ꪋ 55

308 36 90
                                    

(Bazıları, Jisoo geçmişe gittiyse İblis de hayata geri döner, diye düşünüyormuş. Bu karmaşayı açıklamak için bu kısımı yazıyorum. Seokjin ile Jisoo, İblisin lanetinde hatalı köşeyi bulmuştu: eğer kendini feda eden -Jisoo- geçmişe gitseydi İblis tamamen akıllardan silinecekti, sanki böyle bir lanet hiç olmamış gibi. Kendini feda eden ise geçmişe gittiğinden yaşamaya devam edecekti. Yani Jisoo, İblisi yok etti. Artık geçmişe kim giderse gitsin İblisi uyandıramaz.)


Jisoo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Jisoo

𑁍

Gözlerimi açtığımda beyaz uzun bir koridordaydım. Jinyoung'un anlattığı gibi zaman koridoruna girmiş olmalıydım. Üzerimde beyaz bir elbise vardı. Burası zamanın olmadığı bir mekandı. Beyaz ışık yüzünden etrafı doğru dürüst göremiyordum bile. Gözlerimi kısarak yürümeğe koyuldum.

Sağımda ve solumda siyah kapılar belirdi. Uzunlardı ve kafamı kaldırsam bile kapıların sonunu göremiyordum. Kapıların üzerinde ise rakamlar yazılmıştı. Her rakam farklı yaşımı belirliyordu. Hangi kapıyı açıp içeri geçersem o yaştaki Jisoo'nun bedenine girecektim.

Adımlarım hızlandı. Hoş, etraftaki kapılar olmasa yürüdüğümü bile düşünmezdim. Yürümeme rağmen sanki yerimde dikiliyordum; sanki ben değil de, yer haraket ediyordu.

9, 10, 11, 12, 13...

13. kapının önünde durdum. Taehyung ile aramızda on yaş fark vardı. Taehyung, yirmi üç yaşında kral olmuştu, yani babasının ölümü ve kutuyu Lalisa'ya armağan ettiği zaman dilimi de o dönemdeydi. Kapının beni en uygun zamana götürmesini dileyerek kolunu çektim. Kapı açıldığında beyaz ışık her tarafı sarmıştı. Gözlerimi, kamaştığı için kapattım.

Gözlerimi açtığımda tavana bakıyordum. Sanki az önce beyaz ışıkla karşılaşıp, kamaşan, benim gözlerim değilmiş gibi, ağrımıyorlardı. Etrafa baktım. Yataktan doğrulup ellerimi izledim; küçüklerdi. Demek ki başarmıştım. Aklımda durmadan Jinyoung'un, sakın geçmişi değişme, yoksa geleceği de değişirsin, cümlesi dolaşıyordu.

Ayaklarımı zemine bastırıp yataktan indim. Aynanın önüne geçtim. Küçük Jisoo karşımda duruyordu. Bu inanılmaz bir şeydi. Ellerimi yanaklarıma bastırdım. Yanaklarım yukarı kalmıştı. "Kız Jisoo! Senin de başaramadığın hiçbir şey yok, ha!"

Kendimi hızla toparladım! Neredeydim? Öğrenmem gerekiyordu. Kapının beni en uygun zamana getirdiğini umuyordum. Eh, gerçi, şu an ummaktan başka bir çarem de yoktu!

Boynuma baktım. Elbisemin önünü çekiştirerek içine baktım. Kolye yoktu? Annemin güya bana yadigar bıraktığı, aslında ise babamın, tüccar kılığına giren İblis'ten aldığı kolye yoktu. Ama neden? Gözlerimi kıstım. Kollarımı bağdaş haline getirip düşünmeye koyuldum. Üzerimde pembe tatlı bir pijama vardı. İblis yok olduğunda, ben geçmişe gittiğim için, İblis herkesin aklından silinmişti. Artık kimse İblisin lanetini hatırlamıyordu. Tabii, ben ve Taehyung hariç. İblis tamamen silinmişse onun izleri de -kolye- silinmiş olmalıydı? Ve silinmiş de! Fakat böyle bir geçmiş var mı? Eğer kolye yoksa... güçlerimizin varolduğunu nasıl keşfedecektik? Dahası! Bu geçmişteki ben, Taehyung ile nasıl tanışacaktım? Bizim tanışmamıza vesile olan Jimin'in güç topuydu, ama İblis'le karşılaşmayacağım için gelecekten beni korumaya gelen Jimin de yoktu?! Beni anladınız, değil mi?!

vsoo | Captivated by You (Sende tutuklu kaldım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin