Yoongi'nin Anlatımından
"Bir planım var!"
"Elimizde hiçbir şey yok. Hoseok hyungu da nerede arayacağımızı bilmi-" Çalan telefon sesiyle Taehyung'un sesi kesilmişti. Hepimiz Seokjin hyunga döndük. Telefonu hoparlöre alıp açmıştı.
"Efendim Namjoon?"
"Jimin uyandı!"
"NE!? Bu çok güzel bir haber. Hoseok'un nerede olduğunu sor ona."
"Seokjin... Jimin uyandı ama konuşamıyor."
"Nasıl konuşamıyor Namjoon? CEVAP VERSENE BE ADAM!?"
"B-bilmiyorum. Doktorlar bilincinin açık olduğunu ama şu an konuşamayacağımızı söyledi."
"Ya yemin ederim gerizekalı bu çocuk! Yoğun bakıma aldılar, değil mi?" Seokjin hyung elini alnına koymuş bıkkınca konuşmuştu.
"Evet. Neden ki?"
"APTAL! HİÇ Mİ DİZİ İZLEMEDİN? Hastaları yoğun bakıma aldıklarında içeriye girmesi için sadece çok yakınlar alınır."
"Hee anladım. O zaman ben gidip doktora çok yakını olduğumu söyleyeyim."
"Tamam. Bir şey öğrenirsen haber ver."
"Tamam."
Seokjin hyung ve Namjoon, Jimin'i bodrum katta yatarken bulmuştu. Seokjin hyung nabzının çok yavaş attığını ve acilen hastaneye götürülmesi gerektiğini söylemişti. Ardından Felix ve Namjoon, Jimin'i hastaneye götürmüşlerdi. Kafasına çok fazla darbe aldığı için beyin kanaması geçiriyormuş. Bu yüzden ameliyata alınmıştı. Şimdi de yoğun bakıma.
"Evet. Duydunuz zilin sesini. Birazdan haber gelir. Planı alalım Yoongi?" Yerimde biraz kıpırdanmış ve planı anlatmaya başlamıştım.
***
"Herkes tamam mı? Hazır mıyız?"dedim. Heyecandan kalbim çıkacak gibiydi. Çok güzel bir plan yapmıştım ve tıkır tıkır işlerse Chan'ın hayatını karartabilirdik.
"Hazırız!" Gözlerindeki korkuyu görüyordum ama bozuntuya vermedim. Ben de korkuyordum. Buraya gelirken planı Namjoon ve Felix'e de anlatmıştık. Arabadan inince herkes yerlerine geçmişti. Geldiğimiz yer, orta boy bir depoydu. Şehrin dışına çok yakındı.
İlk yapmamız gereken şey Hoseok'un burada olup olmadığından emin olmaktı. Kafamı saklandığım yerden çıkarıp deponun etrafına baktım. Chan'ın korumaları deponun etrafını sarmıştı. Hoseok burada olmasa bile, Chan buradaydı. Bu biraz daha gerilmeme neden olmuştu.
"Sendeyiz Seokjin." Seokjin'in görevi korumaların dikkatini dağıtmak ve onları etkisiz hale getirmekti. Arabadan aldığı kahvelerle korumalara doğru yürümeye başladı. Birkaç dakika içerisinde hepsi bayılmıştı. Tabii ki de onları kendi silahlarıyla vuracaktık. İşte şimdi başlıyorduk.
Namjoon, Jungkook ve benim görevim korumaları kenara çekip bağlamaktı. Yerde yatan adamları bir araya toplamış ve bağlamıştık. Ardından hepimiz depo kapısına yönelmiştik. İçeriden ses gelmiyordu. Eğer Hoseok ve Chan içeride değilse planımın bir anlamı yoktu.
Tam yüzümü asacakken bir çığlık sesi duymamla yerimde sıçradım. O pezevenk, Hoseok'a bir şey yapmadan onu kurtarmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Fuhuş // sope
Fanfic[T A M A M L A N D I] "Ben en azından hayatımın aşkının üstüne çorba döktüm, ya sen? Sen Yoongi hyungun gözüne girebilmek için milletin sana girmesine izin veriyorsun.." {sope*taekook*namjin*minsung*jimolly}