"Karar."
Hakimin sözlerine itaat eden kalabalık aynı anda ayağa kalktı. Genç kız, buğulu gözlerini silerek onlara ayak uydurup ayağa kalkarken artık ağlamaktan yorgun düşen bedenini ayakta tutmakta bir hayli zorlanıyordu.
"Lauren Moon, Güney Kore C...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerindeki o cüretkâr bakışlar sorduğum soru üzerine korkuya bürünmüş ve iki elini havaya kaldırarak sık nefesler alıp vermeye başlamıştı.
"Ben özür dilerim, yanlış anlaşıldım. Siz, Moon Lauren olmalısınız değil mı?"
Adımı dile getirdiğinde bedenine olan ağırlığımı hafifleterek geri çekildim. "Sizi reklamlarda görmüştüm. Üzgünüm ben sadece uyarmak için peşinizden geliyordum."
Çatılan kaşlarımla ondan tamamen uzaklaştığımda iki yana salladım başımı. "Ne için?" El hareketleri çok hızlıydı, kendini ifade ederken gözlerime sık sık baksada göz teması uzun bir şekilde kuramıyordu. "Bu yolun sonunda bir tabela vardı ama maalesef kırıldı. O bölge mayınlı olduğu için tehlikeli, dikkatli olmanızı söyleyecektim."
İşaret ettiği yere kısa bir göz atsamda yolun sonunda tabelaya ait bir iz veya tel örgü görememiştim. Yinede üstelemeden bulunduğum yerden geri dönerken teşekkür etmeyi de ihmal etmedim. Fakat peşimden gelmeye devam ediyordu.
"Siz, artık hep burada mısınız? Gerçekten sizi burada görmeyi beklemiyordum." Yüzündeki neşe sandığımdan daha fazlaydı ve abartırcasına konuşuyor olması rahatsız etmişti. "Kardeşim size ablamın yaptığı tatlıdan getirdi mi? İnanın bana ablamın eli gerçekten çok lezzetli."
Sık ağaçların olduğu yoldan tamamen çıktıktan sonra adımlarımı durdurdum. "En az senin kadar neşeli olan çocuk kardeşin miydi?"
"Neşeli mi? Aslında biraz somurtkandır. Yani şey, yeni komşulara karşı saygıyla davranır hep. Sanırım o yüzden..."
Mahçup olmuş bir halde saçının kenarını kaşıyarak gözlerini gözlerimden çekmişti. Haline sırıtarak omuz silkip ilerlemeye devam ettim. Pekâlâ ona beni takip ettiği için hesap sormak üzereydim ama tamamen beklemediğim bir şekilde karşılık almıştım. Her ne kadar cana yakın gibi gözüksede insanlarla komşuculuk oynamayı bırakarak buradan en kısa sürede gitmeliydim.
☮️
"Evet gerçekten komşumuz varmış..."
Hyunwoo, geldiğinden beri yan tarafı sürekli olarak gözetleyip duruyordu. "Sapık olarak anılmayı mı planlıyorsun? Yakında fark edileceksin." dedim haline gülerek. Adını sormayı eve gelince akıl ettiğim genç bana eve kadar eşlik ettikten sonra evine dönüşünü gizlice izlediğimde kapıyı açan ablasını da görebilmiştim. Yinede içime sinmeyen bir şeyler vardı ve bu huzursuzluk canımı inanılmaz sıkıyordu.
"Onların nasıl biri olduğunu araştırmamı ister misin? Ya da boşver, neden gitmiyoruz? Bak gece vakti sessizce gideriz kimsenin ruhu duymaz."
Elimdeki gevrek kasesini masanın üzerine bırakarak kolundan tuttuğum gibi yanıma oturtturdum bedenini. "Artık biraz sakin mi olsan? Gece yola çıksak yeni bir ev bulmak zor olur, şu an o burada olduğumuzu bilmiyor ve şehre inersek yeniden saçma sapan itleriyle uğraşmak zorunda kalacağız."