"Karar."
Hakimin sözlerine itaat eden kalabalık aynı anda ayağa kalktı. Genç kız, buğulu gözlerini silerek onlara ayak uydurup ayağa kalkarken artık ağlamaktan yorgun düşen bedenini ayakta tutmakta bir hayli zorlanıyordu.
"Lauren Moon, Güney Kore C...
İyi okumalar💙💜 Not: Bölüm biraz uzunoldu... Buyüzden araya bir gif koydum ama günatlamasıiçindeğil❤ umarımkeyif alırsınız💜 . .
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatımda bir zaman uğruna kaybettiğim çok şey oldu. Zaman her şeyin ilacı derken unutmak değil alışmayı hissettiklerini söyleselerdi, daha iyi olabilirdi.
Anılarım zamanın o uçsuz bucaksız sonsuzluğunda sıkışıp kalmış ve şimdi... tam onun kolları arasında yeniden gelmişti.
Bu tuhaftı, eskisi gibi hissedemiyor hatta saniyeler geçip giderken hissizleşiyordum. Oysa hissettiğim şey bana annemin sıkı sıkı sarılmasıyla aynı şeydi. Fakat farklılık vardı, kolları arasında zarar görmemeyim diye sıkıca sarılmış, nefes alışverişlerini hala düzene sokamamasına rağmen pozisyonunu hiç bozmadan öylece bekliyordu.
Fakat yinede omzumdan aldığım zarar kaçınılmazdı. Muhtelemen taşlara sürtünmekten omzumda bir kesik oluşmuştu. Fiziksel acım şu an fazlaydı.
"İ-İyi misin?" Sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı ama kendimi ona duyurabilmiştim. Acilen toparlanıp burdan gitmeliydik. "Ah... iyiyim, yani sanırım. Tek parçayız değil mi?" Kollarını biraz açarak üstten üstten bana baktığında kısa bir an kendimizi yokladık. "Tek parçayız tabii ki, bu nasıl soru?" Kendimi nihayet kolları arasından kurtararak ayağa kalktım ama omzum canımı acıtmaya devam ediyordu.
"Yara aldın mı?" diye sordum her ihtimale karşı. Herhangi bir yara almadıysa gerçekten içtenlikle tebrik edebilirdim kendisini. "Bilmiyorum, şu an bir yerim acımıyor." Fena değildi. Yinede oradan kül olmadan kurtulmamız tüm şansımızı burada kullanmışız gibi hissettiriyordu. "Her şeyi planladıklarına inanamıyorum."
"Şaşırmadım aslında." diye yanıtlamıştı beni. Yüzünü alevler sayesinde net bir şekilde görebiliyordum. "Bo'nun bizi buraya getirmesinde bir şeyler olduğu belliydi."
"Seni de öldürmek istiyorlar demek ki."
Histerik bir gülüş attı sözlerime. Anlaşılan onları çok sallamıyordu. Demek ki ona bir şeyler sormak zor değildi. "O halde benim yüzümden neden ailen tehlikede anlatırsın." O an değişen yüz ifadesiyle hızla bana döndüğünde kaşlarımı kaldırarak baktım yüzüne. "Bunu bilmemde bir sakınca görmüyorum, artık." dedim yanmaya devam eden harabeyi işaret ederek. "Nasıl olsa bizi öldü biliyorlar." Tabii ki planım bu değildi ama bir süre rahatsız edilmemek için iyi bir fikir olabilirdi.
"Bu şekilde kalmayacağını sende biliyorsun."
"Çok akıllısın anladım. Ayrıca dakikalar önce ağzından tek kelime çıkmıyordu şimdi bakıyorum da kendine geldin." Sözlerim üzerine gözlerini devirirken gerçek anlamda elimin tersiyle ağzının ortasına bir tane patlatmamak için zor tuttum kendimi. "Evet dinliyorum. Anlat bakalım."