Mücadele

456 14 0
                                    

Okuldan sonra elimde gazete kapıdan içeriye doğru atıldım. "Anne!"
Babamın evde olması için çok erkendi ama annem burada olmalıydı.
"Mutfaktayım y/n."

Koşup mutfağa daldım. Annem ve babam masada oturuyorlardı. "Baba! Sen evdesin!" Güzel!
"Otur, y/n"
Aniden sıkıntılı yüzlerini fark ettim. Off. Bir şey mi olmuştu? "Sorun Ne?"
"Otur."
Bir sandalyeye çöktüm. "Ne oldu?"
"Bu." Babam masayı işaret etti. Orada makalemin olduğu gazetenin kopyası duruyordu.
Ne yani bu yüzden mi bozuktular? Başımı kaldırdım. "E bu benim makalem?"

"Açıklamak ister misin?" Babam ellerini göğsünde kavuşturdu ve annem de bana onu tamamen hayal kırıklığına uğratmışım gibi baktı.
İşte. Mutluluğumun elimden alınması kadar berbat bir şey yoktu. Aileler berbat değil miydi yani?

"Kızım. Açıkla."
İyi. "Yazdığım makale sayesinde iki lisenin müdürleri toplanıp değişim programı hakkında ciddi bir toplantı yapmaya karar verdiler. Tüm gün bir kahraman gibi selamlandım. Kızınız bir yıldız!"

Babamın yüzünde bir gurur ifadesi yakalamış gibiydim ancak annem hâlâ kalpsizdi. "Konuştuğumuz şey bu değil!"

İçimi çektim. "O zaman problem ne?"
"Biz sana bu kulübe gitmeni yasakladık ama bu makaleye göre, sen devam ettin ve ne yaptın? Oraya gittiğin her seferde bize tekrar tekrar yalan söyledin."

Ah. Bu konuya mı bozulmuşlardı? Sanırım bu küçük detayı unutmuşum. "Haklısın."
"Yani kabul ediyorsun?" Annem öylesine zafer kazanmış gibiydi ki çığlık atmak istedim. Neden benimle gurur duyamıyordu?

"Elbette kabul ediyorum. Size rağmen kulüp işini sürdürdüm. Ama yalan söylemem sizin hatanızdı."
"Bizim hatamız mı?" Annemin sesi ağır bir uğursuzlukla doluydu.

Babama göz attım. Neden hiçbir şey söylemiyordu?
Genellikle hep annemin tarafını tutardı.

"Evet sizin hatanız."
"Nasıl?"

Tekrar anneme baktım. "Anlamıyor musunuz? Beni delirtiyorsunuz!"
"Ne?" Annem ayağa kalktı ve masanın üzerine eğilerek bana sanki delirmişim gibi baktı. "Bizim asla sahip olamadığımız fırsatları sana sunmak için ne kadar çaba sarf ettiğimiz hakkında bir fikrin var mı?"
"Siz mi?" Ayağa fırladım. "Deli gibi ders çalışan benim. Hep en yüksek notu alan benim. Peki, siz ne yapıyorsunuz?"
"Ders çalışabilmen için en iyi imkanları sağlıyoruz."
"Sen benim annemsin! Bu senin görevin!"
"Y/n!" Babam ayağa kalktı. "Dikkat et. Annen gerekenden çok daha fazla çalışıyor."

"Ben de öyle! Notlarım için ne kadar fazla çalıştığımı görmüyor musunuz? Okulda herkes beni ders delisi olarak anıyor çünkü çalışmaktan başka bir şey yapmıyorum. Her şeyi yasakladınız! Başka insanlarla vakit geçirebileceğim ve sosyal ilişkilerimi geliştirecek bir aktivite buluyorum ve siz bana o kadar az güveniyorsunuz ki bunu yapmama izin vermiyorsunuz? Jungkook ile çıktığım ve Ev Ödevi kulübünü kurduğum halde notlarımın hiç düşmediğini fark etmediniz mı? Anlamıyor musunuz? Ben hepsini bir arada yapabilirim ve eğer bana güvenmeyi reddederseniz ya da biraz serbest kalmama izin vermezseniz, beni şu aile baskısı yüzünden tüm vücuduna dövme yaptırmış isyankâr uyuşturucu bağımlılarına dönüştüreceksiniz!" (Daha az breaking bad izlemeliydim hshdgdjdk)
Offf.
O kadar çok bağırmıştım ki boğazım acımıştı.

Çok iyi hissediyordum. Artık aileme karşı durmanın vakti gelmişti.
Aile demişken... Genişlemiş gözler ve kısık ağızla birbirine bakan anne ve babamı süzdüm. Bu bakış neydi? Şok mu? Korku mu? Bana deli gömleği giydirip akıl hastanesine sürüklemek için bir telapi mi?

Bir an sonra annem oturdu.
Sonra babam oturdu.
"Otur."
Oturdum ve ellerimi bacaklarımın altına koyup, ayaklarımı masanın altında sallayarak bekledim. "Bana güvenmeniz gerekli."
"Sen yalan söyledin."
"Çünkü bana güvenmediniz."

Annem içini çekti ve artık çok kızgın görünmüyordu. Çökmüş omuzları ve kısılmış ağzıyla neredeyse yenilgiye uğramıştı. "Biz başarılı olmanı istiyoruz."
"Ve ben öyleyim! Ama bir hayatım da olmak zorunda. Başa çıkabilirim, bana özgürlük verin. Eğer notlarım düşerse, o zaman beni tekrar kontrol altına alırsınız. Notlarımı olduğu gibi yüksek tuttuğum müddetçe neden bir hayatım da olmasın?"

