemeyecek kadar yaşlanacağım zaman kadar randevulaşmaktan men edildiğimi söylemek için onlarla konuşmam hariç tabii.
Odamda kendi rızamla sürgünde kalmadan önce tabağımdakileri bitirmemem çok kötü olmuştu. Açlıktan ölüyordum.

Yatağımda oflayıp pufkarken birden penceremde beni korkuyla ayağa kaldıran bir tıkırtı duydum. Bu da neydi?

Bir tıkırtı daha duyuldu ve pencerenin camı sallandı.
İkinci kat penceremin önünde biri tarafından izleniyordum.

Bir tıkırtı daha.
Kalın bir kitabımı silah gibi kavrayıp pencereye yaklaştım.

Belki de bu Colin Moon'du. Bana olan aşkını ilan etmek ve beni bir masal ülkesine kaçırmak için buradaydı. Şüpheli, ama bakmaya değerdi.

Pencereye uzanıp dışarıyı gözetledim. Odamdaki ışığın yansımasıyla birlikte bir şey göremeyeceğim kadar karanlıktı.

Kalbim deli gibi çarparken, elimdeki kitabı sıkıca tutarak pencereyi açtım.

Hiç bir şey pencereden içeriye girmemiş ya da bana saldırmamıştı.
Böylece başımı uzattım. "Merhaba?"

"Hey."

"Jungkook?" Arka bahçede Jungkook varken kalp atışlarımın yavaşlaması imkansızdı.
"Burada ne yapıyorsun?" Onu karanlıkta zorlukla seçebiliyordum.

"Cuma akşamı. Tutucu olmadığını kanıtlama fırsatın, hatırladın mı?"

O neden buradaydı?
"Sana bir randevum olduğunu söylemiştim."
"Ama şu anda yok, değil mi?"

İyi nokta. Ona söylediği için Jane'nin başı dertteydi. Nasıl olurdu da benim sırlarımı Jungkook'a anlatırdı?

Jungkook, "Eeee? Geliyor musun?" Diye sordu.
"Nereye geliyor muyum?"
"Dışarı."

Dışarı. Jungkook ile birlikte.
Çok da uzak olmayan bir zaman öncesinde böyle bir şans için ölebilirdim. Ama artık değil.

Ayrıca, "Erkeklerle dışarı çıkmaya izinli değilim." Hatta serseri olanlarla asla.

"Dediğim şey de bu işte."
"Sen neden bahsediyordun?"

Arka bahçeden ışığa doğru hareket etti. Siyah deri ceketi üstündeydi ve çok çekici görünüyordu. "Gizlice çık," dedi.

"Ne?"

Sırıttı, parlayan beyaz dişlerini görebiliyordum. "Yoksa böyle bir şey için çok mu tutucusun?"

"Ben tutucu değilim."
"Öyleyse dışarı gel."
Ani bir heyecanla içim titredi. Gizlice çıkmak mı?

"Geliyor musun?"

Arka bahçemize baktım. Orada benimle ilgili her şeyin zıttını temsil eden biri duruyordu. Jungkook ders çalışmıyordu, kızlar sürekli etrafındaydı. Üstelik bana ya da fikirlerime saygı duymuyordu.

Ve aniden yıllardır kendi sıradan kimliğimin içinde olmak istemedim. Ailesi yanında olmayan, asi biri olmak istedim.

"Y/n?"

Jungkook'a baktım. Bunu yapamazdım. Aileme kulüp hakkında yalan söylemek gibi bir şeydi.

Tutucu olmadığımı kanıtlamak için Jungkook ile gizlice sıvışmak.
Hayır.
Bu ben değildim.

"Senin şu kulübün başarılı olmasını istiyorsan beni dinlemek zorundasın," dedi Jungkook.

Anlaşıldı. Jane, o gittikten sonra neler olduğunu anlatmıştı. Onunla bir daha asla konuşmayacaktım.

Jungkook omzunu silkti. "İyi."

Ve sonra arkasını dönüp yürüdü. Evin köşesinden yürümesini izledim.

"Jungkook!"

Omzunun üzerinden bana bir göz attı.

"Geliyorum. Seninle ön tarafta buluşuruz."
Sırıtışını karanlıkta bile görebiliyordum ve sonra ortadan kayboldu.

Offf
Ben yine ne yapmıştım?

"Play Boy" Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin