-1 hafta sonra-
Hoseok'un Anlatımından
Birkaç gündür depresyona girmiş ve konuşmuyordum. Utanıyordum, korkuyordum. Yoongi'nin beni böyle kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Ama yaşadığım onca şeye rağmen, Yoongi'nin her şeyi bilmesine rağmen yine de yanımda olması beni çok mutlu ediyordu. Chan belasından kurtuluyorduk. Bugün son davamız vardı.
Hakime hanım, Jimin henüz taburcu olmadığı için mahkemeyi bugüne ertelemişti. Bundan dört gün önce Jimin komaya girdi. Yoongi, ben yokken olan her şeyi anlatmıştı. Nasıl korktuğunu, beni sonsuza dek kaybettiğini sandığını, Jimin'in ölümden dönmesini.
Doktorlar, Jimin'i tekrardan ameliyata almışlardı, sonra yine yoğun bakıma. Refakatçi olarak Seokjin hyung kalmıştı. İki gün önce de normal odaya alınmıştı. Seokjin hyung dün bizi arayıp Jimin'in taburcu olduğunu söyleyince biz de hasta ziyaretine gitmiştik.
Ona hala sinirliydim ama onun bir suçu yoktu. Bütün bunları o sapık pezevenk yüzünden yaşamıştık. Üstelik acılarımız ortaktı. Geçmişi unutmayı ve ona bir şans vermeyi seçmiştim. Tabii onun bundan haberi yoktu. Olmayacaktı da.
"Hadi kalk güzelim. Kahvaltı hazırladım."
"Geliyorum~" Yoongi beni oradan kurtardığından beri onun evinde kalıyordum. Bir an olsun gözünü benden ayırmamıştı. Geceleri hep birbirimize sarılarak uyumuştuk. O kadar huzurluydu ki, Chan'ı unutmuştum.
Tavanla bakışmayı kesip mutfağa gittim. Elindeki bitki çaylarını masaya koymuştu. "Günaydın bi'tanem. Nasılsın?" Her gün nasıl olduğumu soruyordu. Ağlamamalıyım ağlamamalıyım ağlama- "Hoseok? Neden ağlıyorsun güzelim? Canın mı yanıyor?" Elleriyle yanaklarımı tutmuş, baş parmağıyla gözyaşlarımı silmişti.
"Yoongi?"
"Hı?"
"Seni çok seviyorum." Ağlamamı durdurup dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştım.
"Ben de seni çok seviyorum bebeğim. Bak, sana krep yaptım." Beni masaya doğru çekiştirmiş ve sandalyeye oturtmuştu.
"Çok güzeller. Ellerine sağlık."
"Yaparken senden ilham aldım ama senin kadar güzel olamazlar." Böyle dediği zamanlarda hep utanıyordum. Yanaklarımın kızardığına emindim. Utandığım için gülerek başımı eğdim. "Başını eğme. Ne olursa olsun." Gözlerimi gözlerine kaldırdığımda ağlamak üzere olduğunu gördüm. Chan'ı düşünüyordu. Ne zaman onu düşünse gözleri dolardı çünkü kendini suçluyordu. Zamanında yanımda olmadığı ve beni vaktinde bulmadığı için. Ortamın havasını dağıtmak için başka şeylerden bahsetmeye çalıştım.
"Bugün benim evime gidelim mi? Hep senin kıyafetlerini giyiyorum. Birkaç eşyamı alayım. Ne dersin?"
"O-olur. Adliyeden oraya geçeriz."
***
Elimizdeki delillere ve tecavüz edildiğimize dair aldığımız raporlara ekstra olarak Taehyung ve Jungkook'un da başka delilleri vardı. Restorantında sakladığı fuhuş belgeleri ve videolarını getirmişlerdi. Taehyung'un beni evine çağırdığında söyleyeceği şey de buymuş. Her yerde benim fotoğraflarım varmış ve bir çalışanı telefonla konuşurken duymuşlar. Chan'ın, onu, taciz ettiğini söyleyip ağlıyormuş.
O da mahkemeye gelmiş ve mağduriyetini anlatmıştı. Bunun üzerine Chan; kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma, cinsel saldırıda bulunma ve zorla fuhşa sevketme suçlarından ötürü 31 yıl hapis cezası almıştı. (tam chanlık bi ceza oldu söxşösşxşsöxşd)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Fuhuş // sope
Fanfiction[T A M A M L A N D I] "Ben en azından hayatımın aşkının üstüne çorba döktüm, ya sen? Sen Yoongi hyungun gözüne girebilmek için milletin sana girmesine izin veriyorsun.." {sope*taekook*namjin*minsung*jimolly}