Sandalyemde geriye yaslandım. "Bununla gelen başarıdan dolayı çok heyecanlanmıştım. Gün boyu beni herkes tebrik etti hatta öğretmenler bile!"
Annem beni süzdü. "Öğretmenler bile mı?"
"Evet anne. Öğretmenler bile."
"Hımm."
"Gelecek üç yılda neler başarabileceğimi bir düşünün, eğer bana bir şans verirseniz."
Annem başını sallayan babama baktı. Hadi baba! Annem bana döndü. "Y/n Sen haklısın. Gelecek yıl o gazetede görev alabilirsin."
"Gerçekten mi?" Harika! "Yarın akşam bir toplantı var. Gidebilir miyim?" Lütfen gitmeme izin versinler. Makalem hakkındaki tüm yorumları duymak istiyordum. İlk toplantıdan beri gitmeye cesaret bulamamıştım ama süperyıldız olarak gidersem farklı olacaktı. Bundan faydalanmalıydım!

"Elbette gidebilirsin," dedi babam. "Aferin kızım."
Güldüm. "Ve tekrar arkadaşlarımın evlerine gidebilir miyim?" Annemin tereddütünü gördüm ve hemen konuştum. "Bana kendimi kanıtlama fırsatını vermek zorundasınız. Size yalan söylemekten nefret ediyorum ve arkadaşlarımla da görüşmeye ihtiyacım var."

Babam başını salladı, annem de sanki gözlerini döndürdü. "İyi. Ama eğer şu notlar düşerse..."
"Düşmeyecek!" Ayağa fırladım. Olanları anlatmak için hemen Jane'nin evine gidecektim.
Jane'nin evi.
Aynı zamanda Jungkook'un eviydi.

Jungkook'un beni onun için savaşmamakla suçladığı bahçedeki o akşamı düşündüm.
Eğer şu anda hiçbir şey söylemeden mutfaktan çıkarsam o haklı çıkacaktı.
Böylece oturdum ve ellerimi dizlerimin üstünde sımsıkı tuttum. "Jungkook ne olacak?"
"Hayır." Annem sandalyesinde geriye oturdu. "18 yaşına gelene kadar sevgili yok."
"18," diye tekrarladı babam.

Pazarlıksız. Ama oradan çıkıp gidemedim. "Ben bir gencim."
Her ikisi de beni süzdü.
"Tüm lise hayatım boyunca erkeklere ilgi duymamı engelleyebileceğinizi mi sanıyorsunuz?"
"Onlara ilgi duyabilirsin ama çıkamazsın."
Dişlerimi gıcırdattım. "Ben Jungkook ile çıkacağım."
"Y/n!"
"Size yalan söylemekten bıktım. Artık yalan yok. Onunla çıkacağımı anlamalısınız. Sizin onayınızı almayı tercih ederdim böylece biz de beraber buralarda takılabiliriz ve siz de onu tanıyabilirsiniz. Ama eğer çıkmamı engellerseniz, ben yine de onunla çıkacağım." Kalbim çarpıyor, ellerim titriyordu. Resmen onlara açıkça meydan okuyordum.
Bu çok heyecan vericiydi.
Ve de korkutucu.
Çünkü Jungkook tehlikeliydi.

Babam beni süzüyordu ve gözlerindeki şey yine gurur gibiydi. "Sen ne zamandan beri büyüdün?" 

Gözlerimi kırpıştırdım. "Ne?"
"Sen artık çocuk değilsin, değil mi?"
"Hayır."
Başını salladı. "İyi gidiyorsun y/n, makalen de çok iyi."
Sırıttım. "Teşekkürler."
Annem boğazını temizledi. "Çıkmasına izin vermeyi düşünmüyorsun değil mi?"
Babam başını salladı. "Hayır."
Of.
"Ama bana kızımız yine de Jungkook ile takılacakmış gibi görünüyor. İkisinin buralarda takılmasını tercih ederim, onları görebileceğim bir yerlerde. Ama bu bir çıkma olmayacak." (Yav hee heee derler adama😂)

Başını salladı. "Çıkmak yok."
İçimde bir ümit ışığı yandı. "Çıkmak yok," diye kabul ettim.
Annem içini çekti. "Çıkmak yok."
"Ve eğer Jane'nin evindeysen ve Jungkook da oradaysa, aileleri de orada olmak zorunda."
"Kabuk edildi." Ama eğer Jane'lerin evine gittiğimde ailesinin olmadığını ve Jungkook'un orada olduğunu o an keşfedersem bu benim hatam olmazdı. (✌)

Sırıttım. Tamam, daha önce olduğum mükemmel y/n değildim. Ama bu bir fedakarlıktı.
"Yani, gidebilir miyim?"
"Nereye?"
"Jane'nin evine. Makaleyi ona söylemek için."
Babam gözlerini kıstı. "Jungkook da mı orada olacak?"
"Hiç bir fikrim yok." Öyle umuyordum. Eğer bizim için çok geç değilse. Ayağa kalktım. "Gitmeliyim."
Kitabımı ve çantamı kaptım.
Uzun bir an sonra babam saatine baktı. "Saat sekizde evde olmanı istiyorum."
Sekiz mi? Bu biraz erken bir saatti.
Cezalı olmaktan iyidir.
"Tamam. Sekiz."
Babam başını salladı.
Ben de.

Küçük adımlar ama büyük ilerleme.
Geçilmesi gereken bir engel daha vardı ve onun adı da Jungkook'du.

"Play Boy" Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin