"Ne oldu korktun mu yine kaybetmekten? Gelmedin geçen gün?" diyerek boş sınıfta gelip önümdeki sıraya bana doğru dönerek oturan Tuna'ya göz devirerek defterimi karalamaya devam ettim. "İşim vardı."
"Korktun yani?"
"İşim vardı dedim ya."
"Bahaneleri bırakalım Dolunay Hanım lütfen. Korktuğunu kabul et bitsin gitsin." diyerek üsteleyen Tuna beni sinirlendirirken birkaç gündür Burak ve Arden yüzünden yaşadıklarım da birikmiş olacak ki kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Hızla gözyaşlarımı silerken Tuna panikle konuştu. "Tamam ağlama ya oynarız bir daha, sen yenersin bu sefer söz."
Ağlamaya devam ederken bir yandan da kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Yenemem." dedim ve konuşmaya devam ettim. "Seni yenemem, Burak'ı hayatımızdan çıkaramam, Arden'e de eskisi gibi davranamam. Ne yapacağım ben?"
Tuna oturduğu ön sıradan kalkıp yanımdaki boşluğa oturup bana bakmaya başlayınca alayla tekrar konuştum. "Ne o, hiç mi ağlayan birini görmedin?"
Dediğime kafasını yere eğip gülümsedikten sonra cebinden çıkardığı peçeteyi bana uzattı. "Ağlayan birini gördüm ama senin ağlayacağını pek düşünmezdim."
"Niye?"
"Bilmem, böyle hiçbir şeyi umursamıyor gibi duruyordun dışarıdan."
"Keşke hiçbir şeyi umursamasam."
"Olsun, duygularını yaşamak kötü bir şey değil sonuçta. Dersinizin resim olduğunu biliyorum, derse girmemeyi kabul edersen sahaya inelim mi?"
"Niye?"
"Sana maçta işine yarayacak birkaç hareket gösteririm, ama sen de bana seni ağlatan olayın ne olduğunu anlatacaksan."
Kafamda anlatıp anlatmamayı tartarken en sonunda teklifini kabul ettim. "Olur. Dolabımda antrenman için kıyafetlerim vardı, giyinip gelirim."
"Tamam, bekliyorum seni aşağıda."
•
Üstümü değiştirip spor salonuna girdiğimde Tuna'nın da üstünü değiştirmiş, potaya atış yaptığını gördüm. "Bu sayılmaz sen resmen antrenman yapıyorsun maçtan önce."
Tuna dediklerimden sonra topu tutup bana döndüğünde gülerek konuştu. "Antrenmana ihtiyacım yok. Hem bana anlatman gereken şeyler var unuttun mu?"
"Anlatmasam?" dedikten sonra Tuna'nın bana attığı bakışla oflayarak sahanın ortasına gidip oturdum ve onun da karşıma oturmasını bekledim. O da elindeki topu bırakmadan gelip karşıma oturunca elindeki topu yerden bana yuvarlayarak konuştu. "Anlat hadi."
Bir yandan topu ona yuvarlarken konuştum. "Az çok bizimkileri tanıyorsundur, en azından isim olarak."
Topu bana geri yuvarlayarak beni onayladı. "Evet, tanıyorum."
Artık topu sırasıyla birbirimize yuvarlayarak konuşmaya devam ettim. "Arden'i biliyorsun, turuncu olan. Sevgilisini de tanıyorsundur, Burak."
"Evet, B'lerdeki Burak."
"Aynen o. Bana dünden önceki akşam mesaj attı, Arden'e hediye almak istediğini söyledi, ona yardım etmemi istedi ben de kabul ettim. Dün de okul çıkışında hediye bakmaya gittik işte birlikte."
"Hediyeye bakmak yerine sana mı baktı yoksa?"
"Öyle oldu sanırım. Yorulduğunu söyledi, biz de oturduk bir kafede. Sonra nasıl olduğunu anlayamadım ama bir anda uzun yıllardır beni sevdiğini söyledi, sen evet de ayrılırım Arden'den falan dedi."
"Şerefsiz işte ne olacak?"
"Daha da kötüsü-"
"Arden sana inanmadı?"
"Evet, nereden bildin?"
"Eh, mükemmelim diye boşuna demiyorum."
"Öyle işte."
"Arden yaptığı hatayı anlayacaktır, merak etme. Burak da amma şerefsizmiş bu arada, ona diyebilecek bir şeyim yok. Gerçi Emir'in arkadaşından ne beklersin ki?"
"Siz ikiniz neden birbirinize uyuzsunuz Emir ile? Emir bu sene geldi zaten daha okula."
"Önceden tanışıyoruz biz maalesef."
"Nereden?"
"Hadi Dolunay, başlayalım mı oynamaya?"
Tuna hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Tuna ve Emir neden birbirlerini sevmiyorlar, nereden tanışıyorlar? Anonim hakkında bir fikriniz var mı? Yorumlarda konuşalımm kitabı okuyan 8 kişi olarak ne dersinizzz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanesi|Texting
Короткий рассказ0532**: Teoman'ın da dediği gibi bir kar tanesi olup dilimin ucuna konmaya ne dersin? Dolunay: Hoşt derim. ***Zürafa hikayesinin spoilerını içerir.