Şehre hava aracımız Anka yaklaşırken bu sefer birden inmeyerek bize adeta yukardan bir ziyafet çektirmek için yavaş yavaş alçalıyor. Anka’nın penceresinden gördüğüm kadarı ile yemyeşil ormanları, akarsuları, gölleri, birbirinden güzel koyları ve denizi görüyor ve kuş bakışı ile bakmamız cennet dememize yetiyor. Anka indikten sonra grup olarak gezdiğimiz arkadaşlardan ayrılıyoruz. Cennet gibi bu şehri tek başımıza sadece bize hizmet veren görevlilerle ve sorularımız olunca sorabileceğimiz kurnalardan başkası olmayacak şekilde gezecek ve 6 gün burada kalacağız. Yer aracı beni alarak kalacağım yere götürmek üzere hareket etti 20 dakika bir yolculuktan sonra bir köy çeşmesini andıran çeşmenin başında durduk çeşme sanki bilgisayarda çizimi yapılmış mükemmel bir köy çeşmesinin gerçek hayata uyarlanmış versiyonu gibiydi. Çeşmenin başında ise bir kurna beni bekliyordu. Araçtan indim ve araçta geri dönüp gidince bundan sonrasını yaya olarak gideceğimi ya da gelmiş olabilmeği mi düşündüm. Kurna bana
-Merhaba canına can ruhuna dem almaya gelen huşe geldin dedi
-hoş bulduk dedim
-şu 25 metre ilerde senin kalacağın şehir var diyerek az ilerde sağlı ve sollu güzel duvarlarla çevrilmiş ortasında mükemmel bir ceviz ağacından yapılmış kapıyı gördüm
Sen burada 6 gün kalacaksın bana ihtiyaç duyman halinde ise aklından bunu geçirmen yetecek Deyince ben buranın gerçekten cennet mekânımıza bir alıştırma yeri olduğunu anladım. Bana veda etti ben biraz ilerledikten sonra arkama dönüp baktığımda ise kurnanın orada olmadığını gördüm. Çift kanatlı kapı ben önüne gelince iki yana doğru açıldı ve açılır açılmaz daha önce baktığımda göremediğim dev asa bir konağı gördüm. İçeri girer girmez bir görevli bana hoş geldin diye güler yüzle karşıladı. Ben içimden kurna burada olsa da demeye kalmadan kurna yanımda beliriverdi. Ben hayretle karışık şaşkınlıkla ben burada cennet hayatı yaşayacağım ama benim cennetten anladığım sanki beş yıldızlı bir otel gibi. Deyince kurna
Sultanın izni ile ne dilersen burada var o yüzden Cennet şehri diyoruz. Dedi ve kayboldu. Ben soracağım tüm soruları cevabını bulmuştum. Ama dilemekten korkarak kalacağım konağa kuş gibi uçarak girmek istediğimde kendimi havada buldum artık sadece içimden ne yapmak geçiyorsa onu düşünüyordum ve içimden geçirdiklerimde hemen oluveriyordu. Uçarak çiftliğin etrafında turlar atmaya başladığımda kuşların neler hissetiğini hiçbir şeye ihtiyaç duymadan uçmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu uçarken hızımın şiddetine göre rüzgarın yanaklarımı nasıl okşadığını ve bunun nedenli güzel bir haz olduğunu herhalde sizde yaşamadan ben ne kadar anlatsam bilemezdiniz. Bunu yaparken de tek ihtiyacım olan enerji isteme iradem başka hiçbir güce hiçbir vasıtaya ihtiyaç yoktu hızlanmak isterseniz hızlanabiliyorsunuz yavaşlamak isterseniz yavaşlıyor istediğiniz ağacın en ince dalına konup orada fizik kurallarının hiçbir zaman izah edemeyeceği şekilde o ince ağaç dalının üstünde bağdaş kurup oturabiliyordunuz. Bende öyle yapıyordum. İçime de öyle bir duygu atılmıştı ki ne bu kalacağım sürenin 6 gün oluşu altı gün sonra biteceği endişesi aklıma bile geliyordu. Başka bir endişe yada korku yok olmuştu. Adeta tüm duygu ve düşüncelerim cennet keyfiyetine uygun Sultanımın lütfu ile donatılmıştı. Konağa yine uçarak girdim. Bu konak saray yavrusu gibi idi. Acıktığımda canımın istediklerini aklımdan geçirmem yetti. Mükellef bir sofra bana ait konağın salonunda bulunan büyük bir masada donatıldı ve kuş sütü bile vardı desem herhalde anlardınız yok yok kelimesinin karşılığını. Yemek yemeye oturdum zahmet yok ağzıma aldığım her lokmayı her lezzeti zerrelerime kadar alıyorum. Yerken de bir zahmet yok dişlerim ağzım kısaca hiçbir şey bu nimetleri yerken ne zahmet veriyor nede zevk almanızı engelliyor. Sadece ve sadece zevk alıp mutlu olurken Sultana teşekkürden başka aklıma bir şey gelmiyor. Ne istersem yiyorum ama midem rahatsız olmuyor. En güzeli de bunları yedikten sonra herhangi bir ihtiyaç giderme yok, hani çok sıcaklarda bir bardak su içersiniz de o ter olarak vücudunuzdan çıkar ya onun gibi burada yediğim her şey tatlı kokulu bir ter olup rahatsızlık vermeden haberiniz bile olmadan geçip gidiyor. Dünyada ki nimetlerin hepsi ve daha fazlası vardı burada ve içinizi bu nimetlerin hiç bitmeyeceği duygusu yerleşiyor ve bundan dolayı da mutlu oluyordunuz. Kısaca her anınız Sultanın sizi mutlu ettiği güzelliklerle donatılmış.