Bugün o salak herifin kafesindeki ilk iş günüm. Hiç istemiyordum gitmeyi. Güya garson olarak girecektim ama aptal çenem yüzümden bulaşıkçı oldum. Kendimi boğduğumu görüyorum.
Üstümü değiştirip Tae'ye mesaj attım.
Hoseok Hyung:
Uyandın mı??
Heyyy
İşe geç kalacağız kalksana
TAEETae:
Sana da günaydın hyungHoseok Hyung:
Kahvaltı ettin miTae:
Hayır
Sen de yemediysen güzel bir yer biliyorum oraya gidelim mi?Hoseok Hyung:
Olur gidelim
5 dakikaya oradayım***
Taehyung ile pastaneye gelmiştik. Üstelik mükemmel bir yer de değildi. Bildiğimiz pastaneydi işte.
"Güzel dediğin ve yol boyunca övdüğün yer burası mıydı cidden?"
"Sen daha kıymalı börekten, zeytinli açmadan, simitten ve su böreğinden yemedin. Onları ye de öyle konuş."
Garsonu çağırıp siparişlerimizi verdik. Tae bu saydıklarının hepsinden ikişer tane almıştı. Ben ise sadece sade poğaça. (aynı ben ldşdlsşldşsl)
"Bunların hepsini yiyebilecek misin? Çok yağlı değiller mi? Sonra tuvaletten çıkamayacaksın."
"Daha çok şey söylerdim de o kadar vaktimiz yok. Bir şey olmuyor hep yediğim şeyler."
Suratımı ekşitip burnumu buruşturunca kahkaha attık. Bir süre sonra siparişler gelmişti. Ben iki tane sade poğaçayı yiyene kadar Tae hepsini bitirmiş, azıcık da bana bırakmıştı.
"Bunları da sen yiyeceksin hyung. Sonra bana hak vereceksin." Ağzı doluyken konuşup arkasına yasladı. Çayını da eline alıp pastanenin müthiş manzarasını izlemeye başladı, oto yıkamayı.
"Bak şu çocuğu görüyor musun? Siyah saçlı elinde fırça olanı. Çok tatlı bir çocuk. Geçenlerde konuştuk biraz." Gösterdiği çocuğa baktım cidden çok tatlı bir yüzü vardı. "Bir de şuna bak, kahverengi saçlı olana."
"Evet gördüm."
"Onunla da tanıştım. İkisi de çok iyi arkadaşım. Ama onlar birbiriyle iyi anlaşamıyor. Sebebini de biliyorum."
"İsimleri yok mu?"
"Siyah saçlı olan Jisung, diğeri Minho. Birbirlerini seviyorlar. Çok yakışıyorlar değil mi? Minho'nun, Jisung'a nasıl baktığına baksana."
Sevgiyle bakıyordu arabayı yıkayan adama. Yan bir gülüş vardı yüzünde. Jisung ona baktığında ciddileşiyordu. Aynı benim Yoongi'ye yaptığım gibi.
"Hyung? Onlarla tanışmak ister misin?"dedi boş bardağı masaya bırakıp.
"Tabii, neden olmasın."
Hesabı ödeyip pastaneden çıktık. Tae ikiliye el sallayıp yanımıza çağırdı.
"Selam gençler. Nasılsınız?"
"İyiyiz. Siz?"demişlerdi aynı anda, sonra da birbirlerine bakıp göz devirmişlerdi. Acilen sevgili olmaları gereken konular var.
"Biz de iyiyiz. Sizi hyungumla tanıştırayım. Çocuklar bu Hoseok. Hyung, bu Minho bu da Jisung."
"Tanıştığıma memnun oldum." Eğilerek söylemiştim. Onlar da eğilip "Biz de tanıştığımıza memnun olduk Hoseok hyung."demişlerdi.
Biraz daha konuştuktan sonra oradan ayrılıp kafeye gelmiştik. Üstümü değiştirip önlüğümü giydim. Tae de giyinmiş çıkardıklarını katlıyordu.
"Hadi gidelim, ben hazırım."dedi dolabını kilitlerken. Birlikte soyunma odasından çıktık. Mutfağın önüne geldiğimde kapının aralığından bulaşık yığınına baktım.
"Mutfakta kaç kişi çalışıyor?"
"Sanırım 4 ama seninle 5 oluyor. Mutfak eğlencelidir aslında sıkılmazsın. Fırsat buldukça yanına geleceğim."diyip gitti.
Burası bomba atılmış gibiydi. Hemen başlamazsam üç gün çıkamazdım. Eldivenlerimi giyip tabakların üstündeki kurumuş pasta kalıntılarını sıyırıp kenara dizmeye başladım.
Neredeyse tüm bulaşıklar bitmişti. Şimdi sırada yerleştirmesi vardı. Bulaşık makinesini açtığımda içinde temiz bulaşıklar vardı.
"Offf bir de bunlar çıktı." Kolumla alnımdaki terleri silip ellerimi yıkadım. Temizleri yerleştirdikten sonra sıra kirlilere gelmişti. Birkaç tabağı elime almış kaldığım yerden devam ediyordum.
"Hey sen!? Ne yapıyorsun?" Iyyy geldi çirkin şey.
"Çalışıyorum Bay Park."
"Bulaşık makineleri bozuk elinde yıkayacaksın hepsini."
"Ne? Dünyanın suyu gider böyle. Ayrıca makineler bozuk falan değil. Az önce temiz olanları yerleştirdim. Yeni yıkanmış olduklarını anlamamak için kör olmak gerekir."
"Dün sağlamlardı, şimdi bozuklar. Elinde yıkayacaksın dediysem yıkayacaksın. Patron benim."
Tanrım bana sabır ver. Bunu daha kaç kere söyleyeceğim bilmiyorum ama şu herifin yüzünü parçalamamak için çok zor tutuyorum kendimi.
***
Bütün bulaşıkları bitirmiştim. Çıkış saatine yalnızca iki saat kalmıştı. Tüm gün sadece bulaşık yıkamıştım ve ellerim buruş buruş olmuştu. Belim çok ağrıyordu, yürüyecek halim yoktu.
Kafenin pastacısı Felix, brownileri cidden harika, çalan telefona bakmak için ayaklandı. Sonra telefonun bana olduğunu söyleyip işine döndü.
"Alo?"
"İki tane kahve getir odama. Acele et."
"Peki efendim."
Uyuz it günümü zehir etti bir de kahve istiyor. Kahveyi hazırlayıp odasına zar zor çıkardım. Bacaklarım titriyordu. Kapıyı tıklatıp içeri girdim.
"Kahvelerinizi geti-" Elimdeki tepsi yeri boylamış, tüm oda kahve olmuştu.
###########
Hoseok da bir şeyleri düşürmeyi alışkanlık haline getirdi ha. Yine noldu acaba mdşclşdlcşdlşcöd
Bugün Han aşkımın doğum günü. İyi ki doğdun Han♥️
Minsung adamlarımı da dahil etmesem olmazdı. Minsung shipliyor musunuz?? Ve ileriki bölümlerde de görmek ister misiniz?
😘😘😘😘😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Fuhuş // sope
Fanfiction[T A M A M L A N D I] "Ben en azından hayatımın aşkının üstüne çorba döktüm, ya sen? Sen Yoongi hyungun gözüne girebilmek için milletin sana girmesine izin veriyorsun.." {sope*taekook*namjin*minsung*jimolly}