Arden'in yatağında yatmış dedikodu yaparken Arden hızla yattığı yerden kalkıp oturur pozisyona geçti.
"Senin şu anonimden ne haber?"
"Arden bana çok saçma geliyor bu ya, yani seviyorsa gerçekten adam gibi karşıma çıkıp söyleseydi."
"Buna cesaret edebilir mi sence?"
"Ne bileyim ben? Ama böyle mesajlaşmak da garip geliyor, kim olduğunu bilmeden."
"Hakkında hiçbir şey bilmiyor musun?" Arden bıkkınca sorunca olumsuz anlamda başımı salladım. "Hiçbir ipucu vermiyor."
"Peki sen ipucu almaya çalıştın mı?"
"Kimsin diye sordum bence bu yeterli. Ha bir de bizim okulda okuduğunu biliyorum, başka da bir şey yok."
"Eniştem olacak resmen."
"Yok öyle bir dünya." diyerek başımın altındaki yastığı hızla çekip ona doğru fırlattım.
"Aman, uyuz." Ben de onun gibi yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geldim ve dizlerimi kendime çekip ellerimle dizlerimi sardım. "Sen onu bunu bırak da, hayırdır kime çevrimiçiydin?"
"Uyuyamadım dedim ya."
"Ben yer miyim bunları?"
"Of Dolunay, nazar değer diye söyleyemiyorum kimseye ya."
Göz devirerek yanıtladım onu. "Manyak mısın? Benim sana nazarım niye değsin?"
"O zaman anlatıyorum?"
"Anlat."
"Son sınıflardaki Burak var ya, onunla konuşuyorum."
Gözlerimi büyüterek Arden'e döndüm. "Ciddi misin?"
"Evet. Dolunay ya, çok yakışıklı, ilgili de. İnşallah oluruz yani."
"Peki diğerlerine nasıl söylemeyi düşünüyorsun bu durumu?"
"Düşünmüyorum. Zamanla öğrenirler."
"İyi diyorsun, hoş diyorsun da çıldırırlar."
Omuz silkerek konuştu. "Ne yapayım?"
•
Ertesi gün okulda yine sıradan ve sıkıcı öğle arasını geçirirken herkes telefonuyla ilgileniyordu.
"Bunu alayım mı?" Beni dürterek telefonun ekranına bakmamı sağlayan Ege ile hafif ona doğru eğildim. "Al, güzelmiş."
"Güzel dedin ama çalmazsın benden değil mi?"
"Çalmam çalmam, al sen. Yakışır sana."
"Selam Arden, biraz bahçede dolaşalım mı?" Masanın başında gülümseyerek dikilen Burak ile masada Arden hariç herkes kafasını telefondan kaldırmış ve Burak'a sinirle bakıyorlardı.
"Ben yanlış görüyorum sanırım ya, evet evet kesinlikle yanlış görüyorum." diyerek rahatça arkasına yaslanan Berk ile abim sinirle ayağa kalkarak Burak'ın yanına yürüdü.
"Hayırdır sen?"
"Uzay, kızı yemeyeceğim. Dışarıda dolaşalım dedim sadece. Bırakın şu maço abi hareketlerini."
"Evet, Uzay. Otur hadi yerine. Burak hadi gidelim biz." dedikten sonra Arden ve Burak kantinden çıkmış, abim de sinirle yerine oturmuştu.
"Herife bak."
Bir anda hepsinin bakışı bana dönerken panikle ellerimi sallamaya başladım. "Anlat bakalım minik kuş, bizden nasıl sakladığınızı."
"Okyanus yemin ederim ben de dün öğrendim, bir şey bilmiyorum."
"Bu lavukla konuşuyor yani Arden, belli. Dolunay'ı sıkıştırmanın bir anlamı yok." diyen Berk ile derin bir nefes verip arkama yaslandım.
"Arden bayağı mutlu ama bu durumdan, üstüne gidip üzmeyin, olur mu?" Karşımda oturan üçlü tek kaşlarını kaldırarak bana bakınca hızla Ege'ye dönüp telefonunun ekranından bir şey işaret ettim. "Bak bunu da al, bu da çok yakışır sana."
"Dolunay, kısa etek gösteriyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanesi|Texting
Short Story0532**: Teoman'ın da dediği gibi bir kar tanesi olup dilimin ucuna konmaya ne dersin? Dolunay: Hoşt derim. ***Zürafa hikayesinin spoilerını içerir.